Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 31 Mart 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Lahika

ÂYET-İ KERİME MEÂLİ

Muhakkak ki mücrimler dünyada sapıklık, âhirette de çılgın ateş içindedirler. Kamer Sûresi: 47

31.03.2007


HADİS-İ ŞERİF MEÂLİ

Kâfir de olsa mazlumun duâsından sakının. Çünkü onunla Allah arasında perde yoktur.

Câmiü's-Sağîr, c: 1, no: 89

31.03.2007


Mahlûkat içinde en mümtaz şahsiyet

İşte, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, madem masnûât içinde en mükemmel ferttir ve mahlûkat içinde en mümtaz şahsiyettir. Hem san’at-ı İlâhiyeyi bir velvele-i zikir ve tesbihle teşhir ediyor ve istihsan ediyor. Hem esmâ-i İlâhiyedeki cemal ve kemal hazinelerini lisan-ı Kur’ân ile açmıştır. Hem kâinatın âyât-ı tekviniyesinin, Sâniinin kemâline delâletlerini parlak ve kat’î bir sûrette lisan-ı Kur’ân’la beyan ediyor. Hem küllî ubudiyetiyle rububiyet-i İlâhiyeye âyinedarlık ediyor. Hem mahiyetinin câmiiyetiyle bütün esmâ-i İlâhiyeye bir mazhar-ı etemm olmuştur. Elbette bunun için denilebilir ki:

* Cemîl-i Zülcelâl, kendi cemâlini sevmesiyle, o cemâlin en mükemmel âyine-i zîşuuru olan Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâmı sever.

* Hem Kendi esmâsını sevmesiyle, o esmânın en parlak âyinesi olan Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâmı sever ve Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâma benzeyenleri dahi derecelerine göre sever.

* Hem san’atını sevdiği için, elbette Onun san’atını en yüksek bir sadâ ile bütün kâinatta neşreden ve semâvâtın kulağını çınlatan, ber ve bahri cezbeye getiren bir velvele-i zikir ve tesbihle ilân eden Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâmı sever ve ona ittibâ edenleri de sever.

* Hem masnuâtını sevdiği için, o masnuatın en mükemmeli olan zîhayatı ve zîhayatın en mükemmeli olan zîşuuru ve zîşuurun en efdâli olan insanları ve insanların bil’ittifak en mükemmeli olan Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâmı elbette daha ziyade sever.

* Hem kendi mahlûkatının mehâsin-i ahlâkiyelerini sevdiği için, mehâsin-i ahlâkiyede bil’ittifak en yüksek mertebede bulunan Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâmı sever ve derecâta göre ona benzeyenleri dahi sever. Demek, Cenâb-ı Hakkın rahmeti gibi, muhabbeti dahi kâinatı ihata etmiş. İşte, o hadsiz mahbuplar içindeki mezkûr beş veçhinin herbir veçhinde en yüksek makam, Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâma mahsustur ki, “Habîbullah” lâkabı ona verilmiş.

İşte bu en yüksek makam-ı mahbûbiyeti, Süleyman Efendi, “Ben sana âşık olmuşum” tabiriyle beyan etmiştir. Şu tabir, bir mirsad-ı tefekkürdür, gayet uzaktan uzağa bu hakikate bir işarettir. Bununla beraber, madem bu tabir, şe’n-i Rububiyete münasip olmayan mânâyı hatıra getiriyor; en iyisi, şu tâbir yerine “Ben senden râzı olmuşum” denilmeli.

Mektûbât, s. 294

Lügatçe:

velvele-i zikir: Zikir sesleri, gürlemeleri.

teşhir: Sergileme, gösterme.

istihsan: Beğenme, güzel bulma.

âyât-ı tekviniye: Oluşla, yaratılışla ilgili âyetler; varlıklarda görülen deliller.

mazhar-ı etemm: Tam ve eksiksiz gösterme, liyâkat.

âyine-i zîşuur: Şuurluca âyinedarlık, şuurlu bir âyine.

ber ve bahr: Kara ve deniz.

mirsad-ı tefekkür: Tefekkür ile kâinatı gözetleme.

31.03.2007


Hayatın halleri

İlkokuldayken Türkçe dersinde öğretmenlerimizden öğrendiğimiz bir dilbilgisi konusu vardı; kelimelerin halleri. -İ hali, -e hali, -de hali, -den hali ve yalın hâl. Öğretmenlerimiz bu durumlara örnek istediğinde onlarca örnek sıralamışızdır. Ortaokul yıllarında ise, maddenin hallerini öğrendik. Katı hali, sıvı hali, gaz hali. Bu tür konuları kolay kolay unutmayız. Yalnız derste bu kadar kolay söyleyebildiğimiz haller, her zaman aynı olmuyor. Çünkü bir de hayatın halleri var. Acı hali, sevinç hali, üzüntü keder hali, mutluluk hali, hastalık hali, sağlık hali ve de ölüm hali…

Dünya hali, acıdan ve üzüntüden ibaret olup sadece kara olmadığı gibi, sadece sevinç ve mutluluktan ibaret olup, bembeyaz da değildir. Dünyanın ve hayatın bir de gri tonları vardır.

Acı çekersin, üzülürsün, her şeyinin bittiğini sanırsın, dünyanın sonunun geldiğini düşünürsün, hiçbir şeyden zevk alamaz hale gelirsin. Her şey gözünde bir bir anlamsızlaşırken, güzel olan ne varsa silinir gider. Ansızın bir şey kaybolur. Katıdan sıvı hale geçer gibi, hâl değiştir. Mutlu hissedersin kendini, ağaçların ne kadar yeşil, çiçeklerin ne kadar renkli olduğunu fark edersin. Her şey daha güzel görünmeye başlar gözünde.

Acılar da, mutluluklar da ebedî değil bu dünyada. Çünkü dünya kendisi ebedî değil ki içindekiler ebedî olsun. Köşeyi dönünce ne çıkacağını bilmeden nefes alıp veriyoruz. En büyük acıların da, en güzel mutlulukların da gelip geçici olduğu, bir sonu olduğu hayat bu. Hiçbir ânın ebedîliği yok. Göz açıp kapayıncaya kadar değişebilen, her an her şey olabilen bir hayat bu. Üstâd Hazretleri ne güzel söylemiş: “Zevâl-i lezzet elem olduğu gibi, zeval-i elem dahi lezzettir.”

Gece nasıl uyanacağımızı bilmeden yumarız gözlerimizi karanlığa, sabah öyle açarız güneşe, yağan yağmura, ardından çıkan gökkuşağına. Karanlığa bürünmüşken, beklenmedik bir anda hayatın yedi rengine şahit oluruz. Çekilen her cefanın sonunda bir sefanın yaşanacağını, çıkılan her yokuşun bir inişi olduğunu bilmektir bu. Gece ne kadar karanlık, ne kadar uzun olursa olsun, en karanlık ânında beyaza bir ip inceliğinde sıyrıldığını görebilmektir ve nihayetinde bunlara inanmaktır hayat. Karanlığın biteceğine, güneşin doğacağına inanmaktır.

Hz. Ali (ra) diyor ya; “Gözü olana sabah ışımıştır. O sabahın alacasındayız” Ama o gözü açmak, hayata ruhun penceresinden bakmak gerekir. Bediüzzaman’ın dediği gibi, “Gözünü kapayan, yalnız kendine gece yapar”.

Hayat bu demek ki, acılar, kederler, sevinçler, üzüntüler, hayırlar ve şerler içi içe geçmiş durumda. Bize düşen, acılara direnmek, hayırlara yönelmek, iyi halimize şükür, kötü halimize sabretmektir. “Bu da geçer ya Hu” diyebilmektir. Geçeceğine, güvenmektir. Rahmet kapısından ümit kesmemektir. Bir kapı kapandığında, bir kapı açılacağına emin olmaktır. Herşeyde bir hayır aramaktır, Rabbimiz’den gelen her şeye razı olmaktır.

Belki de en güzel olanı, çirkinliğe, çirkefe, şerre ve şirke bulaşmadan, yalın halde kalabilmektir.

Hayatın en güzel halleri sizlerle olsun…

[email protected]

Süveyda GÜNER

31.03.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004