Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 26 Mayıs 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kariyer

Sahip olmamak ve istememek

Çevremizdeki insanları dünyaya bakış ve topluma karşı görevleri açısından kabataslak bir ayrıma tabi tutarsak, şöyle iki grup arasında kaldığımızı görebiliriz: Biri topluma karşı sorumlu ve misyon sahibi olanlar, diğeri ise sıradan olan, toplumun fazla bir beklentisi olmayanlar.

İkinci gruptakiler toplumun çoğunluğunu oluşturur. İçinde yaşadıkları topluma katkı yapmaktan çok katkı bekleyen bir çoğunluktur. Bu kesime halk denilir. Ama birinci gruptakiler, bulundukları toplumlarda görev üslenmiş kişilerdir, çevresindekilere karşı sorumludurlar. Onlar ya ait oldukları toplumun başını çekerler, ya da toplumu gitmesi gereken amaca doğru tetiklemiş olurlar. Bunlarsa bir toplumda azınlıktır. Genelde toplum, grup ve kalabalıklar bu azınlığın güdümündedir. Yani toplumun bir anlamda kaderini, iyi ya da kötüye gidişi bu azınlık ama yetkin güç belirler.

Bu elit takım ne kadar kendi çıkarından uzaksa, dâvâsına ne kadar sadıksa ve ne kadar hasbî davranırsa, yön verdikleri kalabalıklar da o kadar tutarlı ve istikrar çizgisine sahip olurlar.

Bir orduyu ele alalım; bütün askerleriyle ordu, komutanın düşüncesi, cesareti, hayata bakış açısı ve savaş taktiğine göre şekil alır. Bir komutan, ordusuyla ne kadar özdeş bir tutum, askerlerinden çok ne kadar bir fedakârlık ve korkusuzluk sergilerse, emrindekilere ne kadar şefkatle davranırsa, girişeceği savaşta o kadar kolay zafer kazanacağı açıktır. Komutan askerinden beklediğini önce kendisi yerine getirmelidir. Başka bir deyişle savaşa hazır olanlar, komutanlarını önlerinde görmek isterler. Komutan tek başına bir şey yapamaz; ama buna karşılık tek başına koca bir orduyu müthiş bir yenilgiye uğratabilir. Komutanlık, emir vermekten çok bir hizmet verme, kendini seve seve feda edebilme makamıdır. Bu sebepledir ki, zafer askerle paylaşılır; ama hezimetin sorumluluğu ise komutana yüklenir. Çünkü sevk ve idare komutandadır.

Sıradan bir yönetici de ve bir devlet başkanı da, ya da bir grup lideri ve sorumlusu da bu ölçünün dışında kendilerini sayamazlar. Aksine ne kendilerini ve ne de kendilerine bağlı olanlarını özgür kılabilirler. Birbirlerine bağımlı olurlar. O zaman yanlışları birbirlerine haykıramazlar; karşılıklı korku içinde olurlar. Yöneticinin yönetilenlerden ve yönetilenin yönetenden korkması demek, aynı toplumda olması gereken güvenin yok olması demektir.

Son zamanların İran yazar ve sosyoloğu Ali Şeriati, sorumlu ya da lider konumunda olan kişide olması gereken iki özellikten yerinde söz eder. “Topluma karşı sorumlu, dâvâ sahibi ve inanç neferi olan bir kişi, kişisel hayatını şu iki esas üzerine kurmalıdır” der:

1. Sahip olmamak. Herhangi bir şeye sahip olmamalı ki, o şeyin muhafazacısı ve bekçisi olmasın.

2. İstememek. İstememeli ki, istediği şeyi elde etmek için kaymasın ve dâvâsında zafiyet göstermesin.

Bu iki özellik, benim diyen, bir grupta söz sahibi olmak isteyen, bir dâvânın lokomotifliğine soyunan kişilerde olması gereken olmazsa olmazıdır. Amaç sahip olmak ya da istemek olursa, özellikle günümüzün baş döndürücü ihtiyaçlar karşısında doyuma ulaştıktan sonra zaman bulup da dâvâ bağlılarının imdadına nasıl yetişilecek?

Asr-ı Saadet, halifesiyle, valisiyle, komutanıyla ve A’dan Z’ye bütün yöneticileriyle bu iki özelliğin yaşandığı altın çağdır ki, insanlık tarihinin tek özgür toplumunu meydana getirmiştir. Hz. Ömer, kıtlık yılında halkın bulup yiyemediği şeyi kendisine de yasaklamıştı; valisi de bir şikâyet üzerine ayda bir kez halkın karşısına çıkamadığı günü giydiği tek giysiyi yıkayıp kurumaya ayırdığını mazeret olarak ileri sürmüştür. Bunlar aslında dünyaya boş verme anlamında bir zühdün eseri değil, tam aksine bir görev bilinci içinde yapılan uygulamaların uyanıklığıdır.

Günümüzdeki yöneticiler ve yönetilenlerin burukluğunun sebebini biraz olsun anlamış olmuyor muyuz? Bu kıyası iç dünyalarımızda bol bol yapmalıyız.

[email protected]

Hüseyin KARA

26.05.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Başlıklar

  Reflekslerin denetimi, değişimi ve gelişimi

  Sahip olmamak ve istememek

  Beynin ters çaba kuralı

  YASEM AJANDASI


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004