12 Eylül. Üniversiteleri kışlaya çevirdi. Akademik hayatı siyasallaştırdı...
Bilim öksüz ve yetim kaldı.
Kuşkuculuğun...
Sorgulamanın yerini...
Resmi ideolojinin abartılı propagandası aldı. 12 Eylül bununla da yetinmedi.
Üniversiteleri tek merkezden yönetilen şubelere dönüştürdü.
Yüksek Öğretim Kurumu...
Bilimselleşmeyi değil...
Siyasal bir körleşmeyi yelpazeledi.
Öyle ki...
Liberal bir disiplin olan iktisat eğitimi bile...
‘Köktendevletçi’ bir zihniyete esir düşer hale geldi.
***
Kurumların tarihçeleri...
Kimliklerini de söyler aslında.
Örneğin YÖK.
Askeri darbe çoçuğu.
Demokratik...
Özgürlükçü...
Liberal...
Akademik derinliğe özenli olabilir mi?
Bunlar, kromozomlarına aykırı.
***
Ama ne yalan söyleyeyim, bu ölçüde bir siyasallaşma da beklemiyordum.
Tempo tutularak söylenen bir tek şey var:
‘Başbakan, cumhurbaşkanı olmasın.’
Bu, üniversitelerin bırakın asli işi olmayı, tali konusu bile değil.
Bürokratik zümre egemenliği...
Halka karşı kendi iktidarını okullar aracılığıyla koruyor.
Atanmışlar...
Akademi dünyasını kullanarak seçilmişlere tavır koyuyor.
Varoluşunuzun temelini oluşturan akılcılık...
Ankara’da ‘akıl tutulmasına’ dönüşmekte sanki.
***
Üstelik bu hırçınlığın...
Ne içerde, ne de dışarda fazla da bir taraftarı yok.
Bizim kendini ‘elit’ sanan bürokratik tayfa...
Biraz daha sakin bir ‘okuma’ yapsa...
Zaman ve zeminin...
Onları çok gerilerde bıraktığını görecek...
ABD’den TÜSİAD’a her yerde rüzgar onların arzuladıklarından çok daha farklı esiyor.
***
Demokrasiye karşı tek partiyi...
Genel seçime karşı askeri darbeyi...
AB’ye karşı içe kapanmayı...
Piyasaya karşı devletçiliği...
Yerinden yönetime karşı merkeziyetçiliği...
İnsana karşı devleti savunanlara...
En kahkahalı cevap borsadan geldi.
***
Önceki gün...
Borsa 46 bin puanı gördü.
Hem de on üç ay aradan sonra.
Sade bu mu?
Dolar düştü...
Faiz geriledi...
Hayat Ankara’daki tamtamları duymadı, duymuyor.
***
Üstelik baktım..
Dün de farklı bir durum yok.
Düşündüm...
Hayatı okuyamayan...
Hayatı sezemeyen...
Nasıl bilim yapacak ki?
Star, 7.4.2007
|