İkinci Demokrasi ve Küresel Güvenlik Konferansı’nda konuşan Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül ne diyor?
Demokrasi ve demokratikleşme, terörizmi tek başına durdurmaya yetmez ancak onları izole eder. Terörle mücadele ederken demokrasiden taviz vermek, düşülmemesi gereken bir tuzaktır’ diyor..
‘Demokratik güvenlik’ kavramından yana tavır alıyor..
Bu önemli ve olumlu tavrı somutlaştıran yukarıdaki cümle Radikal’e de manşet oluyor...
***
Aynı gün, ‘demokratikleşmenin’ yeminli bir muhalifi gibi gözüken Ahmet Necdet Sezer ‘polis yasasını’ onaylıyor.
Sezer’in onayladığı ‘polis yasasında’ neler var?
Neler olduğunu ‘polise AB’yle kırpılan yetkileri iade edildi ‘ başlıklı haberden okuyalım:
‘Polise, AB uyumu sürecinde kırpılan ‘hâkim kararı olmaksızın kimlik kontrolü ve arama yapma, direnişle karşılaşıldığında kademeli olarak güç kullanma, dur ihtarına uymayanı vurma’ yetkilerini geri veren yasa, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından onaylandı. Polise geniş yelpazedeki durumlarda parmak izi alma hakkını da veren yeni yasada şu hükümler yer alıyor:
Polis, tehlikenin veya suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla ‘deneyimine dayanarak’ hâkim kararını beklemeden de kişileri ve araçları durdurabilecek, kimlik kontrolü yapabilecek, kişilerin üstlerini ve araçlarını arayabilecek.
Polis görevini yaparken direnişle karşılaşırsa zor kullanabilecek. Derecesini amirinin talimatıyla artırabilecek.
Polis ‘dur’ ihtarına uymayarak kaçanlara önce uyarı amacıyla, kaçmaya devam ederse de yakalanmasını sağlayacak şekilde doğrudan ateş edebilecek. Kendisine ateş edilmesi halinde de ‘etki, ölçü ve oranını’ kendisi belirleyerek duraksamadan ateş etme yetkisine sahip olacak.
Kimlikleri olmayanlar gözaltına alınıp tutuklanabilecek. Kimliklerini kanıtladıklarında serbest kalacak.
Güvenlik güçleri rektör izniyle üniversiteye girecek.
Gönüllü parmak izi verenlerin yanı sıra silah ruhsatı, ehliyet, pasaport başvurusunda bulunan, polis ve özel güvenlik görevlisi olarak istihdam edilen, Türk vatandaşlığına alınma, sığınma talebinde bulunan ve gözaltına alınanların parmak izleriyle fotoğrafları arşivlenecek.’
***
Polis Yasasının bu yeni düzenlemesini demokrat hukukçular nasıl yorumluyor ?
Ümit Kardaş, ‘Sessiz ve Derinden’ başlıklı yazısında yasayla ilgili şu uyarıyı yapıyor:
‘Herkes, iktidarın son anda gözden kaçırarak yasalaştırdığı Polis Vazife ve Selahiyat Kanunu’nda yaptığı düzenlemelerin, kendi özgürlüklerinin, yaşamının ve geleceğinin bir prangasını oluşturacağını, demokrasinin ve hukukun dışına çıkılacağını bilerek tepkisini göstermelidir.’
***
Vesayet rejiminin tutsağı haline gelirken, çok daha hızlı bir demokratikleşmeye ve AB standartlarına dört elle sarılmaya gerek varken, polis yasasındaki bu değişikliklerle neden geriye gidildi?
Bunun ‘demokratik güvenlik’ anlayışıyla bağdaştığını söylemek mümkün mü?
Ve Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşlarının kaderi askeri darbe ya da polis devletinde yaşamak mıdır?
‘Demokrasiden vazgeçmek tuzaktır’ diyen dışişleri bakanı, bu yeni kanunu demokrasiye bağlılık olarak mı görüyor?
Gerçekten, nasıl değerlendiriyor üyesi olduğu hükümetin bu kararını?
Star, 17.6.2007
|