Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 27 Mayıs 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

Hükümet teslim oluyor

“Biz Türkiye’yi daha baskıcı, yasakların daha yaygın olduğu bir ülke haline getirmeyeceğiz” kararlılığı sergilenirse bir yerlerden düğmeye basılmışçasına başlayan olayların duracağını belirten Mazlum-Der Başkanı Ayhan Bilgen, “Ama tam tersine boyun eğen, teslim olan bir tutum sergileniyor. Hükümet bindiği dalı kesiyor” dedi. Bilgen, polis tasarısı için “Özgürlükler anlamında kaşıkla elde edilen kazanımların kepçeyle geri verilmesidir” yorumunu yaptı.

Polise geniş yetki veren ve aylardır bekletilen kanun teklifi son terör olayları üzerine Meclis gündemine geldi. Bir çok yanlış uygulamaya yol açacağı sebebiyle endişe kaynağı olan tasarıyı Mazlum-Der Genel Başkanı Ayhan Bilgen’e sorduk.

*Polise geniş yetki veren tasarının Meclis gündemine gelmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

11 Eylül sonrasında dünyada yaşanan süreç göstermektedir ki güvenlik tedbirlerini sertleştirmek, insan ve toplum güvenliğini garanti altına almıyor. Bilâkis daha yoğun bir tehdit altına itiyor. Yasaklar ve baskıcı politikalar, şiddet ve çatışma ortamına hizmet ediyor.

*Beklentinin tam tersine bir sonuç mu ortaya çıkıyor?

Evet tam tersine. Bu dozdaki güvenlik politikaları özgürlükleri tehdit ettiği gibi güvenliğe de zarar veriyor. Burada uzun bir süreden beri bekletilen bir tasarının son olaylarla birlikte gündeme taşınıyor olması da ilginç. Bir komplo teorisi kurma noktasında değilim ama sanki bekleniyormuş gibi bir şüpheyi ister istemez herkesin hafızasına getiriyor. Ancak bir şekilde Türkiye’nin yaşadığı güvenlik sorunlarının sebebinin hukuksuzluk ve demokrasisizlik olduğunu, toplumsal barışın önündeki en önemli engelin özgürlüklerin kullanılamaması olduğunu görmek gerekiyor. Göz ardı edilen bir nokta daha var.

* Nedir o?

Polisin yetkileri arttığında polis yasasına atfedilen bazı tanımlamalar dolayısıyla aslında jandarmanın yetkileri de otomatik olarak artmış oluyor. Jandarma zaten bir süredir şehir merkezlerinde yetki alanı dışında görev yapıyordu. Kriz yönetimi uygulamalarının da doğabileceğini düşünürsek önümüzdeki dönemde yeni gerilimlerin olması, bir biçimde sivil siyasetin askıya alınması, mülki idarenin de, yargının da etkisiz kılınarak tümüyle güvenlik bürokrasisinin kontrolünde bir olağanüstü hal döneminin başlamasını doğurabilir. Halbuki Türkiye daha önce bunu tecrübe etti.

* Sivil siyaset çok mu çabuk teslim oluyor bu tür gelişmelere?

Hem sınır ötesi operasyon konusunda hem de Polis Vazife Selahiyetleri Yasası ile ilgili, siyasî irade olan hükümet ne yazık ki hem güvenlik politikası hem de özgürlükler açısından net ve kararlı bir perspektife sahip olmadığını bir kez daha gösterdi. Her yaşanan olay Türkiye’de tam da o eylemin istediği sonucu doğuruyor. Bu belki de en tehlikeli olanı. Bizim böyle bir yasa yapmamızı isteyenler, Kuzey Irak’a yönelik bir operasyon içerisinde sürüklenmemizi isteyenlerin ekmeğine yağ süren, onların talepleri doğrultusunda açılımlar içerisine giren bir Türkiye fotoğrafı ortaya çıkıyor ki bu manipülasyona, provokasyona açık bir hale gelmektir.

*Siyasî irade ne yapmalı sizce?

Şu kararlılığı ortaya koymalı; “Biz Ortadoğu batağına girmeyeceğiz ve biz Türkiye’yi daha baskıcı, yasakların daha yaygın olduğu bir ülke haline getirmeyeceğiz.” Eğer bu kararlılığı sergilerse bir yerlerden düğmeye basılmışçasına başlayan olayların duracağı düşüncesindeyim. Ama tam tersine buna boyun eğen, buna teslim olan bir tutum ne yazık ki sergileniyor.

*İktidarın bu tutumu seçim sonuçlarına nasıl yansır?

Bir kere iktidar bindiği dalı kesiyor. Daha önce 28 Şubat döneminde bir takım düzenlemeler, kamuoyundan saklanan -EMASYA gibi- bir takım protokoller gerçekleştirilmişti. Bugün yaşanan süreç bir süre sonra seçimlerin ertelenmesi ya da seçime gidilirken herkesin özgür düşüncesi içinde tercih yapacağı bir ortam yerine tümüyle kamplaşmış bir ortamda seçime gidilir ki bu gerilimin ülkeye faydası olmaz. Bu gerilimden ülkeye fayda ummak, partisine üç puan fazla oy çıkartmak aslında bindiği dalı kesmektir.

*AB’ye uyum çerçevesinde gerçekleştirilen demokratikleşme adımlarıyla da çelişmiyor mu?

Özgürlükler anlamında kaşıkla elde edilen kazanımların kepçeyle geri verilmesidir. TMK, TCK’daki bir takım maddeler, Polis Vazife Selahiyetleri Yasası, yapılan reformların tümüyle makyaj niteliğinde kalması, köklü ve derin bir demokratikleşme sürecini doğurmadığının çok açık bir göstergesidir. Atılan adımların, yapılan düzenlemelerin konjonktürel olduğu, sadece AB için yapıldığı, Türkiye’de sivil siyasetin güçlendirilmesi, demokrasinin yerleşmesi için yapılmadığı, hukuk devleti için de ciddi kazanımlara dönüşmediğini son bir yıl içinde yaşanan geri adımlar gösteriyor.

[email protected]

Kemal BENEK

27.05.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  DP yeniden doğuyor

  Hükümet teslim oluyor

  Anafartalar ayakta

  Türkiye, ‘kilit ülke’ rolünde

  Partilerin sıralaması bugün belirlenecek

  Şener: Mesajlarımı şarapla verdim

  Dünya, İsrail zulmüne ortak oluyor

  Kamuda kıyafet zorunluluğu kaldırıldı

  Asıl tehlike açlık

  27 Mayıs zihniyeti yine işbaşında

  Diyarbakır’a “Güneşevi”

  AB’de 301’den yargılanan yok

  3 AB ülkesinden üyelik desteği sözü

  Bakan Çelik: Cumhuriyet ve demokrasiden vazgeçmeyiz

  Savaşlar, medya üzerinden yapılıyor

  54 bin 301 iş günü kayboldu

  Türkiye galvanizcileri tek çatı altına toplanıyor

  Trakya'da arpa ve buğday zarar gördü

  Özel okul ücretleri el yakıyor


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004