Hükümetin 301 konusundaki yaklaşımı “bırakın, uygulamaları görelim, ondan sonra karar verelim. Adalet, kendi içinde ince ayar yapar ve sakıncalar kendiliğinden yok olur” şeklindeydi. İlk başlarda, bu yaklaşım gayet mantıklıydı. Her yasa değişikliğinden sonra, uygulama için bir sürenin geçmesi ve içtihatlarla rayına oturmasını beklemek doğru bir yaklaşımdı.
Ancak bu mantık 301 konusunda yürümedi. Tam aksine sonuçlandı. Savcıların bir bölümü en olmadık davaları açtılar. “Ne olur, ne olmaz. Benden gitsin de, yargıç karar versin” diye, 301’in ruhuyla uyuşmayacak şikayetleri kabul ettiler veya kendileri, kamuoyundaki aşırı milliyetçi rüzgârlara kapılıp, garip dâvâlara öncülük ettiler. Kamuoyundan eleştiri alan her şeyi “Türklüğe hakaret” diye yorumladılar. Yargıçlarımız da, yine kamuoyunun nabzı nasıl atıyorsa, ona göre kararlar aldılar. Bazıları 301’i doğru okudu, bazıları ise tam aksine tutum aldı.
Özellikle Cemil Çiçek (Adalet Bakanı) 301 konusunda inatla direndi. Avrupa’yı örnek gösterdi. “Onlarda da var” dedi. Ancak, onlardaki uygulamanın farklı olduğunu söylemedi.
Gül, bu konuda en sıkıntılı olanların başında geliyordu. Değiştirilmesi gerektiğini biliyor, söylüyor ancak patron (Başbakan) seçimler öncesinde bir şey yapmak istemediği için, seyirci kalıyordu.
Başbakan, sürekli zigzag yaptı.
Bir gün “değişiklik olur” dedi, öbür gün “ne gerek var” diye konuştu. Aslında Erdoğan 301’in değiştirilmesi gerektiğini biliyordu, ancak seçimler elini kolunu bağlamıştı.
CHP’nin sert eleştirisinden çekindi.
MHP’nin, milliyetçilik bayrağını kullanıp birkaç puan daha kapıp Meclis’e girmesinden korktu.
Sonunda, yaratıp büyüttüğü 301 onu da ısırıverdi.
Öcalan’a “Sayın” dediği için, Türklüğe hakaret ettiği varsayımından hakaretle dava açıldı.
Bence çok iyi oldu.
Başbakan, belki gerçeklerle karşı karşıya kalınca, Türk halkının 301 ile yaşamasının ne kadar güç olduğunu anlar ve bu çarpıklığın düzeltilmesi için –seçim sonrasında- temelden bir önlem alınmasını kararlaştırır...
Bazı hatalardan dönülmesi veya atılan adımların ne kadar yanlış olduğunun anlaşılabilmesi için, bu tip gelişmeler yaşanmalı.
Başbakan suçlu bulunursa, 301’in hayatı kısalır.
Başbakan suçlu bulunmazsa, doğru bir içtihat doğmuş olur.
Benim anlayamadığım, bazı yanlışları görüp düzeltmek için, bunca acı çekmeye ne gerek var acaba?
Posta, 30 Mart 2007
|