Duygusal tepkilerin yükseldiği ve bir çatışmanın ilk adımlarının atıldığı bir ortamda serinkanlı ve sağlıklı bir değerlendirme yapmak kolay değilse de son günlerde yaşananları hatırlayarak bazı saptamalar yapmak mümkün.
Cuma gecesi Genelkurmay’ın internet sitesinde yer alan açıklama, askerin belli koşullar altında rejime müdahale edebileceğini açıkça ortaya koyan bir muhtıra.
Cumartesi günü hükümet adına yapılan açıklama ise acıklı bir itiraf. Açıklamada Genelkurmay açıklamasının “hükümete karşı bir tutum olduğu” belirtiliyor ve “Başbakanlığa bağlı bir kurum olan Genelkurmay Başkanlığı’nın herhangi bir konuda hükümete karşı bir ifade kullanması demokratik bir hukuk devletinde düşünülemez” deniyor. Böylece “düşünülemez” olanın gerçekleşmiş olduğu kabul edilmiş oluyor.
Bu tablo aslında Türkiye’de bir rejim krizinin ilk adımlarının atıldığını gösteriyor. Tarafların bundan sonra atacağı adımlar ve yapacağı güç gösterileri, hassas dengeleri bir anda bozabilir. Her iki tarafın da “kararlı” olduğu yolundaki duyumlar bu tehlikeyi artırıyor.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarına karşı toplumda biriken tepkileri açığa çıkaran ikinci büyük kitle gösterisi olan Çağlayan mitinginde “Ne şeriat, ne darbe” sloganı da atıldı ama birçok katılımcının askerin son muhtırasını olumlu bulduğu da gözden kaçmadı.
Baykal dramı
Bunların ötesinde Meclis’teki tek muhalefet partisi konumundaki CHP’nin tavrı da olası bir rejim krizine çanak tutuyor ne yazık ki.
Önceki gün CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın basına yaptığı açıklamaları izlerken mideme kramp girdi. Olan bitenden yalnızca iktidarı sorumlu tutan Sayın Baykal, Genelkurmay’ın gece yarısı muhtırasına karşı bir kelime bile etmemeye özen gösterdi. Tersine, AKP’yi frenleme çabasında bir müttefik bulmanın mutluluğunu yaşıyordu sanki.
Türkiye’nin tek hâkimi haline gelme rüyaları görürken fena bir çelme yiyen AKP iktidarı durumun vahametini kavrarsa “az darbe - az irtica - az demokrasi” formülüyle, olası bir seçime kadar oyalanabiliriz belki de.
Milliyet, 2.5.2007
|