Zır kapı. Biri kız biri erkek iki genç. “Biz Atatürkçü Düşünce Derneği’nden geliyoruz. Atatürk düşmanlarına karşı mücadele ediyoruz. Bütün Atatürkçüler’i ayağa kaldırıyoruz. Şu kitap neler yapmamız gerektiğine karşı bir rehber kitap. Almak ister misiniz?”
Süper bir zamanlamaları vardı. Tam da şu “bizim” laikler neden bu kadar haşin ve de alıngan mevzuunun ikinci bölümünü yazmaya hazırlanıyordum..
Fazla uzatmak istemedim “Hayır” dedim “teşekkür ederim.”
“ Niye?” dedi kız. “GERİCİ misiniz?”
O yeee.. Kitabı aldın “ilericisin”, kitabı almadın “gericisin”! “Evet” dedim “gericiyim. Saltanat geri gelsin istiyorum. Hatta hilafet de gelsin” “İnanmıyorum” dedi çok bilmiş ADD kızımız.
“Neden” dedim.
“Tipiniz öyle göstermiyor.”
Üzerimde askılı bluz vardı.
Bir çift bluz “askısı”mıydı benim bütün referansım? Askı var tamam, askı yok gerici. “Ah” dedim. “ Yobaz dediklerine karşı mücadele verirken ne kadar yobaz olduğunun farkında mısınız?” Sinirlenip gittiler..
Sorum hâlâ geçerli: Kim daha az şekilci? Kim daha az muhafazakar? Kim daha az dogmatik?
***
“Giyinmek Güzeldir” sloganlı başörtüsü reklamından Ayşe Arman rahatsız olmuş bildiğiniz gibi. Sloganın alt metninin “örtünmek güzeldir, soyunmak çirkindir, soyunanlar kötüdür, kafası orası burası açıklardansan aklını başına topla, kendini düzelt” gibi şeyler olduğunu düşünmüş, fena olmuş, benden başka rahatsız olan yok mu demiş, okurlarını imdadına çağırmış.. Onlar da yetişmiş.. Cumartesi okuduk.
Rahatsız olmaksa eğer mevzu, GİZLİ alt metinleri üretmekse eğer konu, etraftaki hemen hemen her şeyden, her reklam sloganından, her reklam fotoğrafından böyle şeyler üretebiliriz..
Ben de mesela tam tersine mayo reklamlarından rahatsız oluyorum. Memeleri kuma gömülü çırılçıplak bir kadının (Adriana Karambööö!) mayo tanıtımı yapıyorum ayaklarıyla (ki üzerinde mayo var mı yok mu belli değil) orda burada bana salak salak bakmasına sinir oluyorum..
Ayşe Arman gibi gizli anlam hafiyeliği yapacak olursam aynen şöyle diyebilirim:
Bütün çıplak kadınlı reklamlar esasen bana şunu diyor: “Kadın dediğin böyle güzel olmalı. Böyle değilsen kusura bakma bir hiçsin. Kadın olmadığın kesin, insan bile olup olmadığın meçhul. Aklını başına topla, zayıflayacaksan zayıfla, memelerini yaptıracaksan yaptır, bacaklarını incelt, sarışın ol, boyunu uzat, kaşını al, saçını yaptır, yüzünü çekiştir, burnunu kaldır.. Ve daima seks arzula, seks arzula, seks arzula.. “Yok artık” öyle mi? Vitrin mankenine bakıp ağlayan, neden benim bacaklarım böyle ince uzun değil diye gece yarısı dükkan önünde üzüntüsünden kendinden geçen insanlar biliyorum ben.
Bu uç bir örnek oldu belki ama dayatılan bir güzellik anlayışı var ve bu milyonlarca kadının hayatını karartıyor. Bilhassa genç kızların. Ölümüne rejim yapmalarının nedeni işte bu aval aval bakan memeleri kuma gömülü Adrina Karambööö’ler.. Beslenme eksikliğinden ve kafayı güzelliğe takmış olmaktan geri zekalı diyebileceğim kadar andaval kızlar yetişiyor.
Ve bu benim hoşuma gitmiyor. Kendimi sürekli yoklamak zorunda olmaktan hoşlanmıyorum. Ay göbeğim, ay kıçım, ay bilmem nerem demek ve bundan dolayı komplekslenmek istemiyorum. Ve evet. Bunu moda dünyasının bir komplosu olarak görüyorum. Kadınları maddi manevi yok etmek isteyen homoseksüel modacıların menfur bir planı..
Sonsuza kadar devam edilebilir alt anlam, üst anlam, sağ anlam, sol anlam yoklamalarına..
Peki ama bu doğru mudur? Alt anlamlar var diyelim, kimin, hangi reklamın yok? Reklam reklamdır ve kaşıyacağı bir kompleks, bir yara mutlaka vardır.. Neden bu kadar yaralıyız da her şey ha bire bir taraflarımızı kaşıyor, işte esas problem bu..
Vatan, 28.5.2007
|