Cumhuriyet idaresi, toplumdan, onun değerlerinden yabancılaşmış, bir siyasi projeyi tepeden topluma dayatan bir seçkinler idaresi olarak görüldü. Takdir edersiniz ki, toplumun değerlerinden kastedilen büyük ölçüde dini değerler ve sembollerdi.
Peki, bu toplumun zengini, fakiri, şehirlisi, köylüsü, işçisi, esnafı, kadını, erkeği yok muydu? Onların birbirine karşı durumu neydi? Bu önemli değildi, Cumhuriyet devrimi, toplumu, ‘imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir zümre’ olarak tarif ediyordu. Bir ulus yaratmak için böylesine bir tarif gerekiyordu. Bu devrime ve daha ziyade onun kültür devrimine itirazı olanlar da pozisyonlarını bu şekilde belirlediler. Onlara göre de, toplum ‘kaynaşmış bir kitle’ idi ve de böyle olması gerekiyordu. Sorun, bu ‘kitle’nin kim ve ne olduğu veya ne olacağıydı. Cumhuriyetçi gelenek bu kitleyi dönüştürmeyi hedefliyordu, bu kitle modern, Batılı alabildiğine Batılı görünümlü ve seküle olacaktı. Buna itiraz edenlerin de modernlikle bir sorunu yoktu. Tanzimat’tan beri, muhafazakâr söylemler (hatta birçok durumda muhafazakâr olmayanlar) Batı’nın teknolojisini, bilimini benimsemek gerektiğini, ama manevi değer ve sembollerin koruması gerektiğini söylüyorlardı.
Çokpartili hayata geçiş
Çokpartili hayata geçişle birlikte, Demokrat Parti de, Cumhuriyetçi devrimin kökten ve kültürel değişimi öngören projesine karşı, toplumu fazla üzerine gitmeden modernleştirme fikrine dayalı olarak, siyasi temsil zeminini belirledi.
Dönemin önemli gazetecilerinden biri olan Emin Karakuş, 1954 seçim gezisinde Menderes’i izleyen grubun içindeymiş. Otomobilin içinde, Demokrat Parti konusunda diğer gazetecilerle hararetli biçimde sohbet ederken şoför lafa karışmış, “Bey” demiş, “Dikkat ettim sen bizim partinin aleyhinde konuşuyorsun.” Karakuş, “Söylediklerim yalan mı?” diye sormuş. Bunun üzerine, şoför, “Doğru söylüyorsun, ama değil mi ki, bu parti bize ‘Allahuekber’ dedirtmiş, minarelerimizde bize duyurmuştur, bu bize yeter.”(40 Yıllık Bir Gazeteci Gözüyle İşte Ankara, Hürriyet Yayınları, 1977, 167)
Merkez sağ ittifakın temel stratejisi
Malum, tek parti döneminde ezan Türkçeleştirilmiş ve ancak DP iktidarında tekrar Arapça okunmasına izin verilmişti. Şoförün bahsettiği olay budur. Aslında, merkez sağ siyasetin kısa tarihi de biraz budur. Geniş kitlelerin inanç, değer ve hayat tarzının siyasi temsili, liberal ekonomik politikalar ve bunlar üzerinden yürüyen bir modernleşmeyle harmanlanmış, yola böyle çıkılmış, bu yol büyük ölçüde aynı ekibin yeni koşullara uyarlanması ile devam etmiştir. Merkez sağ çatısı altında karşımıza çıkan, ilk bakışta tuhaf gibi görünen ideolojik ve toplumsal ittifakların arkasında, bu temel strateji vardır.
Radikal, 10.6.2007
|