Türkiye bugün bir darbe sürecini yaşıyor! Farkında mısınız tehlikenin?..
Bu darbe sürecinden dolayı yalnız demokrasinin değil, yalnız siyasal istikrarın değil, aynı zamanda aş ve iş meselesinin, yani ekonomik istikrarın da tehdit altında olduğunu görebiliyor musunuz?
Görmeye çalışın.
Yokmuş gibi davranmayın.
Bakın, Avrupa’nın en saygın gazetelerinden Fransız Le Monde’un geçen haftaki bir yazısı şöyle başlıyordu:
“Zamanla her şey iyiye gidiyor sanmıştık. Ama postal sesleri Türkiye’de yine kendini duyurmaya başlıyor. 27 Nisan tarihli bir askeri bildiriyle ordu, koşullar gerektirirse müdahale etmekten kaçınmayacağını açıkladı. Böylece 1999 yılından beri Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne yaklaştırmak için harcanan tüm çabalar müthiş bir biçimde inkar edildi.”(*)
Postal sesi yerine tank sesi de diyebilirsiniz.
Benim 12 Eylül(1980) askeri yönetimiyle ilgili kitaplarımdan ilki Tank Sesiyle Uyanmak adını taşır.
Darbe sabahı Ankara’da, Çankaya Köşkü’ne çıkan tankların sesiyle uyandığımda, bir sivil olarak hissettiğim yenilmişlik duygusunu o gece günlüğüme not düşmüştüm.
Yıllar sonra, 1990’ların sonuna doğru Genelkurmay’daki bir kokteyli hatırlıyorum. 28 Şubat post-modern darbesinin kahramanlarından Erol Özkasnak Paşa, yeni görev yeri olan Mamak’taki zırhlı tümen komutanlığına atanmıştı.
Bir zamanlar, Ankara’nın dibindeki zırhlı tümenin tankları yola çıkmadan darbe olamaz derlerdi. Özkasnak Paşa, akşam vakti veda ederken kulağıma eğilerek şöyle demişti:
“Özlemişsinizdir belki, ara sıra tümene uğrayın da size tank sesi dinleteyim.”
Tanklar henüz yola çıkmış değil.
Ancak motorlar hafif hafif çalışıyor gibi. Kulak tırmalayıcı homurtular uzaktan benim kulağıma çalınıyor.
Siz de duyuyor musunuz?
Kulak verin homurtulara.
Kayıtsız kalmayın.
Seçim sonrasına dönük belirsizliklerin son derece yoğun olduğu bir dönemden geçiyoruz. 22 Temmuz da çözüm olmayabilir!
Çünkü darbe süreci içindeyiz.
Düğmeye basarak bu süreci başlatan asker, kendi istekleri yerine getirilmezse, bir adım daha atabilir. 22 Temmuz sonrası bir sabah vakti yine tank sesi ile uyanabilir Türkiye...
Farkında mısınız bu tehlikenin?
Bir başka soru:
Darbe süreci ne zaman başladı?
Kimine göre 27 Nisan gece yarısı verilen muhtıra ile...
Ben aynı kanıda değilim.
Sadece 27 Nisan Muhtırası’yla yaşanmakta olan darbe süreci açığa çıktı denebilir.
Darbe sürecinin başlangıcını 2003’le 2004’e kadar, Nokta dergisinde yayınlanan -ve devrin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök Paşa tarafından da tekzip edilmemiş olan- ordu içindeki ‘darbe tertipleri’ne kadar götürmek mümkün.
Nasıl oldu bu?
Bir yandan AKP hükümetinin asker içinde yaratmış olduğu rahatsızlıklar... Öbür yandan Avrupa Birliği’ne uyum sürecinde bu hükümetin attığı demokratikleşme adımlarıyla Kıbrıs’la ilgili hamleleri...
Asker, öyle anlaşılıyor ki, daha 2003’den 2004’e geçerken bu iki nedenle AKP’nin yolunu kesmeye karar verdi.
Çünkü AB’ye uyumun, Türkiye’yi alaturka demokrasi rayından çıkartıp birinci sınıf demokrasi rayına oturtacağını görüyordu.
Bundan rahatsızdı asker.
Gerçek demokrasinin Türkiye’ye fazla geleceğine, rejim üstündeki kendi kontrolünü etkisiz kılacağına, bu durumun da hem ülkenin bölünmesine, hem de ‘Şeriatçılar’ın güçlenmesine yol açacağını inanıyordu.
Asker AB’ye karşı değilmiş gibi bir görüntü verir. Türkiye’nin bölücülük ve ‘Şeriatçılık’tan kaynaklanan özel koşulları olduğunu, bunların kabulü halinde AB’ye girilmesini savunur.
Ancak bu ‘özel koşullar’ın AB nezdinde kabul görmeyeceğini anladıkça da, Türkiye’nin AB yolunu kesmek için tertipler yapmaya koyulmuştur.
Asker ve statüko, AB yolunu kesmek için ilk yığınağını, ‘Çankaya savaşları’ndan önce, 2003’ten 2004’e geçerken Kıbrıs’ta yaptı, Annan Planı’nı gömmek için...
Devamı yarına.
Milliyet, 29.5.2007
|