Türk Silahlı Kuvvetleri ve bu gücün kurumsal komuta yapısı Genelkurmay Başkanlığı Türkiye Cumhuriyeti’nin çok önemli, köklü bir kurumudur.
Türkiye’nin içinde bulunduğu uluslararası konjonktür, tarihin ve coğrafyanın belirlediği, yani bizim değiştirme olanağımızın pek olmadığı bir dizi yapılanma TSK ve bu gücün kurumsallaşmış komuta yapısı Genelkurmay Başkanlığı’nın meselelere yaklaşımını, bu yaklaşımın gerektirdiği analiz ve üslup düzeyini belki de bugün her zamankinden daha önemli kılmaktadır.
Genelkurmay Başkanlığı, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları için güvenlik üretmekle mükellef bir kurumsal yapı; güvenlik kavramının da bugün için eriştiği komplikasyon düzeyi Genelkurmay Başkanlığı’nın önem ve sorumluluğunu daha da artırıyor.
Güvenlik kavramının çağdaş yorumu da askeri önlemler kadar, ekonomiyi, hukuku, küresel ilişkiler, ittifakları ve çok önemli olmak üzere nasıl bir toplum olmak istediğimizi de kapsıyor.
İşte tam da bu aşamada, maalesef, Genelkurmay Başkanlığı’mız, bir yurttaş olarak eleştirmeyi görev ve sorumluluk olarak addettiğim bir dizi konunun aktörü oluyor.
***
Genelkurmay Başkanlığı’nın 8 Haziran 2007 tarih ve BA-13/07 numaralı basın açıklaması kurumun internet sitesinden hepimize iletilmiş durumda.
Yarım sahifelik bu basın açıklaması çeşitli kurum ve kuruluşlar tarafından çeşitli açılardan eleştirildi; beni de bu açıklamada çok rahatsız eden iki kavram, yazımın başlığına taşıdığım ‘çarpık düşünce’ ve ‘tehlikeli yaklaşım’ kavramları. Temel ve esas olarak Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının dış güvenliğinden sorumlu Genelkurmay Başkanlığı’nın, güvenlik konsepti içine çağdaş ekonomi ve hukuk anlayışlarını da entegre etme zorunluluğuna üstü kapalı biçimde yukarıda değinmiş idim.
Bu basın açıklamasının dikkatli bir okuması, muassır medeniyet (çağdaş, evrensel hukuk ve ekonomiden başka anlama gelemez herhalde) kavramını temel şiar olarak benimsemiş TSK’nın içinde bulunduğumuz konjonktürde çağdaş hukuk konsepti ile ilişkileri kopardığı izlenimini yaratıyor.
Muassır medeniyetten bahseden kişi ve kurumların düşünceleri ve bunların ifade ediliş tarzını çarpık ve tehlikeli olarak sunması kadar çağdışı bir anlayışın olamayacağını düşünüyorum.
Düşünceler ve ifadeleri kanunlar, anayasa ve evrensel hukuk ölçütlerinde sınırlamalara konu oluşturabilir, suç unsuru içerebilirler (hakaret, şiddete çağrı gibi) ve bu durumda da devreye askerler değil yargı kurumu girer, girmelidir.
Yürürlükteki hukuk sistem ve anlayışı çerçevesinde suç oluşturmayan görüşlerin ifadesinin çarpık ve tehlikeli olarak sunulması kadar çağımızda çarpık ve tehlikeli bir anlayış yoktur.
Türkiye’nin AİH Sözleşmesi çerçevesinde uygulamakla mükellef olduğu bir AİHM kararı olan Handyside kararı, ‘devlet ve halkın bir kesimi için sarsıcı, rahatsız edici, endişe verici, şok edici düşüncelerin de çoğulcu bir toplum düzeninin vazgeçilmezi olduğunu’ ifade ediyor. 2004 Yargıtay ‘Taş’ kararı da Handyside’ı iç hukukumuzda uyguluyor.
Sözün özü
Bu hukuksal çerçeve ortadayken, çok önemli bir devlet kurumu, Genelkurmay Başkanlığı’nın düşünceleri çarpık ve tehlikeli olarak sınıflandırması tamamen hukuk dışıdır.
Şayet çağımızda köklü bir güvenlik anlayışı hukukun dışına çıkılarak oluşturulamıyor ise, durumumuz vahim olabilir.
Hukukun dışına taşan bir güvenlik anlayışı ve uygulamaları meşruiyetten uzaktır.
Ülkemizin güvenlik düzeyi de Genelkurmay’ın meselelere yaklaşım düzeyi ile orantılıdır.
Star, 10.6.2007
|