Uyanıklık sıfatı pozitif haslet olarak kabul edilir. Gözleri fal taşı gibi, fıldır fıldır, enerjik kabına sığmayan insanlara bazen gıpta ederiz. “Helâl olsun” deriz içimizden. Hareket halinde, çalışkan, koşuşturan, üreten uyanık insanlar hep takdir edilir.
Diğer taraftan saf insanların saflığı da beğenilen başka bir güzel haslettir. Saflık kelime anlamına uygun temizlik ve güven göstergesi olarak değerlendirilir. Saf insanlar sanki daha düşük performans gösterenler, uyanık insanlar ise, daha yüksek performansa sahip insanlar olarak kabul edilmekle beraber birbirine zıt iki haslet pozitif olarak değerlendirilebilir.
Uyanık olmanın eş anlamlısı bir de “teyakkuz” sıfatı var ki, asıl uyanıklığın pozitif yaşama biçimini ifade etmektedir. Uyanıklık her zaman ve her yerde olumlu olarak hayata yansımaz. Her sıfatın kullanılması ve hayata yansıtacağı sonuçları insanların niyetlerine göre anlam kazanır. Çok uyanık ve zeki olan bir kişinin, inanç kalıpları, değer yargıları, yani sahip olduğu paradigma olumsuz niyetler taşıyorsa davranışlarının üreteceği sonuçlar insanların zararına olacaktır.
Tilki ve maymunun zekâsı ile uyanıklığının yarı ömrü aç geçtiği, balıkların zekâ bakımından en düşük seviyede olmasına rağmen en iyi beslendiği vurgusu yapılır Risâle-i Nurlarda.
Rızk, iktidar ve zekâ ile değil, acz ve iftikârla (fakirlik) le ters orantılıdr.
Teyakkuz hali de uyanıklık halidir. Ancak şuurluluk ve farkındalık bilincini yansıtmaktadır.
Zekâ beyin fonksiyonlarının ileri derecede işletimi, duyuların etkin kullanılması, hafıza, bilgi ve deneyimlerin çok hızlı kullanılmasıdır. Çabuk intikal, hızlı algılama, gerekli tutum ve tepkiyi zamanında verebilmek zekânın seviyesine bağlıdır.
Çok önemsemediğimiz, ancak uyanıklık ve teyakkuz kadar önemli olan saflığa dikkat çekmek isterim.
Ünlü psikolog Doğan Cüceloğlu’nun çok beğenilen kitaplarından meşhur “Savaşçı” kitabında hikâye tarzında izah ettiği kavramlardan biri de saflık üzerinedir. Kızılderili bilgelerinden Don Juan’a atıf yapılarak anlatılan hayat değerlerinde saflığa önemli bir yer ayırmaktadır. Kitabın kahramanı olan “Savaşçı” nın hayat değerlerini temsiller ve hikâyelerle okuyucuya sunuyor.
Bir zamanlar Kutlu Doğum programları cümlesinden İskenderun’da yapılan bir panelde bir ilâhiyat doçenti Müslümanın hayat anlayışı ve biçimini maddeler halinde sayarken adı geçen “Savaşçı” kitabından bire bir alıntılar yaptığını duyunca şaşırmıştım.
Don Juan hayat dersleri verirken “savaşçının en büyük gücü niyetinin saflığındadır” diyordu.
Niyetin saflığını bizim inanç değerlerimizde “ihlâs” olarak biliyoruz. Sağlam bir iman ve itikat, tereddütsüz tevekkül, kadere iman gibi inanç kalıpları dahil birçok değerleri içermektedir.
“Samimiyetin kerameti olduğu gibi, halis niyetin dahi kerameti vardır” diyor Bediüzzaman Said Nursî.
Uyanıklık, teyakkuz, saflık, halis niyeti bir arada birleştirebilmeye “muktezayı hâl” yani şartların gereğine göre davranmaktır.
Zeki insan, saflıkla aptallığı, uyanıklıklar teyakkuzun farkını ayırt edebilen insandır.
Her şeyin farkında olan, uyarıları, verileri sağlam inanç ve değerler süzgecinden geçirerek yaşama biçimini kurgulayabilip uygulamaya koyan insandır.
Zekâ, ferasettir, basirettir, fazilettir, güçlü iradedir, olumlu niyet taşıyan her türlü meziyettir.
Zekâ, enerjidir aynı zamanda sinerjidir. Sosyallik becerisidir, fedakârlıktır, feragattır, sebattır, metanettir. Yoksa insanları kandırabilme becerisi asla değildir.
İman, tevhid, teslim ve tevekkül neticesinde mazhar olunabilecek iki dünya saadetidir.
Her şeyin tasarrufu ve dizgininin Kâinatın Yaratıcısının elinde olduğunun farkında olup, yolculuk yaptığı gemide sırtındaki çuvalı yere koyup üstüne oturabilmektir mutluluk.
[email protected]
|