Bundan bir süre önce Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’e sormuştum.
“Partinizin bazı üyelerinin Anadolu’da, ’Dindar cumhurbaşkanı seçtirmediler’ diye propaganda yaptığını duyuyoruz. Ne diyorsunuz?”
Abdullah Gül, beni şaşırtan bir cevap vermişti.
“Öyle şey olur mu? Ben kendime nasıl dindar cumhurbaşkanı diyebilirim. Böyle desem kendi günahlarım gözümün önüne gelir.”
Son günlerde Anadolu’yu gezen arkadaşlarımdan gelen izlenimleri okuduğumda şunu görüyorum:
AKP’nin yerel temsilcileri, bu propagandayı insafsızca işliyorlar.
Özellikle DP ve ANAVATAN tabanına yönelik faaliyetlerinde, Ağar ve Mumcu’yu “Dindar cumhurbaşkanı seçilmesine mani oldular” propagandasıyla yıpratmaya uğraşıyorlar.
Böyle olunca da Abdullah Gül’ün bize söylediği sözlerin samimiyetine gölge düşüyor.(...)
***
“Musalla taşı siyasetine” karşı olanlar, aynı vicdansızlığı “dindarlık” üzerinden yapmamalıdır.
Şehitler “hepimizin gönlüne” gömülmelidir.
Aynı şekilde “inanç” da hepimizin ortak duygusudur.
Bunun üzerinden siyaset yapmak, en alçakça “bölücülük”tür.
Biliyorum, kimse çıkıp açıkça, “Evet biz bu konuları propaganda aracı olarak kullanıyoruz” demeyecektir.
Ama bölgelere giden arkadaşlarımız bunu şahsen gözlemliyorlar.
Türk siyaseti bu konularda “samimiyet sınavı” veriyor.
Hürriyet, 15 Haziran 2007
|