Mehmetçik Vakfı gecesinde Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt bu sefer ‘vatanı sevmek’ konusunda konuşmuş. Gazetelerde şöyle aktarılıyor: “Türk milleti vatanseverdir. Hiç kimse ama hiç kimse, hangi duygu ve düşünceye sahip olursa olsun, milletini, vatanını seven insanları yadırgamasın. Çünkü bu insanlar yanlış yollardadır.”
Bu gibi genellemeleri, anlamakta güçlük çekiyorum. “Hiçbir duygu ve düşünce”, “Öyledir ve öyle kalacaktır”, ‘hep’ ve ‘hiçbir’, ‘daima ve asla’ gibi her şeyi içine almayı ya da her şeyi dışlamayı (beğendiğimize ilişkin olarak) zihnimde klostrofobik bir dünya yaratıyor.
Hürriyet’te Fatih Çekirge de bu demeci yorumlamış: “Eğer yanlış anlamadıysam Org. Büyükanıt’ın ‘yanlış yoldadır’ dediği kişiler, son dönemde Ankara Tandoğan’da başlayan ve İzmir’e kadar uzanan cumhuriyet mitinglerinden rahatsız olanlar olsa gerek... Yani diyor ki, bu mitingleri hafife alanlar var. İşte onlar yanlış yoldadır. Yani mitingleri hafifseyen açıklamalar yapan Bülent Arınç gibi.”
Daha önce de söylediğim gibi kaygısını mitingde dile getirmek her zaman olumlu baktığım bir eylem. Ama mitinge gidenler de bir şeylerden ‘rahatsız olan’ insanlar. İçlerinde pek çoğu bu rahatsızlığı olabilecek en son gerilim düzeyinde dile getiriyor ve kendisini rahatsız edenlere duyduğu öfkeyi daha ılımlı bir biçimde dışavurma gereği duymuyor. O zaman bunlar ‘milletini vatanını seven insanlar’, öfkelerinin hedefi olanlar da böyle yapmayan insanlar mı oluyor?
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt günlük olaylarda tavır alan ve aldığı tavrı örtülü tutma zahmetine girmeyen biri. Şemdinli’de bomba atarken yakalanan astsubay için söylediği sözler bunun birçok kanıtından biri.
Ve şimdi o dava da iyice ilginç bir seyre girdi (ayrı yazı konusu). Belli ki burada da taraf olduğunu ve özellikle hangi tarafta olduğunu belli etmek istemiş Genelkurmay Başkanı.
Ancak konu, taraf olunan eylem, ‘vatanı, milleti sevmek’ gibi, aslında oldukça tanımı belirsiz bir şey olunca, hele şu günlerin atmosferinde, kimi yadırgayıp kimi yadırgamamamız gerektiği de karışıyor.
Malatya’da Hıristiyan boğazlayan adam “Kırk yıl hapse girsem gene yaparım” demiş. Trabzonlu ekibin her yanından ‘vatan, millet sevgisi’ akıyor. Hâkim vuran Alperen delikanlının vatan sevgisi herhalde tartışılamaz. Sonunda iş gelip gene ‘vatan, devlet için kurşun atıp yeme’ veciz ifadesine dayanıyor.
Bunlarla o mitingler arasında fark var demeyin. Azıcık dikkatle baktığınızda, bunlarla o mitingleri düzenleyen ‘çekirdek kadro’ arasındaki ideolojik bağları (başka türlüsünü bilmiyoruz) görebiliyoruz. Evet örneğin Genelkurmay Başkanı’nın “Onu tanırım iyi çocuktur” dediği astsubay örneğinde olduğu gibi.
Yüksek ücret için miting yapılır, her türlü hak için miting yapılır, gereğinde laiklik ilkesini savunmak için de yapılır. Bunları kendi özgül adlarıyla ansak daha iyi olur, çünkü ‘vatan sevgisi mitingi’ demeye başladık mı, asıl ‘bölücülüğü’ de biz yapmaya başlıyoruz.
Bundan da önemlisi, kimin ‘vatanı sevdiği’ne ve vatanı sevmek denen şeyin ‘biçimi’ne karar verecek bir otorite olamaz - ne bir kurum, ne bir kişi. Tabii ‘demokrasiler’den söz ediyorum. Totaliter olmanın ölçüsü zaten bunlara karar verenlerin varlığıdır.
Radikal, 22.5.2007
|