Kim ne derse desin (değerli üyeleri tenzih ediyorum), bu ülkede bir Anayasa mahkemesi sorunu var.
Mustafa Erdoğan hocanın da sıkça vurguladığı gibi, Türkiye’de hukuk fikri/nosyonu olmadığı, ‘hukuk’un ‘haklar’dan geldiği, ‘hak’sız bir ‘hukuk telakkisi’ olamayacağı, Türkiye’de hukukla ilgili temel sorunun, hukuk dediğimiz şeyin haklarla olan bağlantısının unutulmuş ya da yok sayılmış olmasından kaynaklandığı için, bu sorun devasa bir ‘sorunsal’ olarak durup duruyor orta yerde.
Dediğim gibi, sözlerim değerli üyelerle ilgili değil.
Kurumsal reflekslerden söz ediyorum.
Birçok değerli üye (başta Sayın Tülay Tuğcu) ‘açılış’ ve ‘kuruluş yıldönümü’ törenlerinde fevkalade ‘demokratik’ konuşmalar yapıyor, mütemadiyen ‘hukuk’un altını çiziyor, sürekli yargının bağımsız olmadığı fikrini seslendiriyor.
*
Gelgelelim, sürekli hukukun altını çizen ve yargının bağımsız olmadığı fikrini seslendiren hiçbir yargı mensubu, bugüne kadar altına imza attığı kararlarla ‘hukukun tesisi’ne yardımcı olmadı, olmuyor.
Bir paradoks yok mu burada?
Siz ne düşünürsünüz bilmem ama, dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde, bizdeki gibi, olağanüstü yetkilerle donatılmış ve ‘parlamento üstü siyasi erk’ işlevi gören özel yargı kurumlarına rastlayamazsınız.
Belki kuruluşu hatalıydı.
Belki böyle bir mahkemenin ihdasına karar veren ‘61 Konvansiyonu’nun zihninde problemler vardı.
Belki bu kurum hiç olmamalıydı.
*
Hatırlarsanız, bu yüksek mahkeme, 12 Eylül’de konumunu muhafaza etmiş, varlık nedeni ortadan kaldırıldığı halde mesaisini sürdürmüştü.
Bazı üyelerin, anayasal düzeni ‘silah zoruyla’ ortadan kaldıranlara teşekkür ziyaretinde bulunması ise, sevgili ve acıklı yurdumuza has bir ‘hoşluk’tu...
Eminim, hiçbir değerli üye tasvip etmiyor bunları.
Etmez de.
Muhtemelen onlara göre de yürümeyen bir şeyler var ama ellerinden bir şey gelmiyor. Belki de ‘Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu’nu, ‘Görev ve Yetkileri’ni düzenleyen yasayı aşamıyorlar ve mutlaka içten içe üzülüyorlar.
*
Elbette Anayasa Mahkemesi’nin görevi, parlamentodan çıkan yasaların anayasaya uygunluğunu denetlemek ve yasama organını ‘hukuk çizgisi’ne çekmektir.
Peki, Anayasa Mahkemesi’nin aldığı kararların, koyduğu ‘değişmez, değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez’ kuralların anayasaya ve hukuka uygunluğunu kim denetleyecek?
Burada bir sorun yok mu?
Star, 28.4.2007
|