Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 01 Nisan 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Verilmiş sadakamız varmış

Bu söz, biliyorum ucuz atlatılan görünmez kazaların ardından söylenir. Nokta Dergisinde emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek’in günlüklerinde anlatılanlar bir kaza değil, taammüden işlenecek tam iki darbe girişimini atlatmış olduğumuzu gösteriyor. Bir darbe teşebbüsünde bulunanlar çok önceden ortamı hazırlarlar. Yıllar öncesinden başlıyor süreç… 27 Mayıs birkaç yıl öncesinden başlatılmış bir sürecin sonucunda gerçekleşmiş. 12 Eylül de öyle… Yıllar öncesinden bizzat darbecilerin göz yumdukları, yetmiyorsa tırmandırdıkları terör olaylarının akabinde kendilerinin “halk tarafından dört gözle beklendikleri bir ortamı” hazırlamışlar, darbe öyle olmuştu. 28 Şubat’a da “darbe” yerine “süreç” denilmesinin bir sebebi çok uzun ve sistematik bir çalışmayla hazırlanması idi.

Oysa yayınlanan günlüklerde ortaya çıkan şey, darbe niyetinin de girişiminin de iyice sıradanlaşmış olduğu, ortam uygun olsun olmasın, neredeyse belli bir makama gelenin hemen düşünmeye başladığı bir iş haline gelmiş olduğu.

(...)

Komutanlarımızın gündemi tamamen farklı. Onlar bir araya geldikçe maç muhabbeti yapar gibi darbe muhabbeti yapıyorlarmış. Darbe planlaması bir tür eğlence halini almış. Sanki 3. Dünya ülkelerinin meşhur “sabah erken kalkanın yönetime el koyduğu” bir kişisel ihtiras ortamı kaplamış ortalığı. Yani darbe için şartların uygun olması, olmaması hiç önemli değil, değilse zaten hazırlanır. Önemli olan darbe düşüncesinin komutanlarımızın aklına bu kadar kolay, bu kadar keyfi, bu kadar hesapsız ve tabii ki dünyadan kopuk bir yolla geliyor olmasıdır. Günlüğü okurken en çok aklıma gelen soru şu: Komutanlarımız hangi zaman düzeyinde yaşıyorlar? Kesin olan bir şey var: Bunlar ülkenin zamanında yaşamıyorlar, ülkenin tarihinden çok kopuklar. Kendilerine ait bir zaman algıları var. Dünya nereye giderse gitsin onlar kendi zamanlarını, kendi tempolarını yaşıyorlar. O yüzden bu anlayıştan her an bir kaza sadır olabilir. Sadaka vermeyi ihmal etmeyelim.

İmam-Hatip mezunlarının da üniversitelere gidebilmesi önünde hükümetin yasal düzenleme girişimini büyük bir öfkeyle karşılıyorlar. Hilmi Özkök’ün endişeye mahal olmadığını İmam-Hatiplerde diğer liselerde okutulan bütün bilim derslerinin de zaten okutulduğunu hatırlatmasına karşılık sorulan soruya bakın. “Her şeyin yüce yaratıcının iradesinde olduğunu düşünen birisi bilimsel düşüncenin temel şartı olan nedensel zinciri nasıl kabullenebilir?”. Sahi bunlar İmam-Hatip liselerini bu kadar mı tanımıyorlar? Bilimin nedenselci zincirini tanımak ile yaratanın bu işteki iradesini anlamak arasında neden bir çelişki olsun? Hangi İmam-Hatiplinin kafası bu çelişkiye takılmış?

Türkiye’nin bir kuvvet komutanı bırakınız toplumdaki, bizzat devletin kurumlarında verilmekte olan eğitime bu kadar mı yabancı olabilir? Bu bilgi düzeyi karşısında İmam-Hatip liselerindeki eğitimi bırakıp, Harp okullarındaki eğitime bakmamız çok daha elzem olmuyor mu?

Sanırım bu ülkenin bir vatandaşı olarak şunu sormaya hakkımız vardır. Acaba, nasıl bir eğitim veriliyor ki oralarda, ülkenin geri kalan kısmına, zamanına, kültürüne, değerlerine bu kadar yabancılaşabiliyor?

Öyle ya İmam-Hatip liselerinden yetişen insanların bu ülkenin başına bir bela olarak musallat olmasını istemediğimiz için orada verilen müfredatın her dersini, her konusunu, her ünitesini bütün ayrıntılarıyla denetleyebiliyoruz. Çok şükür şu ana kadar da İmam-Hatiplerden bu memlekete bir zarar gelmedi. Ama bu ülkeye kırk yıl içinde her biri Türkiye’yi onyıllarca geri bırakan, bambaşka bir zamanda ve seviyede yaşamaya mahkûm eden tam dört darbe hediye etmiş bir başka kanal daha var. Buralarda yetişip en üst noktaya gelenlerin, bir araya geldiler mi bir anayasa suçu olan darbeyi resmi görevlerinin bir rutini gibi kabullenmiş oldukları görülüyor. Bu noktaya hangi ortamda yetişerek geldiklerini, onlara nasıl bir eğitim verildiğini, bu eğitim sürecinde onlara toplumun diğer insanlarına karşı nasıl duygular aşılandığını sormak gerekmiyor mu? Hepimizin vergileriyle desteklenen bir eğitim süreci toplumun geri kalan kısmına nefret olarak dönüyorsa, anayasa suçu olarak dönüyorsa bundan daha vahim bir sorunumuz yoktur.

Yeni Şafak, 31.3.2007

Yasin AKTAY

01.04.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Darbe ile yargı!

  Darbeler ve amaçları

  Verilmiş sadakamız varmış

  Andıç çalındı çünkü...

  Cevap bulmak güç

  Şartlar hazır mı paşam?


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004