Bazı vahim konuları hemen her gün konuşmak acaba bir kanıksamaya mı dönüşüyor? Üzerinde düşünmek lazım. Çünkü her gün yolsuzluğun konuşulduğu bir ülkede hırsız, arsız hale gelebilir. İşte o zaman hortumculukla mücadele zorlaşır. “Adam Amerika’yı bile dolandırmış” diye başlayan bir söylemle bir lidere siyasi destek veriliyorsa, elde edilen en küçük fırsatta başkaları da birilerini dolandırma hakkını kendinde görecektir.
Tüyler ürpertici hadiselerin hemen her gün ekranlarda, sütunlarda kendine yer bulması, o hazin tablonun meşruiyet kazanmasına da sebep olabilir. Asıl tehlike de budur! Zira böyle bir durumda ülfet oluşur, vurdumduymazlık artar ve sorumluların laubali yaklaşımlarına toplumdan ciddi bir tepki yükselmez...
Türkiye’de derin çeteler böyle vahim bir mecraya doğru sürükleniyor. Son iki yıldır ortaya pek çok çete çıkarıldı. Hemen hepsinin yapılanması aynı. İşin bir ucu askere, diğeri polise, hatta yargıya; diğer ucu da mafyaya dayanıyor. Aslında her derin çetenin ardından kıyametler kopması gerekiyor. Çünkü sırtını devlete dayamış, devlet gücünü illegal işlere adamış bir zümre siyaset mühendisleriyle kafa kafaya vererek istediği gibi at oynatıyor. Sauna çetesi, Eryaman çetesi, Şemdinli çetesi, Ümraniye çetesi, Vatansever Kuvvetler Güç Birliği çetesi... Liste uzayıp gidiyor. Krokiler, suikast planları, bombalar, silahlar, eylemler... Ayrıntısına inseniz sütunlar yetmez. Ve artık mızrak çuvala sığmıyor. Türkiye’nin her yerinden çete adeta fışkırıyor. Gün yüzüne çıkanlar bir yana; bir de örtbas edilen çeteler var. Fısıltılar halinde konuşulan, somut bilgilere ulaşamadığı için açıktan açığa ifade edilemeyen çetelerin varlığından daha vahimi, mahkemeye intikal eden davaların bile yeterince ciddiye alınmadığıdır. En küçük bir olay için muhabir ordusu gönderip yeri göğü inleten Türk medyası derin bir sessizlik içinde. En basit bir adlî hadiseyi ciddiye alıp tutanaklar tutan adliye, çeteler konusunda ilginç ve ketum bir yol takip ediyor. O yüzden en önemli çete davasının dosyasını taşıyan araç kaza yapıyor (!), dosyalar yırtılıyor. Memleketin en ücra köşelerinden birinde yapılan kutlu doğum programı gece yarısı yayınlanan bir bildiriye konu ediliyor da adı çeteye karışmış kişiler (emekli-muvazzaf) nedense unutuluyor.
Neyse ki dün, Akşam gazetesinde Genelkurmay Başkanı’nın bir açıklaması yer aldı. Tabii haber kulis bilgisi şeklinde verilmiş; yani resmî bir demeç değil. Olsun, kamuoyu şimdilik buna da razı. Habere göre Genelkurmay Başkanı Büyükanıt “vatansever çete”nin bazı askerlerle bağlantısı olduğu iddiaları üzerine emir vermiş. En küçük ilişkisi olan, rütbesine bakılmadan ihraç edilecekmiş. Doğru olan da budur. Ancak, son yıllarda yaşanan çete olayları “vatansever çete” ile sınırlı değil. Askerle de sınırlı değil. Çeteleri yan yana koyduğunuzda fark ediyoruz ki mesele çok daha karmaşık ve tehlikeli. Onca emekli asker ya da polisin hobi şeklinde yaptığı bir faaliyetten söz edilmiyor; tam aksine uzantısı devletin çarklarına kadar sirayet etmiş bir yapı var ortada...
Demokratik devletlerin hemen hepsi derin çeteleriyle yüzleşti. Zor oldu, acı verdi; ancak sonuçta hem devlet kazandı hem millet. Susurluk önemli bir fırsattı; fakat sulandırıldı, bulvarize edildi ve en önemlisi çetenin üzerine yeterince gidilemedi. İttihat ve Terakki’den bu yana “vatansever çeteler” hep oldu. Beklenmedik olaylar sonunda yakayı ele veren çeteler, kanun nezdinde hesaba çekilemedi. Böylece fütursuz, pervasız, küstah bir çete anlayışı devam edip gitti. Bugün onların faturasını ödüyor herkes. Böyle giderse yarın da ağır bedeller ödenecek. Çünkü her gün gazeteler yeni bir çeteden bahsediyor da yer yerinden oynamıyor. Olayı örtbas eden medyaya duayenleri bile sitem etmiyor artık. Geneldeki kanıksama Gladyo’ya yarıyor.
Geriye umut olarak sivil toplumun talep ve tepkileri kalıyor. Unutmamak gerekiyor ki çetesini tasfiye edemeyen çete tarafından tasfiye edilir. Çünkü yetkili ve sorumlular çete haberlerini kanıksamış olsa bile çeteler illegal faaliyetlerini kanıksamış sayılmaz...
Zaman, 10.7.2007
|