Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 08 Mayıs 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Demokrasi hançerlendi

AKP Grup Başkanvekili İrfan Gündüz, son haftalarda yaşanan gelişmelere dikkati çekerek, ‘’Türkiye’yi temsil eden bir makamın seçiminde, malesef demokrasi, ayak oyunlarına kurban edilmiştir’’ dedi.

Başkanvekili Nevzat Pakdil’in başkanlığında toplanan TBMM Genel Kurulu, “seçimlerin 4 yılda bir yapılmasını, cumhurbaşkanının halk oyu ve 5+ 5 sistemiyle seçilmesini” içeren Anayasa değişikliği teklifinin görüşülmesi sırasında sert tartışmalar yaşandı.

Paketinin görüşülmesinin, gündemin ön sıraya alınmasına ilişkin AKP Grup önerisisının görüşülmesi sırasında öneri lehinde konuşan AKP Grup Başkanvekili Gündüz, son haftalarda yaşanan gelişmelere dikkati çekerek, ‘’Türkiye’yi temsil eden bir makamın seçiminde, maalesef demokrasi, ayak oyunlarına kurban edilmiştir’’ dedi.

CHP’li milletvekillerinin tepki göstermesi üzerine, Gündüz, ‘’Eski köye yeni adet getirircesine, Anayasanın aynı maddesiyle 3 kez cumhurbaşkanı seçilmiş. AKP adayı, daha önce seçilen cumhurbaşkanlarından daha fazla oy almasına rağmen cumhurbaşkanı seçimi tıkanmıştır’’ diye konuştu.

Anayasa Mahkemesinin kararına ilişkin, ‘’başımızın gözümüzün üstünde’’ diyen Gündüz, şöyle devam etti: ‘’(Yeter söz milletin) diyoruz ve cumhurbaşkanını halka seçtirmek istiyoruz. Demokraside bütün kilitleri elinde olan halkın, bundan sonra cumhurbaşkanını seçmesini istiyoruz. Bundan sonraki dönemlerde meydana gelebilecek kaosları çözecek bir teklif. Bu kilidi çözmek üzere, sandığı milletin önüne getiriyoruz.

22 Temmuzda halkın önüne milletvekili ve cumhurbaşkanı seçimi için iki sandık koyalım. Cumhurbaşkanlığı gibi bir makamın halk tarafından seçilmesi için hepinizden destek bekliyoruz.’’

“ANAYASADA TEPKİ MADDESİ VARDIR’’

CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol da, Türkiye’de, az gelişmiş ülkelerde olduğu gibi zaman zaman askerî darbeler olduğunu ifade ederek, darbelerden sonra yapılan anayasalarda, darbe öncesi yaşanan tartışmalara tepki maddesi konulduğunu söyledi. "AKP'nin yapacağı tek şey, seçime gitmektir’’ diyen Anadol, Başbakan Erdoğan’ın, AB müzakere sürecinde ‘’Maç başladıktan sonra kurallar değişmez’’ sözünü hatırlattı. Anadol, şöyle devam etti: ‘’Cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili yeni rejim değişikliği yapılıyor. Bize güvenerek mi Gül’ü aday gösterdiniz? Uzlaşmaya başvursaydınız böyle mi olurdu? Başbakan Erdoğan, grup toplantısında ‘ellerine çelik çomak verdik oynuyorlar’ diyordu. Kim çelik çomak oynuyor, şimdi görüyoruz. Kabahat bizde değil." Kılıç: Halktan bu kadar kopuk olunmaz AKP Grubu adına söz alan Samsun Milletvekili Suat Kılıç da, CHP’lilerin, zaman kazanmak için Anayasa değişikliği teklifi üzerinde Komisyona 1848 önerge verdiğini kaydederek şöyle devam etti: ‘’(Cumhurbaşkanını halk seçsin) diyoruz, kaçıyorsunuz. ‘22 Temmuzda seçime gidelim’ diyoruz, kaçıyorsunuz. Cumhuriyetle yaşıt bir parti olarak kariyer yapamazsınız. İsminde halk olan bir parti, bu kadar halktan kopuk olamaz. Halktan kopuk, halkı yok sayan, halka inanmayan halk partisi... CHP’li milletvekillerini iyi tanıyoruz, ‘46 ruhu’ denilerek bu günlere gelinmiştir. Siz açık oy, gizli tasnifçilerdensiniz. Siz, halk iradesini ciddiye almazsınız.’’ Oya Araslı: Türkiye'yi ateşe atıyorsunuz Anayasa değişikliği teklifi üzerinde CHP Grubu adına söz alan Ankara Milletvekili Oya Araslı ise şöyle konuştu: ‘’Türkiye’nin, bir takım sorunların kucağına atılmasından endişeliyiz. Türkiye’nin, çok daha büyük badirelerle karşı karşıya kalacağından endişeliyiz. Bundan en fazla siyasal sistem zarar görecek. Türkiye’yi, ‘halk oyu’ kelimesinin oluşturacağı cazibeye sığınarak ateşe atıyorsunuz. Türkiye’ye bunu yapmaya hakkınız var mı? Yarın öbür gün bu millet, bunun hesabını size sorar. Siz, Türkiye’yi çok vahim sonuçlar doğuracak kutuplaşmaya mı götürmek istiyorsunuz?’’

/ ANKARA

08.05.2007


 

Cemaatler olmasa ne olur?

Programda konuşan Dr. Senai Demirci, herkesi kalbiyle seven, onların ebedî hayatlarını kurtarmak için çırpınan insanlardan meydana gelen cemaatlerin verdiği hizmetlerin önemini anlatırken, “Onların sesini kıstığınızda, onları suçluymuş gibi ihbar ettiğinizde, onların müesseselerini ve yayınlarını dışladığınızda, onları düşman gösterdiğinizde, ortalık mafya cemaatine ve Kurtlar Vadisine kalır. Delikanlılar onları dinler, onları izler” dedi.

Ankara temsilciliğimiz tarafından düzenlenen “Bediüzzaman’ın dilinden Peygamberimiz (asm) ve Sevgi” konulu program Ankaralılara sevgi dolu bir gece yaşattı. Mesut Nurver’in sunuculuğunu yaptığı ve Anatolian Gösteri Merkezi’inde düzenlenen program aşr-ı şerif okunmasıyla başladı.

Bediüzzaman Said Nursî’nin talebelerinden Mustafa Sungur ve Mehmet Fırıncı’nın da katıldığı programda “ağabeyler” salonda bulunan binlere, Risâle-i Nur hizmetinin gayesini anlatırken eserlerden bazı bölümler okudular.

Daha sonra konuşmasını yapmak üzere kürsüye gelen Yeni Asya Gazetesi İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular, Sungur ve Fırıncı Ağabeylere hizmetlerinden dolayı teşekkür etti. Kutlular, “Sungur abimizin de Fırıncı abimizin de bütün diğer abilerimizin de üzerlerine düşen hizmeti bihakkın yaptığına şahsen ben şahitlik ediyorum. Çünkü ben onları hizmet başında gördüm ve o kafileye ben de sonradan dahil oldum” dedi.

Peygamberimiz Efendimiz (asm) hakkında Bediüzzaman’ın eserlerinde çok güzel ifadeler bulunduğuna dikkat çeken Kutlular, “Said Nursî Hazretleri, o kadar güzel ifadeler kullanmış ki, o kadar büyük güzel senalarda bulunmuş ki daha onun ötesinde güzel lâf söylemek benim için mümkün değildir” şeklinde konuştu.

Mesnevî-i Nuriye’de “Şu gördüğün büyük âleme büyük bir kitap nazarıyla bakılırsa, Nur-u Muhammedî (a.s.m.) o kitabın kâtibinin kaleminin mürekkebidir. Eğer o âlem-i kebir bir şecere tahayyül edilirse, Nur-u Muhammedî hem çekirdeği, hem semeresi olur” cümlelerini hatırlatan Kutlular, “Ağacın en sonunda meyve gelir. O en son peygamberdir, O geldikten sonra kâinat, yeryüzü, insanlar bir hayli gelişmiş, terakki etmiş. O’na, Rabbimizin ihsan ettiği Kur’ân da en mükemmel ve en tafsilatlı bir kitap olarak 1400 küsur senedir hükmünü icra ediyor. Kâinatın sırlarını, yaratılışın hikmetlerini bize anlatıyor. Peygamberimiz (asm) bütün insanlığa, dünya ve ahiret saadetini bilenlere huzur getirmiş. O aynı zamanda, Kur’ân’a muhatap olduğu gibi Kur’ân’a herkesten daha fazla inanmış ve herkesten fazla hayatına yansıtmış ve en güzel şekilde uygulamasını da yapıp insanlığa örnek olmuş bir zattır” dedi.

PEYGAMBERİMİZ

KÂİNATIN HAYATIDIR

Kutlular şöyle konuştu:

“Bediüzzaman Hazretleri, Belki maddi ve manevî hayat-ı Muhammediye (asm) dahi asarının şehadetiyle hayat-ı kâinatın hayatıdır ve Risâlet-i Muhammediye (asm) şuur-u kâinatın şuurudur ve nurudur. Ve Kur’ân dahi hayattar hakaikının şehadetiyle hayat-ı kâinatın ruhu ve şuur-u kâinattır. Eğer kâinattan risâlet-i Muhammediye (asm)’ın nuru çıksa, gitse kâinat vefat edecek. Eğer Kur’ân gitse kâinat divane olacak ve küre-i arz kafasını aklını kaybedecek, belki şuursuz kalmış başını bir seyyareye çarparak bir kıyameti koparacaktır diyor eserlerinde.

“Bütün bu kâinatın ve küre-i arzımızın devamı Allah’ın mukaddes kitabına ve onun peygamberine inanıp gereğini yapmakla mümkündür. O olmadığı zaman bu kâinatın kıyameti kopacaktır. Zaten bakıyoruz ilim de ‘ozon tabakası deliniyor, buzullar eriyor’ diyor. Dünyayı kendi kendimize yaşanmaz hale getiriyoruz. Bu da yine mukaddes kitabımızda yazdığı gibi yine kıyamet alâmetleridir.

CEMAATLER TOPLUMUN SİGORTASIDIR

Sunucu Mesut Nurver’in asr-ı saadetten aktardığı kısa anekdotlarla devam eden programda daha sonra Dr. Senai Demirci konuştu.

Bir şeyin unutulmaması gerektiğine dikkat çeken Demirci, “beğenin ya da beğenmeyin, itiraz edin ya da etmeyin ülkede her genci, her çocuğu, yaşlıyı, kadını kalbiyle seven, onlardan hiçbir menfaat beklemeksizin ebedî hayatlarını kurtarmak; onları Efendimiz’e (asm) muhatap etme derecesine yükseltmek için çırpınıp duran, bu ülkede insan yetiştiren cemaatlerdir. Kendisini hakim zannedenlerin bilmesi gereken, şu anda çaresizliğimizi 17 yaşında katillerle hatta çok daha küçük yaşta uyuşturucu kullanabilen gençlerimizde gördüğümüz o boşluğu umarım bugünlerde okuyorlardır. Çünkü siz sırf vatan sevgisi, Kur’ân muhabbeti, bayrak sevgisi için çırpınıp duran ve asla ve asla sizden bu vatanı sevmekten zerre kadar geri kalmayan bu insanların sesini kıstığınızda, onları yaptıklarından utandırdığınızda, onları suçluymuş gibi ihbar ettiğinizde, onların gruplarını, müesseselerini, yayınlarını dışladığınızda, düşman gösterdiğinizde, yani o cemaatleri susturduğunuzda o cemaatlerin yerine ortalık internet cafe cemaatine kalır, sokaktaki mafya cemaatine kalır. Delikanlılar onları izler, onları dinler. Cemaatler kenara çekilince ortalık Kurtlar Vadisine kalır ve biz ne kadar seversek sevelim, ne kadar muhabbet edersek edelim büyüyen gençlerimiz adam olmanın yolunu elinde kitap tutmak değil, elinde silâh tutmak olarak görürler, o zaman da başımıza bu haller gelir” dedi.

Hucurat Sûresindeki “Peygamber (asm) aranızdadır” âyetini hatırlatan Demirci, “Bizi birbirimize sevdiren, bizi birbirimizin yardımına koşturan O… O’nu unutturduğunuzda, O’nun nurunu perdelemeye kalktığınızda geriye sadece boşluk, sadece karanlık, sadece anlamsızlık kalacak” şeklinde konuştu.

ULUSALCILIK VE IRKÇILIK ŞEYTAN MESLEĞİDİR

Ulusalcılığın, ırkçılığın şeytan mesleği olduğunu vurgulayan Demirci, “Kendi ırkı, bedeni üzerinden kendine üstünlük çıkarmaya çalışan ilk kişi şeytandır. İlk ırkçı–ki hâlâ aramızdadır o, sinsice dolaşır—şeytandır. Secdeden bizi alıkoyan şeydir” dedi. Demirci konuşmasını şöyle sürdürdü: “Peygamberimiz Veda Hutbesinde ‘Ey Müslümanlar’ diye hitap etmez, ‘Ey insanlar’ diye hitap eder. Çağımızın Müslümanlarının ve Müslümanlığı algılayanların en büyük sorunu bu. İnsan olmayı atlayarak Müslüman olunmaz. Çünkü insan olmayı atladığınızda Müslüman olmayı bir futbol taraftarlığına indirgersiniz. Ondan sonra da oryantalistlerin tanımladığı gibi ‘Biz İslâmcıyız’ demek zorunda kalırsınız. Kur’ân’da Cenâb-ı Hak bize İslâmcı olmak gibi bir makam hiç vermedi. Müslümansınızdır, ya da değilsinizdir. İslâmcılık Batının üzerimize giydirdiği deli gömleğidir. Güya Müslümanlar hep Müslüman taraftarıdır, ‘Müslümanlar-Müslüman olmayanlar’ gibi sürekli bir kin, nefret ve dışlama içindedir.

“İnsan olduğumuzda Müslümanlığımızın başkalarını dışlayan değil, başkalarını kıyafetiyle, giyimiyle hatta inancıyla sorgulayıp, dışarıda bırakan bir bölücülükle değil; bizden az da inansa, bizim gibi giyinmese de, bizim gibi düşünmese de hepsini kardeşimiz bilip kucaklamayı, ayırmamayı, bölmemeyi, dışlamamayı gerektiriyor ki Rahmet Peygamberinin (asm) ümmeti olmak o demek. Birilerinin bize kendi ön yargılarını pazarlamaya çalışması gibi bir durum değil.

MİLLET BİRBİRİNİ SEVİYOR

“Bizim kamusal alanımız yok. Bizim alanımızın adı rahmet. Bizim rahmetler alanımız var. O alana açık olan da kapalı olan da girer. Hepsi kardeşimizdir. Onlar zannediyorlar ki kamusal alanı biz birilerini dışlamak için kullandık; sıra onlara geçerse onlar da başkalarını dışlayacaklar. Hayır, siz bizim öğretmenimiz değilsiniz ki. Biz sizden öğrenmeyeceğiz nasıl davranacağımızı… Hiçbir mü’mine intikam ve misilleme yakışmaz. Efendimiz intikamın ve misillemenin olduğu yerde, düşmanımızı, bizim gibi düşünmeyeni kınadığımızı, beğenmediğimizi kendimize öğretmen seçtiğimizi ikaz eder. Hayır! Onlar bizim öğretmenimiz değil, olmayacaklar da… Bu ülkede dekolte giyinen hanım kardeşim de, çarşaflara bürünmüş hanım kardeşim de birbirlerini seviyor. Onların birbirleriyle bir problemi yok. Hepimizin problemleri olabilir ama bu ülkede biz birbirimizi seviyoruz.

“Peygamberimiz (asm) ‘Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız’ buyuruyor. Eğer birbirimizi sevmiyorsak imanın altı şartını yerine getirmekte de sığ kaldığımız anlamına gelebilir. Çünkü biz Allah’a iman ediyoruz. Allah’ın bir olduğuna inanıyoruz. Bir olan Allah’ın yarattığı canlı cansız bütün mahlûkatı sevmiyorsak, sevemiyorsak biz Allah’ın birliğine inanma konusunda samimî değiliz demektir.

“İkincisi Allah’ın meleklerine inanıyoruz. Görünen görünmeyen her yerde onların varlığını kabul ediyoruz. Peki bir kardeşimizi arkasından çekiştiriyorsak, bizim meleklere inanma konusunda sorunumuz var demektir. Peygamberlere inanıyorsun, peki o Peygambere inanan kardeşlerinin ufak tefek çakıl taşları gibi kusurlarına bakıp o kardeşimizin büyük ve güzel özelliklerini görmüyorsan senin Peygamberimiz’e (asm) inanma konusunda sorunun var demektir."

Kemal Benek / Ahmet İhsan Kaya / ANKARA

08.05.2007


 

Kapusuz: 22 Temmuz değişmez

AKP Grup Başkanvekili Salih Kapusuz, 22 Temmuz olarak açıklanan seçim tarihinin değiştirilmesinin söz konusu olmadığını söyledi.

TBMM’de gazetecilerin sorularını cevaplayan Kapusuz, “‘Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle ilgili Anayasa değişikliği paketinin yetişip yetişmeyeceği’’ sorusu üzerine şunları söyledi:

‘’İki sandığın birlikte 22 Temmuza yetişmesinde bir takım zorluklar gözüküyor. Sayın Cumhurbaşkanının buradaki tutumu çok önemli olacak. Ama şu olabilir; Biz bu teklifi birinci kez Cumhurbaşkanına göndeririz, Cumhurbaşkanının iade etmesi halinde ikinci kez göndermemiz halinde sayın Cumhurbaşkanı ya onaylar ya da referanduma götürür. Referandum, 22 Temmuz’a yetişir mi? O da sayın Cumhurbaşkanının tutumuyla alâkalıdır. Biz bu sürece, Anavatan Partisi ile birlikte imza koyduk. Şu an itibarıyla gündemimize aldık, çalışacağız. Yetiştirmek için çaba sarfediyoruz.”

AKP’li Kapusuz, seçim tarihinin değişmesinin söz konusu olup olmayacağı sorusuna, ‘’Kesinlikle söz konusu değil’’ dedi.

Kendilerinin seçim tarihi olarak 24 Haziran’ı önerdiklerini ancak YSK’nın ön seçim sebebiyle en yakın tarih olarak 22 Temmuz’u bildirdiğini anlatan Kapusuz, bunun Meclis tarafından onaylanıp, Resmî Gazetede yayınlandığını, fiilen sürecin devam ettiğine işaret etti. Kapusuz, ‘’Edecek mi? Ediyor mu? Hangisi daha güçlü? Ediyor daha güçlü...’’ dedi.

Gelinen noktada YSK ile bir temaslarının olmadığını bildiren Kapusuz, ‘’Böyle bir şeye ihtiyaç duymuyoruz, böyle bir şeye ihtiyaç da yok’’ diye konuştu.

Salih Kapusuz, ‘’Cumhurbaşkanı, paketi iade ederse ikinci kez gönderme konusunda kararlı mısınız?’’ sorusuna, ‘’Tabiî... Başka bir şey düşünülebilir mi?’’ karşılığını verdi.

/ ANKARA

08.05.2007


 

TÜSİAD: Anayasa değişikliği yeni Meclise bırakılmalı

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD), Anayasa değişikliklerinin, toplumsal desteğin ve şeffaflığın yeterince sağlanabilmesi açısından, her durumda seçim sonrası oluşacak yeni Meclis’e bırakılmasının daha sağlıklı ve daha etik olacağını bildirdi.

TÜSİAD’dan yapılan yazılı açıklamada, Anayasa Mahkemesi’nin cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunu iptal etmesi sonucunda Meclis’in almış olduğu erken genel seçim kararının ardından, TBMM’ye bir de Anayasa değişiklik teklifi sunulduğu hatırlatıldı. Teklif edilen Anayasa paketinin, milletvekili seçim döneminden cumhurbaşkanlığı seçim yöntemine ve süresine kadar çoğulcu parlamenter rejimde temel dönüşümleri öngördüğü belirtildi. TÜSİAD’ın ise bu girişimi üç açıdan sağlıklı bulmadığı savunulan açıklamada, şu görüşler aktarıldı:

‘’Parlamenter rejimde önemli değişiklikleri öngören paket, toplum kesimlerince henüz hiç tartışılmamıştır. Siyaset adamlarının, akademisyenlerin ve sivil toplum örgütlerinin tartışmasına açılmadan ve benzer parlamenter rejime sahip ülke örnekleri incelenmeden paketin kanunlaşması, kısa süre içinde gerçekleşecek seçimlerde belirsizlik içeren sonuçlar doğurabilecektir. Bu tür Anayasa değişikliklerinin, toplumsal desteğin ve şeffaflığın yeterince sağlanabilmesi açısından, her durumda seçim sonrası oluşacak yeni Meclis’e bırakılması, hem daha sağlıklı hem de daha etik olacaktır. Ülkemizdeki parlamenter sistem tarihi bir sürecin ürünüdür. Bu sistemin özünü değiştirecek girişimler, siyasal sistemimizde bir belirsizliğin kapılarını açacaktır. Cumhurbaşkanlığı, devleti temsil eden bir kurum olarak temelde bugünkü biçimiyle korunmalı ve cumhurbaşkanının nasıl seçileceğinden önce yetkilerinin ne olacağı tartışılmalıdır. Bu dahi, daha yeni erken seçim kararı almış ve önünde son derece sınırlı bir yasama süresi olan bu parlamentonun açacağı bir tartışma olmamalıdır.’’

/ İSTANBUL

08.05.2007


 

Mumcu: Muhtıradan haberi olan, hükümette

Anavatan lideri Erkan Mumcu Mecliste konuşurken, Genelkurmay'ın açıklamasından haberi olduğu yönünde AKP sıralarından laf atılması üzerine Bakanlar Kurulu sıralarına dönerek, “Haberi olan arkadaş bak burada. Haber alıp da dik duramayanlar, iftirayla komplekslerini bastırmaya çalışmasınlar” dedi.

AKP’nin önerisinin kabul edilmesinin ardından Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, Anayasa değişikliği teklifinin tümü üzerinde, partisinin görüşlerini açıkladı. Mumcu, Genelkurmay Başkanlığının açıklamasından haberi olduğu yönünde AKP sıralarından lâf atılması üzerine, Bakanlar Kurulu sıralarına dönerek, şöyle konuştu:

“Haberi olan arkadaş bak burada oturuyor. Haber alıp da dik duramayanlar, iftirayla kendi komplekslerini bastırmaya çalışmasınlar. Haberi olup da milleti haberdar etmeyen şerefsizdir, namussuzdur. Demokrasi için gerekirse canını da vermeyen şerefsizdir, namussuzdur. Benden bu kadar. Bunu söyleyebilecek bir delikanlıyı da kürsüye bekliyorum. Kolpoculuğun devri bitti, bundan sonra delikanlılığın devri.’’ Mumcu’nun kürsüden ayrılmasından sonra, AKP Kütahya Milletvekili Soner Aksoy, ayağa kalkarak, demokrasi için öleceğini, namusu ve şerefi üzerine söyledi.

08.05.2007


 

CHP’nin ikinci başvurusu raportörde

Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu, cumhurbaşkanı seçim takvimiyle ilgili CHP’nin ikinci başvuru dosyasını raportöre verdi

Raportörün çalışmasını tamamladıktan sonra hazırlayacağı rapor, üyelere dağıtılacak. Yüksek Mahkeme üyeleri daha sonra belirlenecek bir günde dâvâ dosyasını inceleyecek. Dâvâ dilekçesinde, cumhurbaşkanı seçim takviminin, ‘’3’er gün arayla 4 tur’’ esasına uygun olmadığı ve bu şekilde TBMM İçtüzüğü’nün ilgili hükümleri ile Anayasa’nın 102. maddesinin 3. fıkrasının ihlal edildiği iddiasına yer veriliyor. HP, Cuma günü akşam saatlerinde, cumhurbaşkanı seçiminin takvimini düzenleyen Meclis kararının iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde ikinci kez dâvâ açmıştı. Öte yandan, Ankara Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz, Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu’yu ziyaret etti. Ziyarete ilişkin açıklama yapılmadı.

/ ANKARA

08.05.2007


 

GP, YSK’ya başvurdu

Genç Parti (GP) Genel Sekreteri Mehmet Ali Akgül, cumhurbaşkanı seçilemediği için Anayasa’nın 102. maddesi uyarınca yeni bir seçim tarihi ve takvimi belirlenmesi talebiyle Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) başvurdu.

Akgül, YSK Başkanlığı’na başvurusunun ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı adaylığından çekilmesiyle seçiminin yapılamadığını hatırlattı. Böylece Anayasa’nın 102. maddesindeki ‘’Cumhurbaşkanı seçilemediği takdirde derhal TBMM seçimleri yenilenir’’ şeklindeki emredici hükmün devreye girdiğini anlatan Akgül, geçen hafta alınan erken seçim kararının da ortadan kalktığını savundu. Akgül, gelinen noktada TBMM seçimlerinin derhal yenilenmesi gerektiğini ifade ederek, YSK’ya seçimin başlangıç tarihi 7 Mayıs 2007, oy verme günü 24 Haziran 2007 olacak şekilde yeni bir seçim takvimi ve tarihi belirlenmesi istemiyle başvurduklarını belirtti. Mehmet Ali Akgül, bir soru üzerine, ‘’Anayasa’nın 102. maddesine göre seçim süreci başladıktan sonra parlamentonun karar alamayacağını, anayasa değişikliği yapamayacağı’’ görüşünde olduğunu söyledi.

/ ANKARA

08.05.2007


 

Bakan Yıldırım görevi bıraktı

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, 4.5 yıllık bakanlık görevinden ayrıldı. Anayasa gereği seçimden önce görevi bırakması gereken üç bakandan biri olan Yıldırım, yaptığı basın toplantısında gözyaşlarına hakim olamadı.

4.5 yıllık icraatlerini anlatan Yıldırım, Cumhuriyet tarihi boyunca en uzun süre görevde kalan Ulaştırma Bakanı olduğunu söyledi. Yıldırım, “Yaptığım hiçbir işten pişman değilim” dedi. Ulaştırma ve haberleşme sektörünün yerli ve yabancı sermaye girişleriyle birlikte son 4,5 yılda Türk ekonomisine 50 katrilyon lira (50 milyar YTL) kaynak sağladıklarını bildiren Yıldırım, mesaî arkadaşlarına hitaben yaptığı veda konuşmasında gözyaşlarına hakim olamadı.

/ ANKARA

08.05.2007


 

Yargıtay’dan iki istifa

Yargıtay Genel Sekreteri Uğur İbrahimhakkıoğlu ile Yargıtay 3. Ceza Dairesi Başkanı Yusuf Kenan Doğan, 22 Temmuz’da yapılacak milletvekili genel seçiminde aday olmak üzere görevlerinden ayrıldılar.

Alınan bilgiye göre, İbrahimhakkıoğlu ile Doğan, görevlerinden ayrılma dilekçelerini Yargıtay Başkanlığına verdiler.

Yapılan yasal değişiklikle yargı mensupları aday gösterilmeme veya aday gösterilip seçilememe hallerinde diğer bürokratlarda olduğu gibi eski görevlerine dönemiyorlar.

Yusuf Kenan Doğan’ın CHP’den Malatya milletvekili adaylığı için başvuracağı bildirildi. Uğur İbrahimhakkıoğlu’nun büyük bir ihtimalle Demokrat Parti’den Erzurum milletvekili adayı olacağı belirtildi.

/ ANKARA

08.05.2007


 

Problem Anayasa'da

Araştırmacı-yazar Tarhan Erdem, “Biz cumhurbaşkanı seçiminde problem çıktı sanıyoruz hâlbuki bizim problemimiz Anayasa’nın kendisidir” dedi.

Haftalık haber dergisi Aksiyon, araştırmacı-yazar Tarhan Erdem ile yapılan röportaja yer verdi. Tarhan Erdem hem CHP’li yönü, hem de kamuoyu araştırmacısı kimliğiyle bilinen bir isim. Bugünlerde, ‘seçimlerde ne olur’ sorusuna en fazla muhatap olan isim. Anayasa’da yanlış ifadeler olduğunu ifade eden Tarhan, şunları söyledi: “Kurumlar açısından yanlışlıklar var ve bunları düzeltemedik. Bir Anayasa sorunumuz var ve bu seçim bu sorunu konuşmak için büyük bir fırsat verdi. Bence iktidar ve muhalefetin nasıl bir Anayasa düşündüklerini seçmene anlatmaları lâzım. Sıkıntı çıktıktan sonra konuşuyoruz ama bu problemlerin var olduğu zaten belliydi. Bu Anayasa ile 27 sene yaşadık. Önümüzdeki meclisi bir kurucu meclis haline dönüştürebiliriz ve bundan daha doğru bir seçim mücadelesi de olmaz. Biz cumhurbaşkanı seçiminde problem çıktı sanıyoruz hâlbuki bizim problemimiz Anayasanın kendisidir. Yönetim reformu yapıldı. Cumhurbaşkanı iade etti çünkü Anayasaya aykırıydı. Bu Anayasa ile yönetim reformu yapamazsınız. Anayasa kanunun gerisinde kaldığı için kanun düşüyor. İlerisi, gerisi de önemli değil aslında, bence bu yanlış bir metin. Beş tane general yeni bir Türkiye oluşturmak istedi. Yanlarındaki adam, Orhan Aldıkaçtı da müsait bir insandı. Böyle bir Anayasa çıktı ortaya. Sonra Aldıkaçtı bana, ‘o çıkan maddelerin hepsi bana ait değil, benim yazdıklarımdan daha ileri götürdüler’ dedi. Sonuçta bu bir askerî rejimin Anayasası. 9 sene bir insanın cumhurbaşkanlığı düşünülerek yapılmış bir Anayasa. Bundan kurtulmak lâzım ama hem iktidar hem de muhalefet Anayasa meselesini hissediyor, yaşıyor fakat halka bunu söylemiyor. Kriz çıkınca da bu Anayasa’dandır diyen yok. Muhalefet Anayasadan kaynaklanan bir sorunu Anayasa mahkemesine götürüyor ve ‘Anayasayı korumalıyız’ diyor. Böyle ironik bir durum var. Bunu hiçbir olaya bağlamadan bütünüyle bir Anayasa meselesi olarak tartışmalıyız. Seçim döneminde tartışılarak, projeler anlatılarak, seçmenden oy istenirse, bir Anayasa konsepti oluşur, ona göre seçim yapılır ve o zaman gelecek meclis bir kurucu meclis haline dönüşebilir. Başbakan cumhurbaşkanını halkın seçmesini istediklerini söyledi ama bunun Anayasadaki gereklerini yapacağız demedi. Öyle şey olmaz!”

İsabetli siyasî anket tahminleriyle tanınan Erdem, 1950 yılından beri içinde bulunduğu CHP’nin, sol oyların adresi olmadığını ifade ederek “Çünkü artık slogan siyaseti halka yetmiyor” dedi.

/ İSTANBUL

08.05.2007


 

Gül: Orduyla ilişkilerimiz mükemmel

ABD’de yayınlanan Newsweek dergisi Dışışleri Bakanı Abdullah Gül’ün ‘’Bir Türk olarak silâhlı kuvvetlerle gurur duyduğunu ve dışişleri bakanı olarak kendileriyle mükemmel ilişkileri olduğunu’’ söylediğini yazdı..

Derginin 14 Mayıs tarihli sayısında ‘’Demokrasi İçin Sessiz Dua’’ başlıklı makalede, Türkiye, Ortadoğu bölgesinde liberal demokrasinin en fazla geliştiği ülke olarak gösterildi. AKP’nin ‘’Türkiye tarihinin gördüğü en açık, modern ve liberal siyasî hareket’’ olduğunu ispatladığı belirtilen makalede, asıl sorunun ‘’AK Parti’nin cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül’ün bu göreve gelirse partinin uygulamaya koyacağı gizli bir İsâmî gündemi olup olmadığı’’ sorusu olduğu ve bu sorunun Zakaria tarafından Abdullah Gül’e geçen hafta telefonda sorulduğu aktarıldı. Gül’ün bu soruya açıkça ‘’Hayır’’ cevabı verdiği ve ‘’Ama şimdi dediklerimi dinlemekten çok bizim 4,5 yıldır hükümet olarak neler yaptığımıza bakın. Türkiye tarihinde bu ülkenin AB’ye üye olabilmesi için diğer siyasî partilerden daha fazla çalıştık. Ekonomiyi serbest hale getiren ve insan haklarını güçlendiren yüzlerce yasayı Meclisten geçirdik. Eğer Türkiye’yi İslâmlaştırmak istiyorsak neden bunları yaptık?’’ dediği belirtildi. Dergide, şeriatla ilgili bir soruya Gül’ün ‘’Türkiye’de şeriatı getirmek gibi bir şey mümkün değil. Biz ülkenin yasalarını her alanda AB’nin standartlarıyla uyumlu hale getiriyoruz’’ dediği belirtildi. Makalede, Abdullah Gül’ün ‘’Türk silahlı kuvvetlerinin ülkedeki demokratik sürece saygı duyacağından emin olduğu ve bu sürece karışmanın modern bir demokraside ordunun görevi olmadığını’’ belirttiği de ifade edildi. Gül’ün ‘’Ancak ordunun bazı endişeleri olduğunu anladığını, bunu çözüme kavuşturmak için birlikte çalışacaklarını, bir Türk olarak silahlı kuvvetlerle gurur duyduğunu ve dışişleri bakanı olarak kendileriyle mükemmel ilişkileri olduğunu’’ söylediği de belirtildi.

/ NEW YORK

08.05.2007


 

Bürokratlar için istifada son gün

Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK), 22 Temmuz’da yapılacak milletvekili genel seçimi ile ilgili takvimine göre, aday olacak kamu görevlilerinin bugün akşam saat 17.00’ye kadar istifa etmeleri gerekiyor.

YSK’nın belirlediği seçim takvimi süreci işliyor. Muhtarlık bölgesi askı listelerinin dökümüne başlayan Kurulun takvimine göre, aday olabilmek için yasa gereği istifaları veya görevlerinden ayrılmaları gerekenler, bugün saat 17.00’ye kadar görevlerinden ayrılma isteğinde bulunacak. Milletvekilliği için adaylıklarını koymaları veya aday gösterilmeleri halinde ayrılma isteğinde bulunması gerekenler şunlar:

‘’Hakimler ve savcılar, yüksek yargı organları mensupları, yüksek öğretim kurumlarındaki öğretim elemanları, Yükseköğretim Kurulu, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeleri, kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri ile yaptıkları hizmet bakımından işçi niteliği taşımayan diğer kamu görevlileri, belediye başkanları, subaylar ile astsubaylar, siyasi partilerin il ve ilçe yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile belediye meclisi ve il genel meclisi üyeleri.’’

Mahallî idareler seçimlerinde aday olacak veya aday gösterilecek milletvekilleri, belediye başkanları, il genel meclisi ve belediye meclisi üyeleri ile muhtarların ise görevlerinden istifaları gerekmiyor.

Seçime katılabilecek siyasî partileri ilân eden YSK, bu süreçte ANAVATAN ile DYP’nin birleşmesiyle oluşacak Demokrat Parti’nin seçime katılabileceğini açıkladı.

Demokrat Parti, yasal gerekliliklerini yerine getirdikten sonra oy pusulasında ANAVATAN ve DYP’nin yerini alacak. Böylelikle seçime girecek siyasi partilerin sayısı 20’ye inecek.

/ ANKARA

08.05.2007


 

Hızlı trenin yolcuları hazır

Türkiye’nin ilk hızlı treni henüz deneme seferlerini sürdürürken, Devlet Demiryolları’nın (TCDD) yaptırdığı araştırma, hızlı trenin yolcularının şimdiden hazır olduğunu ortaya koydu.

Araştırmaya göre, yolcuların yüzde 70’i, hizmete girdiğinde Ankara-İstanbul hattında hızlı treni tercih edeceğini bildirdi. Alınan bilgiye göre, TCDD Genel Müdürlüğü, 23 Nisan 2007 tarihinde Ankara-Eskişehir arasında deneme seferlerine başlayan hızlı trenin yolcu potansiyelini belirlemek amacıyla Ankara, Eskişehir, İstanbul, Konya gibi büyük şehirler başta olmak üzere havaalanları, otobüs terminalleri, tren garları ve dinlenme tesislerinde 4 bin 352 kişinin katıldığı bir araştırma yaptırdı. Araştırma sonuçlarına göre, günlük 80 bin yolcunun seyahat ettiği Ankara-Eskişehir-İstanbul hattında 53 bine yakın kişi hızlı trenle yolculuk yapacak. Araştırmada uygulanan anket sonuçları, Türkiye’de hızlı tren işletmeciliğinin yolculuk eğilimlerini büyük ölçüde değiştireceğini de ortaya koydu. Araştırmaya katılanların yüzde 70’i, hızlı tren hizmete girdiğinde Ankara-Eskişehir-İstanbul hattında hızlı treni tercih edeceğini belirtti.

/ ANKARA

08.05.2007


 

Sigarayla mücadele Sigarayla mücadele için işbirliği arayışı

Sağlık Bakanlığınca, sigarayla mücadelede toplumun bilinçlendirilmesi amacıyla radyo ve televizyon kuruluşlarının temsilcilerinin katılımıyla bir toplantı düzenlenmesi planlanıyor.

Alınan bilgiye göre, Sağlık Bakanlığı bu çerçevede Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ve yayın kuruluşlarıyla temasa geçerek işbirliğine gidilmesi için katkı istedi. Sağlık Bakanlığı’nın bu talebine ilk olumlu cevap, RTÜK’ten geldi.

RTÜK Başkanı Zahid Akman, Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğüne gönderdiği yazıda, tütün ve tütün ürünleriyle mücadele kapsamında kurulun çalışmalarına dikkat çekti. Bu tür zararlı alışkanlıkların önlenmesi için yürütülecek mücadele amacıyla, toplumu bilgilendirme ve bilinçlendirmede etkin araçların başında gelen radyo ve televizyon kuruluşlarının üst düzey yöneticileriyle toplantının, Bakanlığın koordinasyonunda tertiplenmesinin uygun olacağını belirten Akman, Üst Kurul olarak yasal ve toplumsal sorumlulukları çerçevesinde gerekli desteği vereceklerini bildirdi.

/ ANKARA

08.05.2007


 

İzmir’de susuz yaz

İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (İZSU), gelecekte daha da büyük boyutlara ulaşması beklenen susuzluk tehdidinin aşılabilmesi için evsel atık suların arıtılarak, tarımsal sulamada kullanılmasını sağlayacak projeleri hayata geçirme çalışmalarına hız verdi.

İzmir Büyükşehir Belediyesinden yapılan yazılı açıklamaya göre, küresel ısınma tehdidi sebebiyle su kaynaklarını korumak ve geliştirmek için projeler üreten İZSU, atık suların arıtılarak tarımda kullanılmasını sağlamak üzere çalışma başlattı.

/ İZMİR

08.05.2007


 

Arı ölümleri normal mi?

Küresel ısınma sebebiyle Türkiye’deki ‘arıların yok olduğu’ yönündeki iddiaların gerçeği yansıtmadığı, işletmelerdeki yüzde 15-20 seviyelerindeki arı ölümlerinin normal zayiat olduğu bildirildi.

Türkiye Arı Üreticileri Birliği Başkanı Mustafa Sarıoğlu, yaptığı açıklamada, Türkiye’de 4 milyon 500 bin arı kovanının bulunduğunu ve Çin Halk Cumhuriyeti’nden sonra dünyada ikinci olduklarını söyledi. Bal üretimlerinin de yaklaşık 80 bin ton olduğunu belirten Sarıoğlu, 120 bin üyelerinin bulunduğunu ve 250 bin ailenin geçimini arıcılıktan sağladığını ifade etti.

Sarıoğlu, son olarak gündeme getirilen küresel ısınma sebebiyle ‘’Türkiye’deki arılar yok oluyor’’ şeklindeki iddiaların da gerçeği yansıtmadığını kaydetti.

Sarıoğlu, bal arısının, küresel ısınmayla 2-3 dereceye adaptasyon sağlayamayacak bir varlık olmadığını ifade ederken, şunları kaydetti:

‘’Türkiye’de işletmelerdeki arı ölümleri yüzde 15-20 seviyelerinde oldu ve bu zayiat da normal, iddia edildiği gibi olağanüstü arı ölümü yok. Hatay’da biraz fazla oldu. Ancak karamsar bir tablo yok. Asılsız iddiaları, Türkiye’de arıcılığı bitirip, bal ithalatının önünü açmak isteyenler çıkartıyor. Gerçekte sektörde küresel ısınma yok, küresel entrika ve soygun var.’’

Herkesin kendi işini yapması gerektiğini anlatan Sarıoğlu, üreticilerden karamsarlığa düşmemeleri ve normal üretimlerini yapmalarını istedi.

/ ADANA

08.05.2007


 

Gençlere eğlenceyle tuzak kuruluyor

Atatürk Üniversitesi (AÜ) İlahiyat Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali Rafet Özkan, okullarda yaşanan şiddet olayları ve madde bağımlılığının arkasında hedonist (hayatın amacı olarak hazzı seçmiş) grupların bulunduğunu belirtilerek, ebeveynlerin çocuklarının aynı renk ve tonda giyinmeye başlamaları karşısında dikkatli olmaları gerektiğini belirtti.

Prof. Dr. Özkan, yaptığı açıklamada, Türkiye’de gençliği tehdit eden en önemli sorunların başında hedonist grupların geldiğini belirtti. Bu grupların sınırsız hürriyet vaatleriyle hazcılığa sevk ettikleri genç ve çocukları madde bağımlısı yaptıklarına dikkati çeken Özkan, şunları söyledi:

‘’Bu gruplar genç ve çocukları uyuşturucu madde bağımlısı yapıp ve sınırsız hürriyet vaatleriyle de gençleri hazcılığa sevk etmektedir. ‘Canın ne istiyorsa onu yap, o senin kanunun olsun’ felsefesini benimseyen bu gruplar, gençleri sınırsız hazcılığa sevk etmekte ve madde bağımlısı yapmaktadırlar.’’

Türkiye’de son yıllarda okullarda yaygınlaşan şiddet olaylarının ardından bu grupların olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Özkan, bu grupların taraftarlarını kendilerine bağımlı ve hatta köle haline getirebilmek için beyin yıkama, ferdi ve grup terapileri, psikoterapiler, uyuşturucu bağımlılığını yaygınlaştırma, gençliğin cinselliğe olan zaafından yararlanma ve eğlenceyi teşvik etme gibi yöntemlerden yararlandıklarını söyledi.

Bu gruplarının bazılarının kendilerine ait bir renklerinin bulunduğunu anlatan Prof. Dr. Özkan, şöyle devam etti: “Satanistler devamlı siyah giymektedirler. Turuncu veya beyaz gibi renkleri seçen gruplarda var. Bu gruplara giren genç ve çocukların giyim şekilleri değiştirmekte ve devamlı gruba ait renkte giysiler giyinmektedirler. Ebeveynler bu konuda dikkatli olmalıdırlar. Eğer çocuklarının giyimleri değişmeye başlar ve hep aynı renk ve tonda giyseler giymeye başlarlarsa dikkat etsinler. Aynı renk ve tonda giymeye başlayan çocukların bu gruplara girmiş olma ihtimali var. Ebeveynler bunu tür gözlemleri olursa, çocuklarının çevresini iyi araştırmalı ve ona göre tedbir almalıdırlar. Yoksa çocukların bu grupların kölesi haline gelir.’’

/ ERZURUM

08.05.2007


 

Bebeğin cinsiyeti 6. haftada belli oluyor

Anne karnındaki bebeğin cinsiyetini 6. haftada belirleyen basit bir yöntem geliştirildi. Ancak yeni yöntem, kürtaj sayısını artırabileceği tartışmalarını da beraberinde getirdi.

İnternetten satın alınabilen test cihazıyla parmaktan alınan bir damla kanla bebeğin cinsiyeti tesbit ediliyor. Özel filtreli bir kâğıda damlatılan kan ilgili laboratuvara gönderiliyor ve buradaki uzmanlar, erkeklerdeki Y kromozomunun bulunup bulunmadığını belirlemek için testler yapıyorlar. Bebeğin DNA’sının annenin kanında altıncı haftadan itibaren görünmesinden dolayı testin güvenilir olduğu belirtiliyor. LIFE adlı kuruluştan Michaela Aston, “Bu test çok tehlikeli. Bebeklerin sadece istenmeyen cinsiyetten oldukları için aldırılmasına yol açabilir” dedi. Profile Allience’dan Julia Millington da “Bazı insanların belli bir cinsiyetteki bebeği aldırmaları riski söz konusu” diye konuştu.

İngiltere’de, erken cinsiyet testleri, Sağlık Hizmetleri tarafından, sadece cinsiyet kaynaklı genetik hastalık riski bulunması durumunda yapılıyor.

/ LONDRA

08.05.2007


 

Beyninizi zinde tutun

İngiliz bilimadamları, dinç bir beyne sahip olmanın sırlarını açıkladıkları araştırmalarında özellikle alkol kullanmama ve düzenli bir hayata sahip olma vurgusunda bulunuyorlar.

İngiltere’de beyin hücreleri konusunda yapılan geniş çaplı bir araştırma, İngiliz The Times Gazetesi’nde yayınlandı. Makalede dinç bir beyin için yapılması gerekenler yazılıyor. İşte uzmanından zinde beyin önerileri:

Alkol yasak: Alkol beyin hücrelerini öldürerek, öğrenme ve hafıza bölgesine zarar veriyor.

Terleyin: Egzersiz, verimli çalışmak için bol oksijene ihtiyaç duyan beyin hücrelerinin gıdası gibidir. Böylece beynin öğrenme ve hatırlama becerisi güçlenir.

Balık yiyin: Yüksek Omega-3 içeren sardalya ve ton gibi yağlı balıkları tüketmek zekâyı attırır. Konsantrasyon ve okuma yeteneğini geliştirir. B vitamini ve protein açısından zengin besinler de beyindeki iletişimi hızlandırır.

Lavanta koklayın: Lavanta kokusu işe konsantrasyonu arttırır. Özellikle öğle aralarında, çalışmaya başlamadan önce lavanta koklayın.

Mola verin: Uzun ve aralıksız çalışma saatleri ters etki yaparak beynin verimini düşürür. Araştırmalar her 40 dakikalık çalışmadan sonra 20 dakikalık ara vermenin, sonraki 40 dakikaya hazırlanmak için gerekli olduğunu savunuyor.

İyi bir uyku çekin: Yeterli uyku beyin performansını en üste taşır. Ayrıca gün ortasında 30 dakikalık bir uyku da beynin şarj olmasını sağlar.

Sakız çiğneyin: Sakız çiğneme beyne giden kanı yüzde 20 artırıyor. Böylece hafızayı kuvvetlendirip, stresi azaltıyor.

Su için: Yüzde 80’i su içeren beynimiz, su içmediğimizde küçülüyor. Bu sebepten her gün 1.5- 2 litre arasında su içmek gerekiyor.

Kırmızıya bakmayın: Kırmızı görmek özellikle sınavda başarıyı düşürüyor ve öğrencide motivasyon düşüklüğü oluşturuyor.

Sıcak çikolata için: Yatmadan önce içilecek bir bardak sıcak çikolata zekâyı arttırıyor. Kakao özellikle yaşlıların zihnini açıyor.

Yetenek geliştirin: 6 yaş grubu üzerinde yapılan araştırmalara göre müzik ve resim gibi konularda eğitim gören çocukların IQ’ları daha yüksek oluyor.

Sınırlı teknoloji: SMS ve e-mail’i fazla kullanmak ve çok televizyon seyretmek zekâ seviyesini düşürüyor.

Beyin jimnastiği yapın: Akıl oyunları, bulmaca ve zekâ testleri çözerek beyninizi zinde tutabilirsiniz.

/ LONDRA

08.05.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004