Türkiye artık “negatif oy verme” kıskacından kurtulmalıdır.
Yani, “istemediği insan veya partinin gitmesi için değil, ülkeyi yönetmesini istediği lidere veya partiye oy vermelidir”.
Mehmet Ağar ve DP’ye de işte bu gözle bakıyorum.
Şahsi kanaatim şudur:
Mehmet Ağar’ın başında bulunduğu DP’nin Meclis’e girmesi, Türkiye’nin geleceği açısından son derece önemlidir.
DP’li bir Meclis, DP’siz bir Meclis’ten çok, ama çok daha iyi olur.
Neden diye sorarsanız ona cevabım da şu:
Seçimden sonra bir koalisyon ihtimali doğarsa, tek alternatife bağımlı kalmamamız gerekir. (...)
Şurası da bir gerçek ki, AKP-DYP koalisyonu da demokrasinin temeli olan “seçme özgürlüğü” alanımızı genişletir.
Mehmet Ağar ve eşini seçim kürsülerinde seyrettikçe onlara daha da çok ısınıyorum.
Bu duygum, onlar hakkında bu satırları yazmamı da fazlasıyla kolaylaştırıyor.
22 Temmuz’da seçme konusundaki alternatifimi genişletip, beni rahatlatıyor.
Kabul edelim ki Ağar, devletin hassas gerçeklerini en iyi bilen liderdir.
Yine kabul edelim ki, önümüzdeki dönemde “devletin hassas gerçeklerini” iyi bilen siyasetçilere ihtiyacımız olacak.
Bunlar rejimin “amortisör liderleri” olacaktır.
O nedenle “barajın altında kalır” gerekçesi bence, siyasi bir demagojidir.
* * *
Bu seçimde oyumuzu serbestçe kullanırsak, çok daha sağlıklı bir parlamento ortaya çıkar diye düşünüyorum.
1991 seçiminden beri aynı şeyi yazıyorum:
Çünkü 1991’den beri hep ya “Turgut Özal”ı göndermek, ya da “Tansu Çiller’den kurtulmak” için propaganda yapıldı.
Demokrasinin temeli, “ülkeyi en iyi yönetecek partiyi seçmektir”.
İşte o nedenle Ağar konusunda da böyle düşünmek gerekir diyorum.
Hürriyet, 14.7.2007
|