TÜSİAD üyelerine dün Mehmet Ağar, Çinli “Li Hing Tao”nun anlatımına dayalı olarak Brecht’in oyunlaştırdığı Kafkas Tebeşir Dairesi’nden bir sahneyi aktardı.
Zengin Bay Ma’nın ilk evliliğinden çocuğu olmamıştır. Ölmeden önce varlığını bırakacağı bir çocuk sahibi olabilmek için Çang Hai Tang ile evlenir. Çocuğu olduktan kısa bir süre sonra da ölür. Bay Ma’nın ilk karısı, Bay Ma’nın büyük varlığını ele geçirmek arayışında, çocuğun kendinden olduğunu iddia eder.
Birçok olaydan sonra taraflar mahkemeye giderler. Kai-Feng kentinin yüksek yargıcı Pao-Çeng tarafları dinler. Mahkeme kâtibine salonunun ortasına tebeşirle bir daire çizmesini buyurur. Dairenin ortasına da küçük çocuğu koydurur. Her iki kadına dönüp şöyle der: “Kim çocuğu kolundan tutup kendi yönüne çekerse, çocuk onundur.” Denemeyi üç kez tekrarlatır. Her seferinde yaşlı Bayan Ma çocuğu hızla kendi tarafına çeker. Genç ana Çang-Hai-Tang ise bir güç bile harcamaz. Bunu üzerine yargıç Pao-Çeng sorar: “Be kadın, neden çocuğu kendine çekmek için bir güç harcamıyorsun?” Genç ana başını öne eğerek, ürkek bir sesle cevap verir: “Oğluma olan sevgim engelliyor bunu. Canı acıyabilir. Ona kötülük yapmaktan korkuyorum.”
Mehmet Ağar’a göre, “din muhafızlığı”na soyunanlar Türkiye’yi bir yana, “cumhuriyet muhafızlığı”na soyunanlar bir yana çekiyor.Türkiye’nin canı acıyor. Halbuki bunlar toplumun ortak değerleri. Ortak değerlere dayalı ayrımcılık huzuru yok ediyor.
Mehmet Ağar diyor ki “merkez sağ”ın temel vasfı diyalogdur. Uzlaşmadır. Biz Türkiye’nin huzurunu sağlamayı kendimize görev biçtik.”
Mehmet Ağar, Milliyet’te dün yayımlanan “Görevimiz ovadaki insanın dağa çıkmamasını, dağdakilerin aşağıya inmesini sağlamaktır” şeklindeki söyleşisini tekrarlamadı ama, terör ve asayiş dahil hemen her konuda partisinin neler yapacağını uzun uzun anlattı.
Siyasi parti başkanlarını dinlemek için düzenlenen toplantıların ikincisinde TÜSİAD üyeleri Mehmet Ağar ile Erkan Mumcu’yu dinledi.
Parti başkanlarını kürsüye davet ederken yaptığı konuşmada TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, parti başkanlarından ekonomiye ilişkin politikalarını anlatmalarını beklediklerini söyledikten sonra iki konu üzerinde durdu: (1) Avrupa Birliği üyeliği Türkiye için çok çok önemlidir. (2) Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle ilgili Anayasa değişikliği aceleye getiriliyor. Bu konunun siyasal sistemin bütünlüğü içinde ele alınması gerekir.
Arzuhan Doğan Yalçındağ’dan sonra kürsüye gelen Mehmet Ağar’ın dersine iyi çalıştığı, hemen her konuda iyi hazırlandığı, kavga etmeden, kimseye çatmadan, kimseyi kötülemeden anlatacaklarını iyi anlattığı dikkati çekti.
Mehmet Ağar’dan sonra konuşan Erkan Mumcu, önce devletin düzenleyici ve denetleyici olma sorumluluğundan söz etti.”Türkiye sivil demokratik bir ülke olmak zorundadır” dedi. Ucuz işçiliğe dayalı üretimi sürdürmenin imkânsızlığını anlattı. Cari açık sorununun önemine değindi. Değişik konularda reform ihtiyacına dikkatleri çekti. Dalgalı kurun gerçek anlamda dalgalı kur olmadığını, anlattıktan sonra döviz fiyatlarında ciddi bir düzelme hareketinin beklenmesi gerektiğine işaret etti.
Erkan Mumcu’nun konuşmasından, ülke sorunlarını iyi teşhis ettiği anlaşılıyor. Ne var ki bu sorunları sıralarken partisinin çözüme dönük politikalarını da anlatması bekleniyor.
Daha sonra iki partinin başkanları soruları cevapladı. Siyasetçinin askerle ilişkisi konusundaki bir soruya Mehmet Ağar’ın cevabı ilginçti. Mehmet Ağar dedi ki, “Unutmayınız. Askerle siyaset yapılmaz. Ama askersiz de ülke yönetilemez.”
Milliyet, 30.5.2007
|