Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 08 Nisan 2007
Mehmet Fırıncı ve Mehmet Kutlular ; Mehmet Emin Birinci'yi anlattı...indirmek ve dinlemek için tıklayınız

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Akademik özgürlük ayaklar altında

YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç başkanlığında toplanan “Rektörler Komitesi” bir bildiri yayımlamış. Buna göre Cumhurbaşkanı seçilecek kişide aranması gereken şartlar şunlarmış: “Tarafsız” olması... “Başta laiklik ilkesi olmak üzere Cumhuriyet’in değiştirilemeyecek niteliklerini ve bunun ayrılmaz parçası ve temeli olan çağdaş bilimi benimsemiş ve sindirmiş” olması... Temsil açısından bir zafiyet olmaması için TBMM’de uzlaşma ile seçilmesi...

Bildirinin ardından yaptığı yorumlarda da YÖK Başkanı Teziç şunları söylemiş: “Anayasa’nın 102. maddesine göre Cumhurbaşkanı’nın TBMM üye tam sayısının üçte iki çoğunluğu ile ve gizli oyla seçilir. Bu bakımdan parlamentonun, Meclis Başkanı hariç, üçte iki çoğunluk toplantı nisabı olmadan herhangi bir karara gitmesi mümkün değildir.”

Sabancı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tosun Terzioğlu, “Rektörler Komitesi”nin bildirisi ve YÖK Başkanı’nın yorumları üzerine dün kendi üniversitesinin öğretim üyelerine şu açıklamayı yaptı:

“Bildiğiniz gibi, Rektörler Komitesi’nin 5 Nisan 2007 tarihinde Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili olarak yayınladığı duyuru, medyamızda geniş yankı bulmuştur. Ben Rektörler Komitesi’nin dünkü toplantısına katılamadım. Ancak, basınımızda yer alan haberlerin bazı açılardan yanlış algılandığı kanısındayım. Bu konu ile ilgili kişisel görüşlerimi sizlere sunmak isterim.

Üniversitelerimizin işlevi öğrencilerini en çağdaş bilgi ve becerilerle donatmak, bilimsel araştırmaları ile toplumun her yönden gelişmesine öncülük etmektir. Üniversite öğretim elemanları, 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu’nun 59. maddesine göre siyasi partilere üye olabilirler. Ancak rektörler, dekanlar, enstitü müdürleri, bölüm başkanları ve bunların yardımcıları gibi yönetici konumunda olanlar hiçbir siyasi partiye üye olamazlar. Dolayısıyla bu maddenin bir yorumu da, üniversitelerin kurumsal olarak bir siyasi görüşe taraf olmamasıdır.

Üniversitelerimizin bir taraf gibi gösterilerek, siyasi tartışmalar içine çekilmesi tarihimizdeki örneklerinden de görüleceği gibi kimseye fayda sağlamaz. Buna karşın akademik özgürlük anlayışımız gereği ve doğal olarak üniversitemiz öğretim elemanları, çalışanlarımız, öğrencilerimiz farklı düşünce ve siyasi görüşe sahip olabilirler ve bu görüşlerini değişik platformlarda özgürce ifade edebilirler.

Kamuoyuna yansıyan açıklamalardan yanlış anlaşılan bir başka konu da, Anayasa’nın 102. maddesindeki ‘nitelikli toplantı ve karar yeter sayısı’dır. YÖK’ün resmi web sitesinde yer alan 5 Nisan 2007 tarihli ‘Rektörler Komitesi Duyurusu’nda da görüleceği gibi bu konuda herhangi bir sayı dile getirilmemiştir. Saygılarımla.”

Terzioğlu’nun tümüyle katıldığım görüşlerine ek olarak şunların altını çizebilirim: YÖK Başkanı’nın ve “Rektörler Komitesi”nin yaptığı şey, akademik özgürlüğü ayaklar altına almaktır. Öğretim üyeleri, elbette ki siyasi konulardaki görüşlerini tek tek veya toplu olarak ifade edebilirler; bu akademik özgürlüğün bir gereğidir. Ama üniversitelerin başta rektörlükler olmak üzere yönetim organlarının, hele üniversite rektörlerinin seçiminde söz sahibi olan YÖK’ün siyasi konularda taraf olması, öğretim üyelerinin görüşlerini serbestçe ifade etmelerinin engellenmesinden, daha vahimi onların görüşlerine ipotek konmasından başka bir anlam taşımaz.

YÖK Başkanı, bulunduğu makamın kendisine yüklediği tarafsızlığı ihlal ederek, belirli bir siyasi partinin, CHP’nin sözcülüğünü üstlenerek, ne yazık ki saygınlığına ağır bir darbe indirdi. Kırk yıllık dostum olan, YÖK Başkanlığı’ndaki kimi icraatına gelinceye kadar, kişiliğine ve bilim adamlığına büyük saygı beslediğim Prof. Teziç hakkında bu satırları yazmak zorunda kaldığım için çok üzgünüm.

Başbakan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesine neden karşı olduğumu bu köşede çeşitli defalar, gerekçeleriyle açıkladım. Fakat bu seçimin nasıl yapılacağı ve kimin bu makama uygun görüleceği, sadece ve sadece Türk demokrasisinin en üst organı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bileceği iştir.

Zaman, 7.4.2007

Şahin ALPAY

08.04.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Görevini yapan savcıların ve askerlerin başına neler geliyor...

  YÖK ve hukuk?

  Akademik özgürlük ayaklar altında

  Hayat rektör dinler mi?

  Üniversite ve darbeler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004