Ülkemizde 27 Mayıs 1960 ile başlayan askeri darbeler ve müdahaleler tarihi, bir şeyi kesin olarak gösteriyor: Bu darbelerin hiçbiri, ilan edilmiş amaçlarına ulaşmayı sağlamamıştır.
Askeri darbelere destek olan, bu yönde gelişmeleri kışkırtmayı görev sayan sivillerin ise daima basit bir amaçları olmuştur. O da, sistemin koşulları içinde kapamadıkları koltukları “ara rejim” koşullarında kapmaktır.
Son günlerde yine askeri müdahale ya da darbe meselesi çok fazla konuşulmaya başlandı. Bunun kaynağı da tabii ki kimilerinin bu fikri kafalarından tümüyle atamamış olmalarıdır. Emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Örnek’e ait olduğu iddia edilen metinler kuşku ve kaygıların ortaya konması için son bahane oldu.
***
* 1960 darbesi başarılı oldu ama üç lideri asılan Demokrat Parti’nin devamı olarak ortaya çıkan Adalet Partisi de kısa sürede tekrar iktidara geldi.
* Harp Okulu Komutanı Albay Talat Aydemir’in 1962 ve 1963 yıllarındaki iki darbe girişimi başarısızlıkla sonuçlandı. Aydemir ve sağ kolu Fethi Gürcan idam edildi.
* 12 Mart 1971 müdahalesi de “kardeş kavgasını önlemek” diye bir amaç ilan etti, bu arada daha büyük kardeş kavgalarının tohumlarını, güçlü bir şekilde attı.
* 1971’in ardından Türkiye en büyük kaos, en büyük ekonomik ve siyasi kriz dönemlerini yaşadı. Kardeş kavgası fiili bir iç savaşa dönüşme aşamasına geldi.
* 12 Eylül 1980’in amacı bu kaosu durdurmaktı. Durdurdular. Ancak kurmayı amaçladıkları siyasi yapı daha başından çöktü; halk, askerlerin “oy verin” dediği partiye değil sevmedikleri partiye oy verdi, onu iktidara getirdi.
* 12 Eylül’ün tortularının devamı da siyasi İslamın, bölücü hareketlerin güçlenmesi olarak ortaya çıktı.
* 1997’de siyasi İslam, Tansu Çiller’in desteğiyle iktidar olunca “28 Şubat süreci” denilen “postmodern” operasyon uygulandı. Amaç, siyasi İslamı etkisiz kılmaktı. Beş yıl sonra geleneksel siyasi İslamdan türemiş yeni bir parti, AKP tek başına iktidar oldu.
***
Bir askeri müdahale daha olursa sonuçları ne olur? Bu sorunun cevabında “terör önlenir” gibi bir unsurun yer alması mümkün değildir, çünkü terörle mücadelede temel eksen yirmi yıldır askeri yöntemlerdir. Bu konuda askerin elinin tutulduğunu söylemek büyük haksızlık olur.
İşsizlik azalır mı? Ekonomideki aksaklıklar giderilir mi? Avrupa Birliği ile ilişkilerde herkesin istediği yola girilir mi? Kıbrıs sorunu çözülür mü? Ermeni soykırımı meselesi Türkiye’nin başına bela olmaktan çıkar mı? Siyasi cinayetler sona erer, bütün çeteler dağıtılır mı?..
Bu soruların cevaplarını iyi düşünmek gerekiyor. Bunlardan herhangi birine bile “evet” cevabı vermek kolay değil. O zaman herkes iyi düşünsün, askerle oynamayı alışkanlık haline getiren kifayetsiz muhterisler de karanlık köşelerinden çıkmasınlar.
Vatan, 31.3.2007
|