Avrupa Parlamentosu (AP) Sosyalist Grubu Başkan Yardımcısı Hollandalı Jan Marinus Wiersma, ‘’Merkel’in Türkiye’yi Berlin’e davet etmemesi büyük bir hataydı’’ dedi.
Brüksel’de bir kısım Türk basın mensubu önceki gün akşam yemeğinde biraraya gelen Wiersma, Türk iç politikasında tartışma konusu olan birçok konu hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu. ABHaber’e göre, “Türkiye zor ve karmaşık bir ülke’ olarak tanımlayan Wiersma, Türkiye’nin durumunu diğer Müslüman ülkeleri ile karşılaştırdı. Wiersma, “Türkiye, Mısır, Fas, Tunus gibi Müslüman ülkelerine göre çok daha modern, kalkınmış ve Avrupalı bir ülke olmasına rağmen, orada yükselen islami hareketler ancak coğrafyadaki diğer ülkelerin islami yapıları ile karşılaştırılabilir’ dedi. Türkiye’deki açık ekonominin ve hukuk devletinin diğer Müslüman ülkeler için önemli bir model olduğunu belirten Wiersma, Mısır’daki demokratik ve hukuksal sorunların büyüklüğüne dikkat çekti. Türkiye’deki siyasi gelişmeleri yakından izlediğini hatırlatan Wiersma, AKP ve CHP hakkında da çeşitli yorumlarda bulundu. CHP’nin Sosyalist Enternasyonal’a üye olduğunu fakat böyle bir politikası olmadığını ifade eden Wiersma, CHP’nin bir sosyalist (Sosyal Demokrat) bir politikası olmadığını ve milliyetçi bir çizgide bulunduğunu ve bu yönde bir politika izlediğine dikkati çekti. Wiersma, AKP’nin de islamcı bir parti olma özelliğini halen bünyesinde taşıdığını söyledi. Türkiye’deki derin devlet tartışmalarına değinen Wiersma, Türkiye’deki baskın ve siyasetten desteklenen militer yapının ancak Mısır ile karşılaştırılabileceğini, AB sürecinin Türkiye’de yalnızca derin devletin üzerini örtmeye yaradığını ancak onu ortadan kaldırmaya yetmedigini bildirdi. Türkiye’de derin devlet olduğunu vurgulayan Wiersma, bunları ise bazı bürokratik kesim, askerler, bir kısım ekonomik çevreler olarak tanımladı .Wiermsa, CHP’yi de derin devlet tanımlamasına (dahil etti) ekledi. Türkiye’deki demokratik gelişmenin öneminin özellikle altını çizen Wiersma, Türkiye’nin AB cephesinde Fas ve Mısır gibi islam ülkeleri ile aynı kefeye konmadığını, ancak AB çevrelerinde hala bir islam ülkesi olarak görüldüğünü açıkladı. Wiersma, Türkiye’deki AB politikasının seçimler nedeniyle yavaşladığını ve özelikle Kıbrıs sorununun bu ortamda çözülemeyeceğini bildiklerini, kendilerinin de seçim sürecini yakından izlediğini kaydetti. Seçimleri kazanacak olan partinin her koşulda AB ile birlikte calışmaya devam etmesi gerektiğini, bu çalışmanın Türkiye’nin geleceği için de çok büyük önem taşıdığını söyledi.
Türkiye’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine de değinen Wiersma, Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına aday olmasının AB çevrelerince desteklenmediğini, kendisinin kişisel görüşünün de bu yönde olduğunu ve AKP’nin seçimleri kazanması halinde Erdoğan’ın başbakan olarak yoluna devam etmesinin AB reformları ve bilhassa Türkiye için daha faydalı olacağını vurguladı. Wiersma, CHP mi yoksa AKP’mi derseniz ben Erdoğan’ı desteklerim.Erdoğan CHP’den (CHP’nin bugünkü çizgisinden) daha Avrupalı bir siyasi lider açıklamasında bulundu.
AB’nin kendi sorunlarını çözmedikçe genişleyemeyeceğini vurgulayan Wiersma,’’kendine daha güvenli ve kurumsal reformlarını gerçekleştirmiş bir AB hem kendi geleceği hem de Türkiye’nin ve Hırvatistan’ın birliğe katılımı için hazır hale gelecektir’’ görüşünü dile getirdi.
Türkiye’nin AB ile olan ilişkilerini güçlendirmesini ve reform sürecine devam etmesi gerektiğinin altını çizen Wiersma, Türkiye’nin AB siyasi, ekonomik ve sosyal reformlarını yapması durumunda en büyük kazançı kendisi sağlayacaktır. AB reformlarını bugüne kadar yapıp da kaybeden bir ülke yoktur. Hepsi kazanmıştır’’ görüşünü ortaya koydu. Merkel’in AB’nin kuruluşunun 50. yıldönümü kutlamaları dolayısıyla açıkladığı Berlin Bildirgesi’nde, AB’ye aday ülkeler olan Türkiye ve Hırvatistan’a atıfta bulunmayışını ve bu ülke liderlerinin kutlama törenlerine davet edilmemiş olmasini büyük bir hata olarak nitelendiren Wiersma, bu kararın Merkel’in kişisel kararı olduğunu ve AB’nin ortak düşüncesini yansıtmadığını söyledi. Hollandalı Jan Marinus Wiersma, “Türkiye, AB anayasal reform sürecini tamamlayana kadar bekleyecek mi? sorusuna, ‘2009’a kadar hepimiz beklemek zorundayız ‘ cevabını verdi.
|