İnsan beyni son derece karmaşık bir yapıya sahiptir. Günümüzdeki teknolojik gelişmelere rağmen, insan beyninin bu karmaşıklığı, daha tam olarak keşfedilmiş değildir. Ancak insanoğlu kendi beyninin fonksiyonlarını sınırlı bir şekilde keşfedebilmiştir. Bu görevleri aşağıdaki şekilde kategorize edebiliriz:
1- Sol lob: Mantığın merkezi diyebileceğimiz bu yarı küre rasyonel, analitik ve çözüme ulaştırıcı sinyaller taşıyan kısmı oluşturmaktadır. Bilginin, rakamların, açık ve kesin verilerin merkezi olan bu lob, daha çok güçlü kişiliğe sahip insanların irtibat merkezidir. Bu loba “mantık küpü” denebilir. İnsan bu lob ile irtibatını yoğunlaştırdığında iyi bir bilim adamı, matematikçi, araştırmacı gibi bilimsel yönü ağır basan bir kişiliğe sahip olmaktadır
2- Sağ lob: Daha çok san'atçı ruhlu şahsiyetlerin irtibat kaynağı olan bu lob, ilham yönü ağır basan, önsezileri kuvvetli olan ve lâf kalabalığını sevmeyen kişilerin merkezidir. Bu yarı küre, esprili insanların tabiatı iyi algılama özellikleri bulunmaktadır. Bu yüzden, renk cümbüşleriyle bağlantıları oldukça iyidir. Uzayı gözlemleyen bu şahsiyetler güneşten, aydan, yıldızlardan oldukça iyi anlamlar çıkarır. Farkındalık özellikleri çok iyi gelişen bu tür insanlar ayrıntıları ve bütünü iyi rasat ederler; bu görüntüleri üç boyutlu bir şekilde düşünür veya tasavvur ederler.
Sentez: Şimdi bir insan eğer normal beyin gücü özelliklerine sahip ise, bu iki lobu optimal düzeyde kullanarak her iki özellikleri sentez-leyebilir. Yani bir insan hem araştırmacı bilim adamı olup, hem de esprili, san'atsever bir şahsiyete sahip olabilir. Benim bu niteliklere sahip bir beyin cerrahı arkadaşım var. Bu arkadaşım beyin cerrahı alanında oldukça iyi bir üne sahip, çok başarılı ameliyatlar yapabilmektedir. Bütün bunların yanı sıra çok iyi bir ebru sanatçısı, müzikal aletleri çok iyi çalabilen, iyi kayak yapabilen, iyi bir dağcı olan bir şahsiyettir. Demek ki bu arkadaşım her iki lobunu da çok iyi kullanabilmektedir. Her iki lobu iyi kullanmak ise irade gücü çok iyi gelişmiş insanların işidir. Beynin bu fonksiyonları “düz çaba” ile çalışan bir sisteme bağlıdır.
Yukarıdaki sınırlı kullanım özelliklerinin dışında beynin en tehlikeli yönü “ters çaba” diye tabir edilen ve her işin en olmadık yönlerini düşünerek korktuklarınızın beyninizde yer etmesi ve akıbet bu korktuklarınızın başınıza, şartlandırma yoluyla, gelmesidir. Eskiler bu olaya “sakınılan göze çöp batar” ifadesiyle ışık tutmuşlardır. İnsanlar kötümser bir halet-i ruhiye ile beyinde sürekli bir kriz masası oluşturur ve olabilecek en kötü ihtimalleri masaya yatırır. Bu masa adeta kriz üretme merkezidir. Bu tür insanlar beyinlerinde sürekli olarak, gerek makro dünyalarında ve gerekse mikro dünyalarında olsun, komplo teorileri üretirler. Kendilerine zarar vermekle kalmayıp ailelerine, çevrelerine; hatta ülke yönetimlerine kriz teraneleri pompalarlar. Bu tür insanlar her işin, her olayın ve eylemin kötü yönlerine odaklandıklarından, bir türlü çirkinlikte gizli olan güzel yönleri göremezler. Bu bağlamda Bediüzzaman’ın “güzel gören güzel düşünür; güzel düşünen hayatından lezzet alır” öngörüsüne oldukça uzak bir halet sergilerler.
Beyin, odaklanılan hedefe kilitlenme özelliğine sahiptir. İnsan isterse yukarıda belirtilen “düz çaba” fonksiyonlarını devreye sokar; kendisine, ailesine, çevresine ve milletine faydalı işler ve çalışmalar yapar. Ama insan bunların tersini, yani “ters çaba” sistemini çalıştırarak, kendisine, ailesine, çevresine ve milletine kriz senaryoları pompalar; kendisini gerdiği gibi bütün insanları germeye çalışır.
|