|
|
|
Küresel ısınma ‘geliyorum’ diyor |
Küresel ısınmanın, Türkiye’yi yakın yıllarda ciddî oranda bitki ve hayvan türünün yok olması, gelecek 50 yılda ise çölleşme tehlikesiyle karşı karşıya bırakacağı bildirildi. Şehirleşme, yanlış arazi kullanımı ve doğal habitatlar üzerindeki baskıların, son 20 yıl içinde 13 bitki türünü tamamen yok ettiği, baskıların devam etmesi durumunda ise önümüzdeki 10 yıl içinde bin 500’e yakın bitki türünün tehdit altına gireceği kaydedildi.
Hayvan türlerinin de aynı tehlike ile karşı karşıya bulunduğu, Anadolu parsı, çizgili sırtlan ve Akdeniz fokunun yok olma tehlikesi bulunan türlerden bazıları olduğu bildirildi.
Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Ekoloji ve Çevre Biyolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Latif Kurt, tabiatta her canlının hayat zincirinin bir halkası olduğunu kaydetti. Kurt, ‘’Türlerin ve genetik çeşitliliklerin yok edilmesi, doğanın kısır ve kırılgan bir yapıya bürünmesi, insan dahil diğer canlı türlerinin yaşamlarının tehlikeye girmesi anlamına geliyor’’ dedi. Kurt, ‘’Dünya nüfusunun katlanacağını hepimiz biliyoruz. Bunu durdurmanın ilk ve en etkin yolu, nüfus artışını kontrol altına almak olmalı. Asıl olan, sürdürülebilir kalkınma yerine, sürdürülebilir yaşam ilkesidir’’ dedi.
Her ülkenin ekonomik, kültürel ve biyolojik olmak üzere üç tür zenginliği olduğunu ifade eden Kurt, ‘’Biyolojik zenginlik açısından dünyanın en önemli bölgesinde bulunuyoruz. Ancak biz bu zenginliğimizin farkında değiliz’’ diye konuştu.
CANLILAR ISINMAYA
AYAK UYDURAMAZ
Kurt, hayat kuşaklarının kaymasının, canlı türlerini zora sokacağını, bunun sonucunda meydana gelecek değişikliklere, birçok canlı türünün ayak uyduramayacağını ve yok olacağını söyledi. Kurt, şunları kaydetti: ‘’Zira canlılar için elli, yüz yıllık periyotlar çok kısadır. Canlılar ancak yüzbinlerle, milyonlarla ifade edilen süreçlerdeki değişikliklere uyum sağlayabilirler. Asırlarla ifade edilen ani değişimler, bitki ve hayvan türlerini tehdit etmekte ve canlılık, küresel bir yok oluşla karşı karşıya kalmaktadır.
Nitekim, birçok canlı türü yok olmuş ve birçoğu da yok olma tehdidiyle karşı karşıyadır. Özellikle biz insanlarla benzer ekolojik isteklere sahip olan memeli türlerindeki yok oluş, insan nesli için de tehlike çanlarını gündeme getirmektedir.’’
BİN 500’E YAKIN TÜR TEHDİT ALTINDA
Eski SSCB Devlet Başkanı Michael Gorbaçov’un ‘’21. yüzyılda ulusları bekleyen en önemli tehdit, askeri olmaktan çok ekolojik felâketler olacaktır’’ sözünü hatırlatan Kurt, Gorbaçov’un bu görüşünde yanılmadığını söyledi. Kurt, şunları kaydetti:
‘’13 bitki türünün nesilleri tükenmiştir ve bin 500’e yakın tür, 10 yıl içinde yok olma tehdidi altındadır. 843 tür çok yüksek risk, 181 tür ise doğada çok kısa bir sürede yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. Aynı yok oluş hayvanlarda da görülüyor. Herkesin bildiği gibi Anadolu Parsımız vardı. En son 1970’lerde gözlendi. Maalesef, parsı bugün Anadolu’da gören yok. Tamamen yok olduğu düşünülüyor. Bunun gibi, çizgili sırtlan, Akdeniz foku, Karakulak gibi bazı hayvan türleri üzerinde de yakın gelecekte bir yok oluş bekleniyor.’’
KÜRESEL ISINMA TABİî PERİYOT
DEĞİL
Dünyanın 4,5 milyar yaşında olduğunu belirten Kurt, dünya iklimleri üzerinde etkileri olan bir takım doğal süreçlerin bulunduğunu belirtti. Kurt, ‘’Örneğin, dünyanın 93 bin yılda bir kutuplardan basıklaşması, 23 bin yılda bir güneş yörüngesinden sapması ve bin yılda bir de kuraklaşması söz konusudur. Bunlar doğal süreçler iken günümüzde yaşanan küresel ısınma ve kuraklık ise bu doğal periyotlardan tamamen bağımsız ve insan kaynaklıdır’’ diye konuştu.
TÜKETİM ALIŞKANLIKLARI DEĞİŞMELİ
Küresel ısınmanın sebeplerinden birisinin de tüketim alışkanlıkları olduğuna işaret eden Kurt, ‘’Çılgınca, fütursuzca tüketiyoruz. ‘Ne kadar tüketirsen o kadar insansın ya da yaşam kaliten o kadar yüksek’ diye insanlar aldatıldı. Kalkınma çabaları veya bir takım uluslar arası şirketler, kar amaçlı olarak toplumları tüketime yönlendirdi. Bu gidişata dur demek için hepimiz bir takım alışkanlıklarımızdan vazgeçeceğiz. Bir takım şeylerden taviz vereceğiz’’ dedi.
|
/ ANKARA
28.03.2007
|
|
|
Yargıda seçimler 15 Nisan'da |
Adalet Bakanı Cemil Çiçek ve Müsteşarı Fahri Kasırga, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun dünkü toplantısına katıldı. Çiçek, toplantı gündeminde seçimler konusunun olduğunu belirterek, “Bu toplantıda bunu konuşmadık. Yargının başkaca sorunları var. Hem Danıştay seçimlerinin, hem de Yargıtay’daki boş üyeliklerle ilgili seçimlerin birleştirilerek 15 Nisan günü yapılmasına karar verilmiştir’’ dedi. Bakanlık, ilgili kanun çıktığında Yargıtay’daki üye sayısının düşeceği gerekçesiyle yeni üye seçimine gerek olmadığını savunuyordu.
Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) Danıştay ve Yargıtay’ın boş üyelikleri için 15 Nisan’da seçim yapacağını bildirdi.Adalet Bakanı Cemil Çiçek ve Kurulun diğer üyesi Bakanlık Müsteşarı Fahri Kasırga, HSYK’nın dünkü gündem toplantısına katıldı.
Çıkışta gazetecilere açıklama yapan Çiçek, toplantının gündeminde seçimler konusunun olduğunu hatırlatarak, ‘’Bu toplantıda bunu konuşmadık. Yargının başkaca sorunları var. Hem Danıştay seçimlerinin hem de Yargıtay’daki boş üyeliklerle ilgili seçimlerin birleştirilerek 15 Nisan günü yapılmasına karar verilmiştir’’ dedi. Seçimin dışında yargının diğer sorunlarıyla ilgili başta istinaf mahkemeleri olmak üzere konuları görüştükleri belirten Çiçek, Adalet Bakanlığı Müsteşarı Fahri Kasırga’nın HSYK’nın geçen haftalardaki toplantılarına katılmadığı için seçimlerin yapılamadığının anımsatılması üzerine ‘’Onlar geride kalmıştır. Kurul, bir tespit yapmış Yargıtay’a bildirmiştir. Yargıtay’da gereğini yapmıştır. Hiç geriye dönmeyin. Buna ve bundan sonraki kısımlara bakın’’ dedi.
Bir gazetecinin, ‘’Bu anlamda tartışma sona ermiştir diye bilir miyiz?’’ sorusuna Çiçek, ‘’Bu sözlerimden ne anlam çıkarsa onu çıkarın’’ cevabını verdi.
|
/ ANKARA
28.03.2007
|
|
|
Erdoğan: Hakimiyet ve meşrûiyet milletindir |
AKP Genel Başkanı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ‘’Siyaset dışı eğilimlere sığınan siyasetçilerin, antidemokratik anlayışlara özlem duyan çevrelerin bu arayışları, milletimizin dikkatinden kaçmıyor. Varsın arasınlar, bulamayacaklar. Hakimiyet de meşruiyet de sadece milletindir, bunu böyle bilmeleri gerekir” dedi
Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, parti teşkilatı, Meclis grubu ve hükümet olarak, adımlarını, birbirini tamamlayan, bütünlüklü bir siyaset oluşmasına özen göstererek attıklarını söyledi. Demokratik yönetimi; açıklık, şeffaflık ve katılımcılıkla eş anlamlı gördüklerini, yönetimde şeffaflığı önemsediklerini vurgulayan Erdoğan, hukuk devletinde, herkesin hukukunun, devletin güvencesinde olduğunu ve kapıların, halkın yönetime katılmasına, yönetimi denetlemesine, neyin, niçin, nasıl yapıldığını bilmesine açık olduğunu vurguladı. Bu düşünceyle, bugüne kadar açık, şeffaf ve demokratik bir tutum takındıklarını belirten Erdoğan, bundan sonra da halkla paralel yürümeye, birlikte el ele olmaya azami özen göstereceklerini söyledi. ‘’Önümüzdeki kritik süreci dikkatle yöneterek, icraatımızı, ilkelerimizi, hedeflerimizi halkımızla daha çok paylaşacağız’’ diyen Erdoğan, iktidarlarının, bugün olduğu gibi yarın da hesap verebilir bir iktidar olacağını kaydetti.
Başbakan Erdoğan, Türkiye’de muhalefet, alternatif, proje, fikir, katma değer üretmek için yok. Türkiye’de muhalefet engel, lâf, kriz, gerilim üretmek için var. Bunu aziz milletimiz çok iyi görüyor” diye konuştu.
“BAŞKA ZEMİNLERDE
MEŞRûİYET ARAYIŞI’’
‘’Şuna inanıyorum ki, geçmişin hesabını veremeyenlerin, Türkiye’nin çalışan saatini durduranların defterini, milletimiz bir kez daha dürecektir’’ diyen Erdoğan, milletin meclisinde meşruiyet bulamayanların, başka meclislerde, başka zeminlerde kendilerine meşruiyet aradığını ifade etti. Erdoğan, şunları kaydetti: ‘’Siyaset dışı eğilimlere sığınan siyasetçilerin, antidemokratik anlayışlara özlem duyan çevrelerin bu arayışları, milletimizin dikkatinden kaçmıyor. Varsın arasınlar, bulamayacaklar. Hakimiyet de meşruiyet de sadece milletindir, bunu böyle bilmeleri gerekir. Onların demokrasi, yönetim anlayışları da bol sıfırlı paralar gibi tedavül dışı kalmıştır. Türkiye, artık onların zaten dar ve derinliksiz görüş mesafesinden çıkmış, büyük bir hızla ileriye doğru yol almıştır. Vakti saati geldiğinde, milletimiz yaptığımız işlere, üslubumuza, yönetme tarzımıza, bu ülkeye sadakatle hizmetlerimize bakarak, vicdanı, aklı ve basiretiyle kararını verecektir. Yolun başında milletimize vaat ettiğimiz gibi, ne aldatan olduk ne de aldanan olduk.
Bundan sonra da inşallah ne aldatan ne de aldanan olacağız.’’
Yük olmaya değil, yük almaya geliyoruz
Başbakan Erdoğan, 50. kuruluş yıldönümünü kutlayan AB ve Türkiye-AB ilişkileriyle ilgili görüşlerini ifade etti. Erdoğan, şöyle konuştu: “Biz, yük olmaya değil yük almaya geliyoruz. Aslında. bunun, farkında değilsiniz. Eğer AB, Türkiye ile ilgili böyle bir olumsuzluk düşünüyorsa verir kararını, biz de yolumuza devam ederiz. AB’nin karşı karşıya olduğu hangi soruna bakarsanız bakın, çözümün Türkiye’nin üyeliğiyle mümkün olduğunu göreceksiniz. Avrupa’nın tarihinde Hristiyanlık da Yahudilik de İslam da hep olmuştur, bugün de vardır. Bugün Avrupa’da yaşayan milyonlarca Müslüman, Avrupa kimliğinin önemli bir parçasıdır. Bu gerçeği görmezden gelmek, iyi niyetle bağdaşmayacağı gibi, ayrıca, var olan durumu da yok saymak demek olur.”
|
/ ANKARA
28.03.2007
|
|
|
Ağar: Hiçbir partiyle ittifak arayışımız yok |
DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, hiçbir partiyle ittifak arayışında olmadıklarını belirterek, “Bizim böyle bir görüşme ya da arayışımız olmadı. Başkalarının olabilir, onu da saygıyla karşılarız” dedi.
Bir toplantıya katılmak üzere Adana’ya giden DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, yol güzergahında mola verdiği Aksaray’da partililerle bir araya geldi. Ağar, bir gazetecinin “BBP ile ittifak arayışınız var mı?” sorusuna, “Hayır hiçbir parti ile ittifak arayışımız yok. Doğru Yol Partisi merkez sağın en büyük partisidir. Herkese başarılar diliyoruz, kimseyi rencide etmeden inanmış bir şekilde yolumuza devam ediyoruz. Bizim böyle bir görüşme ya da arayışımız olmadı. Başkalarının olabilir, onu da saygıyla karşılarız” dedi. Çiftçi partisi, köylü partisi gibi bir komplekslerinin olmadığını belirten Ağar, “Türkiye’nin en çok ezilen kesimi; çiftçiler, şu dönemde esnaflar, sanatkarlar, KOBİ’ler, emekliler ve çaresizlik içinde olan işsizler. Doğru Yol Partisi elbetteki orta direği kucaklayacak, onları güçlendirecek ve toplumun omurgalarını yeni baştan ekonominin güçlü konumuna ulaştıracak programlarla geliyor. Bu iktidarla beraber, hatta 57. Hükümetle çökmeye başlayan çiftçiyi yeni baştan güçlendirecek politikaları oluşturacak. Burada hiçbir tereddüdümüz yok. Kırat yeni baştan iktidara geliyor, çiftçi rahatlayacak” şeklinde konuştu. DYP lideri Ağar, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la ilgili terörist başı Abdullah Öcalan için ‘Sayın’ kelimesi kullandığı gerekçesiyle başlatılan sürecin hatırlatılması üzerine, “Başbakan, bilerek böyle bir şey söylemedi diye düşünüyorum” dedi.
|
/ AKSARAY
28.03.2007
|
|
|
Babacan: Herkes demokratik takvimi beklemeli |
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, ‘’Bugünün Türkiye’sinde demokratik takvimin günü gününe ve doğru işlemesi hepimizin beklemesi gereken şey. Sistem ne kadar sıhhatli çalışırsa Türkiye için o kadar iyi sonuç verecektir’’ dedi.
Washington’da Amerikan-Türk Konseyi (ATC) 26’ıncı yıllık konferansına katılan Babacan, toplantı sonrası bir grup gazeteciye değerlendirmelerde bulundu. Babacan, New York ve Washington’da bir araya geldiği çevrelerin kendisine Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin soru sormadığını, yatırımcı ve diğer çevrelerin daha çok genel seçimlerden çıkacak tabloyla ilgilendiğini anlattı. Babacan, ‘’yeşil sermaye’’ ve ‘’uluslararası liderleri, AK partinin İslamcı olmadığına dair ikna edebildiniz mi?’’ yönündeki sorulara cevap verirken, ‘’Bizim sermayeye bakışımız açık. Sermayenin rengi, dini olmaz. Ön koşulumuz yasal olmalı, kara para olmamalı. Türkiye, sermayenin her türlüsüne açık, girmesine de çıkmasına da. Biz, sermayenin girmesine de çıkmasına da vergi konulmasına karşıyız. Serbest olmalı. O zaman giren sermaye, her zaman çıkan sermayeden daha fazla olacaktır’’ dedi.
Babacan, Türkiye’nin AB üyelik sürecine ilişkin bir soruya ise ‘’Tam üyelik hedefinin sapasağlam durması önemli. Biz bu işin peşini bırakmayız. Bunca yıllık emek var. Olanlara kızarak tepki vermiyoruz, sağduyumuzu kullanıyoruz. Bir çelişki varsa AB’de var. Alman seçimlerinde Türkiye için ayrıcalıklı ortaklık lafını duyuyoruz. Fransa seçimlerinde aynı problemi görüyoruz’’ cevabını verdi.
Bazı Avrupa ülkelerinin kendi içlerinde yaşadıkları işsizlik, sosyal sorunlar, entegrasyon gibi sıkıntıların faturasını AB’nin genişlemesine kesmek gibi bir kolaycılığa kaçtığını söyleyen Babacan, ‘’Önce kendi içlerinde geciktirdikleri reformları gerçekleştirmeli sonra suçu başkalarında aramalılar’’ dedi.
|
/ WASHINGTON
28.03.2007
|
|
|
Türkiye çağrılmalıydı |
Avrupa Parlamentosu (AP) Sosyalist Grubu Başkan Yardımcısı Hollandalı Jan Marinus Wiersma, ‘’Merkel’in Türkiye’yi Berlin’e davet etmemesi büyük bir hataydı’’ dedi.
Brüksel’de bir kısım Türk basın mensubu önceki gün akşam yemeğinde biraraya gelen Wiersma, Türk iç politikasında tartışma konusu olan birçok konu hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu. ABHaber’e göre, “Türkiye zor ve karmaşık bir ülke’ olarak tanımlayan Wiersma, Türkiye’nin durumunu diğer Müslüman ülkeleri ile karşılaştırdı. Wiersma, “Türkiye, Mısır, Fas, Tunus gibi Müslüman ülkelerine göre çok daha modern, kalkınmış ve Avrupalı bir ülke olmasına rağmen, orada yükselen islami hareketler ancak coğrafyadaki diğer ülkelerin islami yapıları ile karşılaştırılabilir’ dedi. Türkiye’deki açık ekonominin ve hukuk devletinin diğer Müslüman ülkeler için önemli bir model olduğunu belirten Wiersma, Mısır’daki demokratik ve hukuksal sorunların büyüklüğüne dikkat çekti. Türkiye’deki siyasi gelişmeleri yakından izlediğini hatırlatan Wiersma, AKP ve CHP hakkında da çeşitli yorumlarda bulundu. CHP’nin Sosyalist Enternasyonal’a üye olduğunu fakat böyle bir politikası olmadığını ifade eden Wiersma, CHP’nin bir sosyalist (Sosyal Demokrat) bir politikası olmadığını ve milliyetçi bir çizgide bulunduğunu ve bu yönde bir politika izlediğine dikkati çekti. Wiersma, AKP’nin de islamcı bir parti olma özelliğini halen bünyesinde taşıdığını söyledi. Türkiye’deki derin devlet tartışmalarına değinen Wiersma, Türkiye’deki baskın ve siyasetten desteklenen militer yapının ancak Mısır ile karşılaştırılabileceğini, AB sürecinin Türkiye’de yalnızca derin devletin üzerini örtmeye yaradığını ancak onu ortadan kaldırmaya yetmedigini bildirdi. Türkiye’de derin devlet olduğunu vurgulayan Wiersma, bunları ise bazı bürokratik kesim, askerler, bir kısım ekonomik çevreler olarak tanımladı .Wiermsa, CHP’yi de derin devlet tanımlamasına (dahil etti) ekledi. Türkiye’deki demokratik gelişmenin öneminin özellikle altını çizen Wiersma, Türkiye’nin AB cephesinde Fas ve Mısır gibi islam ülkeleri ile aynı kefeye konmadığını, ancak AB çevrelerinde hala bir islam ülkesi olarak görüldüğünü açıkladı. Wiersma, Türkiye’deki AB politikasının seçimler nedeniyle yavaşladığını ve özelikle Kıbrıs sorununun bu ortamda çözülemeyeceğini bildiklerini, kendilerinin de seçim sürecini yakından izlediğini kaydetti. Seçimleri kazanacak olan partinin her koşulda AB ile birlikte calışmaya devam etmesi gerektiğini, bu çalışmanın Türkiye’nin geleceği için de çok büyük önem taşıdığını söyledi.
Türkiye’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine de değinen Wiersma, Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına aday olmasının AB çevrelerince desteklenmediğini, kendisinin kişisel görüşünün de bu yönde olduğunu ve AKP’nin seçimleri kazanması halinde Erdoğan’ın başbakan olarak yoluna devam etmesinin AB reformları ve bilhassa Türkiye için daha faydalı olacağını vurguladı. Wiersma, CHP mi yoksa AKP’mi derseniz ben Erdoğan’ı desteklerim.Erdoğan CHP’den (CHP’nin bugünkü çizgisinden) daha Avrupalı bir siyasi lider açıklamasında bulundu.
AB’nin kendi sorunlarını çözmedikçe genişleyemeyeceğini vurgulayan Wiersma,’’kendine daha güvenli ve kurumsal reformlarını gerçekleştirmiş bir AB hem kendi geleceği hem de Türkiye’nin ve Hırvatistan’ın birliğe katılımı için hazır hale gelecektir’’ görüşünü dile getirdi.
Türkiye’nin AB ile olan ilişkilerini güçlendirmesini ve reform sürecine devam etmesi gerektiğinin altını çizen Wiersma, Türkiye’nin AB siyasi, ekonomik ve sosyal reformlarını yapması durumunda en büyük kazançı kendisi sağlayacaktır. AB reformlarını bugüne kadar yapıp da kaybeden bir ülke yoktur. Hepsi kazanmıştır’’ görüşünü ortaya koydu. Merkel’in AB’nin kuruluşunun 50. yıldönümü kutlamaları dolayısıyla açıkladığı Berlin Bildirgesi’nde, AB’ye aday ülkeler olan Türkiye ve Hırvatistan’a atıfta bulunmayışını ve bu ülke liderlerinin kutlama törenlerine davet edilmemiş olmasini büyük bir hata olarak nitelendiren Wiersma, bu kararın Merkel’in kişisel kararı olduğunu ve AB’nin ortak düşüncesini yansıtmadığını söyledi. Hollandalı Jan Marinus Wiersma, “Türkiye, AB anayasal reform sürecini tamamlayana kadar bekleyecek mi? sorusuna, ‘2009’a kadar hepimiz beklemek zorundayız ‘ cevabını verdi.
|
/ BRÜKSEL
28.03.2007
|
|
|
Avrupa'daki Türk vekiller KKTC'de toplanıyor |
Kıbrıs Türk Ticaret Odası (KTTO), KKTC Cumhurbaşkanlığının katkılarıyla Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde görev yapan 20 Türk kökenli milletvekilinin de katılımıyla ‘’Kuzey Kıbrıs Zirvesi’’ düzenliyor.
‘’Avrupa’daki Türkiye Kökenli Milletvekilleri Kuzey Kıbrıs Zirvesi’’ başlığıyla düzenlenecek toplantı, 31 Mart 2007 Cumartesi günü Girne Mercure Accor Hotel’de yapılacak.
Zirveye, Avrupa’daki Türk kökenli milletvekillerinin yanı sıra KKTC Meclis Başkanı, KKTC Başbakanı, bakanlar, milletvekilleri, siyasi parti temsilcileri, yerel kuruluş ve sivil toplum örgütleri başkan ve temsilcileri katılacak. Toplantı, ‘’Kıbrıs gerçeklerini, Kuzey Kıbrıs’a ve Kıbrıslı Türklere uygulanan izolasyon ve ambargoları Avrupa ve Ulusal Parlamentolar ile Avrupa kamuoyuna aktarmayı ve bilgilendirme faaliyetlerine yardımcı olmayı’’ amaçlıyor.
Toplantıda sırasıyla Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkanı Erdil Nami, Almanya Federal Meclis milletvekili Hakkı Keskin, KKTC Cumhurbaşkanlığı Müsteşarı Raşit Pertev ve KKTC Başbakanı Ferdi Sabit Soyer’in yapacağı açış konuşmalarından sonra ulusal, eyalet ve yerel düzeyde 3 çalışma grubu oluşturulacak. Avrupa’dan gelecek milletvekilleri ve Kıbrıslı Türk katılımcılardan oluşacak çalışma grupları kendi aralarında yapacakları toplantılar ile Avrupa ülkelerinde yapılacak çalışmaların yol haritasını çizecekler.
Gruplar daha sonra bir araya gelip çalışmalarına son şeklini verecekler ve ortak bir açıklama yapacaklar. Almanya, Belçika, Danimarka, İsviçre ve Avusturya’da ulusal, eyalet ve yerel düzeyde görev yapan Türk kökenli 20 milletvekili, ‘’Avrupa’daki Türkiye kökenli milletvekilleri Kuzey Kıbrıs Zirvesi’’ne katılmak için, 30 Mart gecesi Ercan Devlet Havaalanı’ndan KKTC’ye giriş yapacak.
|
/ LEFKOŞA
28.03.2007
|
|
|
Leyla Zana ve Ahmet Türk'ün ifadesi alınacak |
Nevruz etkinliği sırasında yaptıkları konuşma nedeniyle haklarında soruşturma başlatılan eski DEP milletvekili Leyla Zana ve DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’ün ifade vereceği bildirildi.
Edinilen bilgiye göre, Diyarbakır’da 21 Marttaki Nevruz etkinliğinde yaptıkları konuşma nedeniyle haklarında soruşturma başlatılan Zana ve Türk, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığında ifade verecek. Türk, Diyarbakır’daki kutlamalarda yaptığı konuşmasında; terör örgütü elebaşı Öcalan’a “Sayın’’ diye hitap etmiş, Zana ise Kürtlerin 3 liderinin bulunduğunu; bunlardan birinin Irak Devlet Başkanı Celal Talabani, ikincisinin Mesut Barzani, üçüncüsünün ise terör örgütü elebaşı Öcalan olduğunu söylemişti. Nevruz etkinliğinde yapılan konuşmaları incelemeye alan savcılık, Zana ve Türk hakkında soruşturma başlatmıştı. DTP Genel Başkanı Türk, bir süre önce Diyarbakır 2. Sulh Ceza Mahkemesinde bir açıklamasında ‘’Sayın Öcalan’’ dediği gerekçesiyle yargılandığı davada da 6 ay hapis cezasına çarptırılmıştı.
|
/ DİYARBAKIR
28.03.2007
|
|
|
GP’nin Ertürk’e açtığı dâvâya ret |
Genç Parti’nin, “Uzan beni İzletiyor” başlıklı haber sebebiyle Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkanı Ahmet Ertürk ve Sabah Gazetesi aleyhinde açtığı manevî tazminat dâvâsı reddedildi.
Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesindeki dâvânın dünkü duruşmasına, Genç Parti’nin avukatı Halil Şahin Dost ile Ertürk’ün avukatı Tunca Toker ve Sabah Gazetesinin avukatı Simay Tezcan katıldı. Avukat Dost, daha önceki iddialarını tekrarlayarak, “dâvâcı tarafın kişilik haklarına saldırı, dâvâ konusu yayınla açıkça bellidir. dâvâmızın kabulüne karar verilsin” dedi. Ertürk’ün avukatı Toker ise husûmet itirazlarını tekrarladı. Toker, Ertürk’ün, Fon Başkanı sıfatı ile açıklamada bulunduğunu ve bu açıklamasında parti adının zikredilmediğini savunarak, sadece Fona borçlu olan aileden bahsedildiğini söyledi. Toker, dâvânın reddini istedi. Sabah Gazetesinin avukatı Tezcan da husûmet itirazını tekrarlayarak, dâvânın reddedilmesi talebinde bulundu.
Hakim Beyhan Azman, dâvâcı Genç Parti’nin, “aktif husûmet ehliyeti bulunmadığından” dâvânın reddedildiğini açıkladı.
|
/ ANKARA -
28.03.2007
|
|
|
Muhabbet, kâinatın yaratılış sebebidir |
Bediüzzaman Said Nursî’nin vefatının 47. yılı münasebetiyle organize edilen “Bediüzzaman ve Sevgi” isimli konferans; Rize İsmail Kahraman Kültür Merkezinde geniş bir katılımla gerçekleştirildi. Çevre ilçelerden gelen izleyicilerinde katıldığı konferansı İntizam Seyda Durgun sundu.
Programa ilk olarak Karadeniz Türk Tasavvuf Musikisi Korosunun sunduğu ilâhilerle başladı. Daha sonra Muhammed Şahin Hocanın Kur’ân-ı Kerim tilâvetiyle devam edildi. Ardından İntizam Seyda Durgun günün anlam ve önemi hakkındaki konuşmasıyla devam edildi. Sinevizyon gösterilerinden sonra ilk konuşmayı İntizam Seyda Durgun şunları söyledi. “Gerçekten de, Üstad Nursî’nin imanî, fikri, dâvâsı ve hareketinin üzerindeki örtüyü kaldırmak için araştırmacıların gayretlerine ihtiyaç vardır. Çünkü bu yönleriyle o, büyük, şümullü ve derin bir özelliğe sahiptir. Onun hayatı, hadd-i zatında bir üzüntüler ve sıkıntılar silsilesinden ibarettir. O, yüksek dağların bile kaldıramayacağı sıkıntılara katlanmıştır. Bu da onun Rabbani terbiyesine, derin imanına, kuvvetli şahsiyetine, harika zekâsına ihlâslı azmine, sağlam cihadına, asil zühdüne, durmadan tazelenen ümidine ve bütün bunların bir sonucu olan tevazuuna en açık delildir. Onun dâvâsının temelini, safi bir iman teşkil etmektedir. Söz konusu imanın çerçevesi, Allah’ın Kitabı ve Resulünün Sünnetinde yer alan kesin ilâhi vahiyle çizilmiştir. 82 yıl bir çileli ömür geçirmiştir. Bugüne kadar 50 ye yakın kutlama yapıldı. Eserleri 40 dile çevrildi. Bu bir rekordur. Bu dâvâda ihtilâfa yer yoktur. Her zaman ittifak için çalışmıştır. Dâvâsı meşveret ve şuradır. “dedi.
Daha sonra İsmail Benek Bediüzzamanın sevgi ve muhabbetinden söz açarak şunları söyledi. “Sevgi beraberliği ebedî bir beraberliktir. Yaradılışın sebebi sevgidir. Cenâb-ı Hakkın, “Ey Habibim, sen olamasaydın kâinatı yaratmazdım” ifadesi muhabbetin ilk meyvesidir. Kâinatı kapsayan bu sevgiden vazgeçilmez.”
İnsanların ne sevmekten ne de sevilmekten vazgeçmediğini anlatan Benek’in konuşması dinleyiciler tarafından dikkatle takip edildi. Mevlânâ ile Bediüzzaman’ın ortak yönleri olduğunu söyleyen Benek, Bediüzzaman ile Mevlânâ arasında benzerlikleri çeşitli örnekler getirerek açıkladı. Mevlânânın sevgiyi, Bediüzzaman’ın imanı ön plana çıkardığını görüyoruz. “Ne olursan ol gel” ifadesi bunun işaretidir. Bazı insanlar İslâmiyet’in haricinde bir şey sanmışlardı. Bediüzzaman ise kendi döneminde en çok zaafa uğrayan imanı ön plana çıkarmıştır. Bunu da sevgiyle yapmıştır. İkisi de kâinatı bir kitap olarak insanların huzuruna açar. Ve kâinat kitabını okuturlar. Biri sesi ve hareketiyle, diğeri tefekkürü ile okutur. Bediüzzaman Din ilimlerinin yanında Fen ilimlerinin de okutulması gerektiğini savunmuştur. Daha çok Eğitim ve Muhabbet üzerinde durmuştur. Rusya’da esir düştüğünde Ben “kaderin esiriyim” demiştir. 5000 sahife eserlerinde imanı işlemiştir. Sürgün, Zehir, tecritleri hayatının her döneminde tatmıştır. Kâinatı inkâr eden felsefecilere o, kâinatı yine Allah ile ispat etmiştir. İlimle dini buluşturmuştur. Kendine zulmedenleri ciddiye almamıştır. ‘Biz muhabbet fedâileriyiz, husûmete vaktimiz yoktur’ demiştir. Ölürken arkasından dünyalık hiçbir şey bırakmamıştır. Sadece milyonlara varan Risâle-i Nur talebeleri ve eserlerini bırakmıştır. ‘Bu zamanda sevgi yetmez muhabbette lâzımdır’ demiştir. Hiçbir siyasî oluşumun içinde yer almamıştır.
Risâle-i Nur kalpler üzerinde kurulan bir ilâhî aksiyondur. Maddî ve mânevî kalkınma birlikte olmalıdır. Muhabbet Allah için olmalıdır. Nurcular bu toplumun sadakasıdır. Mânevî sigortasıdır. Risâle-i Nur mesleği şefkat ve muhabbettir. Bilimle teknolojiyi Müslümanlaştırmak için çalışmıştır. Zalimlerin yanında hiç olmadı. Devamlı mazlûmları savundu. Tek rızası Allah rızasını kazanmaktı. Bugün Proflardan okuma yazma bilmeyenlere kadar Risâle-i Nur her sahada okunmaktadır. Meşrû hayata talep, Sünnet-i Seniyeye talep varsa burda Bediüzzaman imzası vardır. Peygamberi ve Kur’ânı ondan anladık. Gazali’den sonra 20.Y.Y İslâm tefekkürünü Avrupa’ya Asya’ya İslam âlemine Bediüzzaman yaymıştır. Allah için sevmek, Allah için sabretmek ve Allah için Muhabbeti savunmuştur. Risâle-i Nur akla, kalbe ve şefkate önem vermiştir. Müspet düşünmeyen muhabbet edemez. Su-i zan, endişe kalbi öldürür tezini ortaya atmıştır” dedi.
|
Abdullah UZUN
/ RİZE
28.03.2007
|
|
|
‘Gerçek muhabbetin kimyası imandır’ |
Risâle-i Nur Enstitüsü Fatih Şubesi tarafından düzenlenen programda konuşan Sosyolog Yusuf Özkan Özburun, iman olmadan, muhabbetin gayrımeşrû ve zararlı olacağını belirterek, “Gerçek muhabbetin kimyası imandır” dedi.
Bediüzzaman Haftası kapsamında Türkiye’nin birçok il ve ilçesinde düzenlenen programlar devam ederken Risâle-i Nur Enstitüsü Fatih Şubesi de bir program gerçekleştirdi. Yusuf Özkan Özburun’un “İlâhî ve Beşeri Muhabbetin Kimyası” ve Dr. Hakan Yalman’ın “Varlığın Besmelesi Sevgi” başlıklı birer konuşma yaptığı programda, sevginin ilâhî kaynağı, insanlardan diğer varlıklara nasıl yansıması gerektiği, gerçek sevginin nasıl olması gerektiği anlatıldı.
Fatih Zübeyde Hanım Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen ve Harun Güneş’in Kur’ân-ı Kerim tilâvetiyle başlayan programda ilk sunum Yusuf Özkan Özburun tarafından yapıldı. Modern dünyanın, birçok şeyde olduğu gibi sevginin de içini boşalttığını söyleyen Özburun, “‘Sevmek çok güzel bir şey, dünyada sevmekten daha âlâ bir şey var mı? Her şey sevgiyle başlar, her şeyin başı sevmek.’ Tamam bunlar güzel. Fakat bu arada, muhabbetin ne olduğu, gerçek anlamda hakkıyla, hak için, insana yakışan, insanın fıtratıyla örtüşen, varlığıyla örtüşen muhabbetin ne olduğu buharlaşıyor” dedi.
RİSÂLE-İ NUR İMAN SİMYASINI TALİM EDİYOR
Kimya biliminden önce, içinde metafizik ögeleri, duâyı, varlığı dönüştürme arayışını taşıyan simya ilminin olduğunu ifade eden Özburun, simyanın esprisinin, sıradan madenleri olağanüstü madenlere, pahalı madenlere dönüştürmek, aynı zamanda varlığı anlamaya çalışmak olduğunu vurguladı. “Risâle-i Nur da bize iman simyasını talim ediyor. Nasıl talim ediyor? Bize niyetin tashihi, sıhhatli hale getirilmesiyle bakış açısının, nazarın düzeltilmesini tavsiye ediyor” diyen Özburun, Risâle-i Nur’un bize telkin ettiği iman simyasının, bakılan her şeye, yaşanılan her duruma oradan bir marifet güldestesi çıkaracak hassasiyeti vermek olduğunu ve bu bütün irşad hareketlerinin gayesinin bu olduğunu anlattı.
Gerçek muhabbetin kimyasının iman olduğunun altını çizen Özburun, “İman olmadan, bir elmayı hakikatini düşünmeden, hayvancasına dişlemenin gayrımeşrû bir tarafı vardır. Sende oluşturduğu bir kirlenme, can sıkıntısı, daralma, bir ufunet vardır. Niyeti tashih etmeden, nazarı tashih etmeden, bakış açısını düzeltmeden ve kalbinle varlığa, eşyaya muhatap olma terbiyesine talib olmadan gerçek bir muhabbet, sağlıklı bir muhabbet geliştirileceği kanaatinde değilim” şeklinde konuştu.
Kur’ân-ı Kerim’de de ‘aşk’ tabiri olmadığını, ‘hubb’ ve ‘vudd’ kelimeleri olduğunu ifade eden Özburun, “Yeryüzünden, mahlûklardan Allah’a doğru olan muhabbete ‘hubb’ diyoruz, anladığımız kadarıyla. Allah’tan bize doğru inzal olunan sevgiye de ‘vudd’ diyoruz. Yani Vedud isminin tecellisi” dedi. Peygamberimizin vefatından yüz yıl kadar sonra İslâm literatürüne giren ‘aşk’ kavramının ise ilk zamanlar, ‘varlığa sorular sormak ve kendini anlamaya çalışmak, arayışın kişide dert ve ıztırap haline gelmesi’ mânâsında kullanıldığını dile getirdi. Özburun, sonraki zamanlarda aşkın kimyasının bozularak, Vedud isminin tecellisi olmaktan çıktığını vurguladı.
Özburun, aşkın, sevginin, muhabbetin kimyasını anlamak için Risâle-i Nur’da, Bediüzzaman’ın, dünyanın, kendine bakan fani yönü, esma-i İlâhiyeye bakan yönü ve ahirete bakan yönü olmak üzere üç yön tarifinin dikkate alınması gerektiğini de ifade etti.
BAŞLANGIÇTAKİ MUKADDES MEYİL: SEVGİ
“Varlığın Besmelesi Sevgi” başlıklı bir konuşma yapan Dr. Hakan Yalman da, varlığın ilk başlangıcında mukaddes bir meyil olduğunu söyledi. “İçinde yaşadığımız dünyanın, yeryüzünü nehirleriyle, sinekleri, böcekleri, yıldızlarıyla oluşturan mukaddes saik neydi?” diye düşündüğümüzde kendi hayatımızdan, kendi ruh dünyamızdan bazı çıkarımlar yapabileceğimizi söyleyen Dr. Yalman, “Özellikle insan üzerindeki çalışmalarımızda, insanı anlamaya gayret ettiğimizde, ortaya çıkan sonuç şu ki, eşyanın o en başlangıçtaki ilâhî saiki anlamaya en yakın özelliği duyguları. Duygular derinlerde ve gerçekten hissedildiğinde davranışa dönen haller. O halde şu varlık dediğimiz, kâinat dediğimiz tablo, eğer Rabbimizin san’at eseri, mukaddes bir davranışı olarak algılanacak olursa onun gerisindeki ana unsur, yani varlığın bu şekilde ortaya çıkmasında Rabbimizin kudret kaleminin bu eserleri ortaya koymasındaki ana unsur ne diye düşündüğümüzde sonsuz Cemal ve Kemal’in kendini görmek ve göstermek istemesi gibi bir hakikat önümüze çıkıyor” şeklinde konuştu. “Sonsuz Cemal ve Kemal’e yönelik duygu nedir?” sorusuna verilebilecek aşikâr cevabın da “sevgi” olduğunu belirten Yalman, “Yani Rabbimiz, mukaddes bir sevgi duygusu zemininde varlığı, şu içinde yaşadığımız kâinatı, varlıklar dediğimiz sistemi yaratıyor” dedi.
SEVGİ VARLIĞIN ESASI OLMAYA DEVAM EDİYOR
Başlangıçtaki ilâhî saik olan sevginin her an varlığın esası olarak devam ettiğini de vurgulayan Yalman, “İşte Bediüzzaman’ın da belki sevgi olarak bize anlattığı en önemli şey bu” sözleriyle konuşmasını sürdürdü.
Varlıktan bu sevgiye nasıl ulaşılabileceği sorusuna cevap ararken de önümüze çok önemli bir şifre çıktığına dikkati çeken Yalman, “Cenâb-ı Hak bizi varlıkla irtibatlandırırken her işin başlangıcında, Bismillahirrahmanirrahim şifresi ile muhatabiyeti emrediyor. Peygamberimizin hayatında da onun belki en şifre duâsı, en öz duâsı besmele idi. Burada, Rahman ve Rahim olan bir Allah’tan ve O Allah’ın ismiyle başlamaktan, Allah’ın ismiyle varlığı algılamaktan bahsediyoruz. Bir kere, âlemlerin Rabbinin bize sevgisi Rahman boyutunda hissettirmesinde, yeryüzünde bize ulaşan, maddî boyuttaki nimetler var. Yediklerimiz, içtiklerimiz, dokunduklarımız, dinlediklerimiz. İçimizde yaşadığımız muhabbet duygusu da Rabbimizin aslında bir ihsanı. Ve duygular boyutunda, mânâ boyutunda sevgisini bize hissettirişi. Orada da Rabbimizin Rahimiyetini anlıyoruz” dedi.
Sevginin yansımasının önemiyle ilgili olarak Emoto adlı bir Japon bilim adamının araştırmasını örnek gösteren Yalman, araştırmada su damlalarına sevgi sözcükleri söylendiğini de ve huzur verici müzikler dinletildiğinde su kristallerinin muhteşem şekiller aldığını anlattı. İnsandaki görme, işitme gibi işlevlerin yanı sıra duyguların beyindeki oluşumunu da görsel malzemelerle anlatan Yalman, Rabbimizin bizlerle sevgiye dayalı bir bağı olduğunu ve her şeyin bizden sevgi beklediğini vurguladı.
|
/ İSTANBUL
28.03.2007
|
|
|
Bediüzzaman Adıyaman'da anıldı |
Adıyaman’da yayın yapmakta olan Mercan televizyon kanalında “Bediüzzaman Said Nursî vefatının 47. yıldönümü dolayısıyla düzenlenen bir programla anıldı.
Konuşmacılardan Av. Hasan Demir, Bediüzzaman’ın demokrasi, hürriyet ve meşveret konularındaki açılımlarını ve orijinal fikirlerini ele aldığı konuşmasında “Eğer bir toplum hakkını savunmazsa dindar idarecilerini de müstebit yapar” ifadesine değindi.
İlahiyatçı İsmail Zorlu ise Bediüzzaman’a göre eğitim konusunu işledi. Zorlu, “Bizim düşmanımız; cehalet, zaruret ve ihtilâftır. Bu üç düşmana karşı san’at, marifet ve ittifak silâhlarıyla cihad edeceğiz” düsturundan hareketle günümüzde eğitimin nasıl ve ne şekilde olması gerektiğini Bediüzzaman’ın görüşleri ışığında ifade etti.
Konuşmacılardan Nureddin Gürsoy ise Bediüzzaman’ın eserleri olan Risâle-i Nur hakkında genel bir değerlendirmede bulundu.
Ayrıca Yeni Asya okuyucuları tarafından geliri muhtaç öğrencilere dağıtılmak üzere Demokrasi Parkında bir hafta süreli kermes ve kitap fuarı düzenlendi.
|
Yeni Asya
/ ADIYAMAN
28.03.2007
|
|
|
Müstehcen siteler engellenecek |
TBMM Adalet Alt Komisyonunun yaptığı düzenleme doğrultusunda Telekomünikasyon İletişim Başkanına, çocukların cinsel istismarı ve müstehcenlik içeren sitelerin yayınını engellemek için yetki verilecek. TBMM Adalet Alt Komisyonu, internet ortamında işlenen bazı suçlarla mücadeleyi öngören kanun tasarısı üzerindeki çalışmalarını tamamladı.
AKP Ağrı Milletvekili Halil Özyolcu başkanlığında toplanan Adalet Alt Komisyonu, internet ortamında işlenen suçlarla mücadeleye ilişkin tasarıyı ele aldı. Alt Komisyon, Elektronik Ortamda İşlenen Suçların Önlenmesi ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısını, daha önce verilen 14 değişiklik ve yeni madde eklenmesine ilişkin önergeler doğrultusunda görüştü. Komisyonun yaptığı düzenleme doğrultusunda, Telekomünikasyon İletişim Başkanına, çocukların cinsel istismarı ve müstehcenlik içeren sitelerin yayınını engellemek için yetki verilecek.
Tasarıya getirilmesi benimsenen düzenlemeye göre, ‘’İnternet Ortamında İşlenen Bazı Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun Tasarısı’’nın adı, ‘’İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Kanunu Tasarısı’’ olarak değiştirilecek.
Kanun; içerik sağlayıcı, yer sağlayıcı, erişim sağlayıcı ve toplu kullanım sağlayıcıların yükümlülük ve sorumlulukları ile internet ortamında işlenen belirli suçlarla içerik, yer ve erişim sağlayıcıları üzerinden mücadeleye ilişkin esas ve usulleri düzenleyecek.
Erişimi sağlayıcı, hukuka aykırı içerikte suç unsuru bulunduğundan haberdar edilmesi ve engelleme yeteneği bulunması durumunda, hukuka aykırı içeriği yayından kaldırmakla yükümlü olacak. İçerik veya yer sağlaycısının yurtdışında bulunması halinde, erişimin engellenmesi kararı, Telekomünikasyon tarafından verilecek.
Yeni düzenlemeyle, erişimi engellenecek suçlara ilişkin katalogda da değişiklik yapılıyor. Çocukların cinsel istismarı ve sağlık için tehlikeli madde temini suçları, erişimi engellenecek suçlar arasından çıkarılacak. Suçu ve suçluyu övmenin eklendiği katalog, müstehcenlik, fuhuş, intihara yönlendirme, kumar oynanması için yer ve imkan sağlama suçlarından oluşuyor.
|
/ ANKARA
28.03.2007
|
|
|
Yaşar Cihan, serbest bırakıldı |
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink cinayeti soruşturması kapsamında Trabzon’da gözaltına alınarak İstanbul’a getirilen Büyük Birlik Partisi (BBP) Trabzon İl Başkanı Yaşar Cihan, savcılıkça ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı.
İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünden Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesine sevk edilen Cihan, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Fikret Seçen tarafından sorgulandı. Savcı Seçen, daha sonra Cihan’ı serbest bıraktı.
|
/ İSTANBUL
28.03.2007
|
|
|
Umuda yolculukta 7 ölü |
Van’ın Başkale ilçesinde yurda yasa dışı yollardan giren ve donarak ölen yabancı uyruklu 7 kişinin cesedi bulundu.
insan kaçakçılarına yönelik çalışmalarını sürdüren Jandarma Komutanlığı ekipleri, İran üzerinden yasa dışı yollardan Türkiye’ye giriş yapan bir grup bulunduğu ihbarını aldı. Grubun yakalanması için sınır hattında arama yapan Jandarma Komutanlığı ekipleri, Yiğit Dağı bölgesinde donmuş halde 7 erkek cesedi buldu. Olay yerinde yapılan incelemenin ardından at sırtında Özpınar köyüne taşınan cesetler, daha sonra Başkale Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Başkale Devlet Hastanesinde yapılan otopsinin ardından 1’i parçalanmış olan 7 erkek cesedi, Diyarbakır Adli Tıp Kurumuna gönderildi.
|
/ BAŞKALE
28.03.2007
|
|
|
Ağustos’ta 30 bin öğretmen atanacak |
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Ağustos ayında 20 bini sözleşmeli, 10 bini kadrolu toplam 30 bin öğretmen ataması daha yapacaklarını, 2-3 bin kadar da memur ve hizmetli alacaklarını bildirdi.
Çelik, Şubat’ta 10 bin öğretmen ataması yaptıklarını hatırlatarak, ‘’Ağustosta da 20 bini sözleşmeli, 10 bini kadrolu toplam 30 bin öğretmen ataması daha yapacağız. Bunun yanı sıra 2-3 bin de memur ve hizmetli alacağız. Bunlarla ilgili çalışmalarımız sürüyor. Memur ve hizmetliler birkaç ay içinde göreve başlayacaklar’’ diye konuştu.
Çelik, yeni kurulan üniversitelere rektör atamasıyla ilgili bir soru üzerine ise YÖK’ün yeni kurulan 15 üniversiteye rektör atamasıyla ilgili seçim yaptırdığını ve bazı adaylar belirleyip Cumhurbaşkanlığına sunduğunu anımsatarak, ‘’Biz bu durumun yasalara ve Anayasaya aykırı olduğunu ifade ettik. Çünkü yasa ve Anayasadan alınmamış bir yetkiyi hiçbir kişi ve kurum kullanamaz. Anayasa Mahkemesi, gerekçeli kararı açıkladı. Bu karar dikkatle okunmalı. Yüksek Öğrenim Kanunu’nun 13. maddesine göre, YÖK’ün kurulan 15 üniversiteye rektör ataması yapması mümkün değil’’dedi.
|
/ ANKARA
28.03.2007
|
|
|
PKK'ya ait 7 sığınak ortaya çıkarıldı |
Batman’da terör örgütü PKK’ya ait 7 sığınak ortaya çıkarıldı. Batman İl Jandarma Komutanlığından yapılan yazılı açıklamada, terör örgütü PKK’ya yönelik operasyonlar kapsamında yürütülen arazi arama ve tarama çalışmalarında, örgüt mensuplarınca kullanılan 7 sığınağın ortaya çıkarıldığı belirtildi.
Sığınaklarda çok miktarda patlayıcı madde ile ilk yardım malzemeleri ele geçirildiği kaydedilen açıklamada, ele geçirilen patlayıcıların, petrol boru hatları, petrol kuyuları, köprü, demir yolları, geçici köy korucularının yoğun olarak kullandığı köy yolları ile kamu kurum ve kuruluşlarına yönelik sabotajlarda kullanılmak amacıyla gizlendiği bildirildi. Bu arada, aynı operasyon kapsamında, ‘’terör örgütüne yardım ve yataklık ettikleri’’ gerekçesiyle gözaltına alınan 3 kişinin tutuklandığı, 3 kişi hakkında yakalama müzekkeresi çıkarıldığı belirtildi.
|
/ BATMAN
28.03.2007
|
|
|
Türkçedeki bozulma gazeteci ve üniversitelere sorulacak |
Türkçedeki Bozulma ve Yabancılaşmanın Araştırılması, Türkçenin Korunması ve Etkin Kullanımı İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan TBMM Araştırma Komisyonu, köşe yazarları ve üniversitelere yazı göndererek, görüş isteyecek.
Köşe yazarlarına gönderilecek yazıda, ‘’Milletlerarası savaşın’’ diller ve kültürler üzerinden yapıldığı bildirilerek, ‘’Silah zoruyla yok edilemeyen milletler, dil ve kültür istilalarıyla ortadan kaldırılmaktadır’’ denildi. Bugün Türkçenin iyi konuşulup yazılamadığının, herkesin kabul ettiği bir gerçek olduğu vurgulanan yazıda, şu görüşlere yer verildi:
‘’Hemen herkesin konuşmasında yanlış söyleyiş ve cümle bozukluklarına rastlanılmaktadır. Türkçemiz her geçen gün biraz daha bozulmakta ve yabancılaşmaktadır. İş yerleri ve ürün adlarında yabancı kelimelerin tercih edilmesi, kitle iletişim araçlarının bozuk dil kullanımını özendirmesi, Türk alfabesinde olmayan w, q, x gibi harflerin Türkçe kelimelerde kullanılmaya başlaması, söz varlığımızın giderek kısırlaşmasına ve kabalaşmasına, söyleyiş bozukluklarına, kelimelerin yanlış anlamda ve yanlış biçimde kullanılmasına yol açmıştır.’’
Türkçedeki bozulma ve yabancılaşmanın nedenlerinin belirlenmesi için Meclis Araştırma komisyonu kurulduğu hatırlatılan yazıda, köşe yazarlarından komisyona görüş ve önerilerini iletmeleri istendi. Üniversitelere gönderilecek yazıda da bünyesinde Fen-Edebiyat Fakültesi ile Eğitim Fakültesi bulunan üniversitelerin, Türkçenin korunması ve etkin kullanımı konusunda komisyona bir rapor göndermeleri istendi.
|
/ ANKARA
28.03.2007
|
|
|
RTÜK’ten ücretsiz filtreleme programı |
RTÜK, internet kullanımını çocuklar için tehlike olmaktan çıkartmak, güvenli internet kullanımında anne - babalara destek olmak amacıyla ücretsiz filtreleme programı hizmeti veriyor.
Alınan bilgiye göre, internet ortamında çocuklarının güvenliğini sağlamak isteyen anne ve babalar, ‘’www.rtuk.org.tr’’ adresindeki RTÜK web sitesinde yer alan ‘’Çocuklarımız İçin İnternet Güvenliği’’ bölümüne yerleştirilmiş olan filtreleme programını, evlerindeki bilgisayarlara kolayca indirebilecek.
Çocukların internet ortamında zararlı muhtevaya maruz kalmalarını önlemek ve internet okur-yazarlığını geliştirmek amacıyla sitede bölüm açan RTÜK, internetteki zararlı içerikten korunma konusunda gerekli bilgilere yer verdi.
Microsoft Türkiye yetkilileri ile yapılan görüşme sonucunda ücretsiz güvenlik programı yükleme hakkı sağlanırken, siteye giren anne ve babaların filtre programını kolayca kendi bilgisayarlarına indirebilmeleri için pratik yükleme bilgileri de veriliyor.
AVRUPA ÜLKELERİ ORTAK ÇARE ARIYOR
Uluslar arası bir ağ olan internetle ilgili hukukî problemlerin çözümü konusunda Avrupa Birliği üyeleri de ortak çare arıyor.
Türkiye dışındaki bazı ülkelerde zararlı muhteva taşıyan sitelerin girişlerinde yaş uyarısı yayınlanması zorunluluğu bulunmasına karşılık, en etkili tedbirin çocukların kullandıkları bilgisayara filtreleme programı yerleştirmek olduğu belirtiliyor.
Uzmanlar, uzun vadede ebeveynlerin bilinçlendirilmesinin ve bilinçli anne-babaların teknik imkanları da kullanarak çocuklarını zararlı internet muhtevasından kendilerini nasıl koruyabilecekleri konusunda eğitmelerinin sağlanmasını tavsiye ediliyor. Bununla birlikte, filtreleme araçlarının küçük yaştaki çocuklar için ebeveyn gözetimine ek olarak kullanılabileceğine dikkat çekiliyor.
|
/ ANKARA
28.03.2007
|
|
|
Çalışan çocuklar için ‘sokak lambası’ |
Bilkent Üniversitesi Toplum Gönüllüleri (TOG) üyelerinin başlattığı ‘’Sokak Lambası’’ projesiyle hem çalışıp hem okuyan çocuklar topluma kazandırılıyor.
Öğrenci Dekanlığı Koordinatörü Ayşın Gürbüz, projenin amacının bu çocuklara doğru örnekler göstererek, istikballerini sokakta değil, bir hemşire olarak, bir öğretmen olarak görebilmesi için repartuvar geliştirmek olduğunu söyledi. Üniversite olarak projede çalışan öğrencilere sadece lojistik destek verdiklerini belirten Gürbüz, projenin tamamiyle Bilkent Üniversitesi öğrencilerine ait olduğunu vurguladı.
Çocuklar için zaman zaman meslek tanıtımları da yaptıklarını belirten Kara, anketlerle çocukların en çok olmak istedikleri meslekleri belirlediklerini ve sonuca göre farklı meslek gruplarından insanları çocuklarla tanıştırdıklarını ifade etti. Kara, çocuklar için kültürel faaliyetler düzenlediklerini de belirtti. Müze gezileri, piknikler, konser, sinema ve tiyatro gibi faaliyetlere çocukları götürdüklerini kaydeden Kara, ayrıca çocukların okullarını sevmelerini de sağlamaya çalıştıklarını bildirdi. Çocukların kendilerine güven duymalarını sağlamaya çalıştıklarını belirten Kara, ‘’Proje kapsamındaki tüm etkinlikleri çocuklarla birlikte yapıyoruz. Çocukların etkinliklere katılımlarını azami ölçüde sağlamaya çalışıyoruz’’ dedi.
|
/ ANKARA
28.03.2007
|
|
|
Çökme tehlikesi altında ders |
Mardin’in Derik ilçesinde 35 yıl önce eğitime açılan Atatürk İlköğretim Okulu çökme tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor.
650 öğrencisi 23 öğretmeni ve 2 idarecisi bulunan okulun tadilatı konusunda önemli bir çalışma yapılmaması da tepki görüyor. Okul Aile Birliği Başkanı Vedat Önel, Bingöl depreminden sonra okulun bazı yerlerinde çatlaklar meydana geldiğini belirterek, “Artık duvarların sıvaları kendiliğinden dökülüyor. Çivi dahi tutmuyor. Zamanında önlem alınmazsa her an bir facia yaşanır. Yetkililerden duyarlı olmalarını istiyoruz” dedi.
|
/ MARDİN
28.03.2007
|
|
|
Büyük Menderes seferberliği |
Aydın Valisi Mustafa Malay, Büyük Menderes nehrindeki kirliliğin önlenmesi için herkesin üzerine düşeni yapması gerektiğini belitti. Malay, “Evlerde ve resmî dairelerde sular boşa akıyor. Buna göz yummaya hakkımız yok” dedi.
Büyük Menderes’in kirliliğinin önlenmesi için Aydın, Denizli ve Uşak illeri mülki amirlerinin katımlıyla yapılan bölge toplantısının ardından, Aydın il sınırları içindeki durumun tesbit edilmesi için ikinci bir toplantı düzenlendi.
Toplantının açılışında konuşan Vali Malay, Büyük Menderes Nehri’nin bulunduğu durumun yürekler acısı olduğunu söyledi. Toplantıda Uşak Valisi Kayhan Kavas’ın “Uşak Büyük Menderes’i kirletmiyor” dediğini hatırlatan Malay, son tahliller sonrasında Uşak ilinin halen nehri kirletmeye devam ettiğini ifade etti. Kirliliğin en büyük sebeplerinin sanayi ve kanalizasyonlar olduğuna işaret eden Malay, bir araya gelip ortak yatırımlar yapılarak sorunların çözülebileceğini iddia etti.
|
/ AYDIN
28.03.2007
|
|
|
Sarıyer Uyum Villaları’nda yıkım |
Sarıyer’de 22 yıl önce yapılan ve İmar Yasası’ndaki değişiklikle ruhsatsız duruma düşen Uyum Villaları’ndan 54’ünün yıkımına başlandı.
Maden Mahallesi sırtlarında yer alan ve 1985 yılında Uyum Kooperatifi tarafından inşa ettirilen deniz manzaralı Uyum Villaları’nın yıkımı yönünde alınan karar uyarınca sabah saatlerinde bölgeye gelen İstanbul Büyükşehir Belediyesi İmar Müdürlüğüne bağlı zabıta ekipleri, 3’er kattan oluşan 54 villanın yıkımına geçti. İş makineleri yardımıyla 15 villanın yıkımını gerçekleştiren ekiplerin çalışmaları sürüyor.
|
/ İSTANBUL
28.03.2007
|
|
|
TABA’dan mektup yağmuru |
Türk- Amerikan İşadamları Derneği (TABA-AmCham), sözde Ermeni soykırımını kabul eden yasa tasarısına karşı yürüttüğü lobi faaliyetleri kapsamında, aralarında Boeing, General Electric, Citibank gibi şirketlerin üst düzey yetkililerinin de bulunduğu 960 kişiye mektup gönderdi.
TABA’dan yapılan açıklamada, önümüzdeki günlerde görüşülmesi beklenen sözde Ermeni soykırımını kabul eden yasa tasarısına karşı yoğun bir şekilde lobi faaliyeti başlatan derneğin, ABD’de siyasetten iş dünyasına, sivil toplum kuruluşlarından bürokrasiye kadar önde gelen 960 kişiye mektup gönderdiği bildirildi. Açıklamaya göre, TABA-AmCham’ın mektup yazdığı isimler arasında Boeing, General Electric, Citibank gibi şirketlerin üst düzey yetkilileri de bulunuyor. TABA-AmCham’in Genel Başkanı Uğur Terzioğlu’nun, Türk tarafına Devlet Bakanı Ali Babacan’ın başkanlık ettiği Amerikan Türk Konseyinin (ATC) yıllık toplantısı için 40 kişilik bir heyetle Washington’da bulunduğunun aktarıldığı açıklamada, Terzioğlu başkanlığındaki TABA heyetinin, Amerikan senatörlerinden Robert Wexler ve Ed Whitfield ile bir araya geleceği aktarıldı.
Terzioğlu, Amerikan Türk Konseyinin toplantısının ardından Amerikan Ticaret Odasının Washington D.C.’de yapılacak olan yıllık Odalar toplantısına da katılacak.
|
/ İSTANBUL
28.03.2007
|
|
|
OKS’ye başvurular başladı |
Fen, Anadolu ve Sosyal Bilimler liseleri, özel okullar, polis kolejinde okumak isteyen öğrenciler ile devlet parasız yatılı okuyacak ilköğretim 8. sınıf öğrencilerinin katılacağı Ortaöğretim Kurumları Sınavı’na (OKS), başvurular başladı.
2007-2008 öğretim yılında resmi ve özel fen liseleri, sosyal bilimler liseleri, Anadolu Liseleri, Anadolu öğretmen liseleri, Anadolu meslek liseleri, Anadolu teknik liseleri, Anadolu imam-hatip liseleri ve sağlık meslek liselerinde okumak isteyen öğrenciler OKS’ye katılacak. Başvurular, 15 Nisan pazar gününe kadar yapılabilecek.
|
/ ANKARA
28.03.2007
|
|
|
Aspirin, hastalıkları azaltabiliyor |
Aspirinin, ileri yaştaki kadınlar arasında kalp-damar hastalıklarından ölüm oranını önemli ölçüde azaltabileceği bildirildi.
Amerikan “Archives of Internal Medicine” dergisinde yayınlanan makaleye göre, 24 yıl boyunca yaklaşık 80 bin kadın arasında yürütülen araştırma, aspirin içen kadınlarda kardiyovasküler hastalıklardan ölüm oranının yüzde 38, kanserden ölüm oranının da yüzde 12 azaldığını gösterdi.
Araştırmaya imza atan ekipten Andrew Chan, 1 ila 5 yıl boyunca aspirin içmenin, kalp-damar hastalıklarından ölümleri önemli ölçüde azalttığı yorumunu yaptı. Harvard üniversitesi uzmanlarından Dr. Chan, bu sonuçların sadece az veya ortalama dozda aspirin kullananlar arasında gözlemlendiğini vurguladı. İlâcın etkisinin, özellikle ileri derecede kardiyovasküler rahatsızlık riski taşıyan orta yaş üzeri kadınlar açısından daha önemli olduğu kaydedildi.
Dr. Chan, kanserden ölüm riskinin azalabilmesi için de aspirinin en az 10 yıl kullanılmış olması gerektiğini dile getirdi.
|
/ NEW ORLEANS
28.03.2007
|
|
|
Parkinsonda 'pil tedâvisi' uygulaması |
Ege Üniversitesi (EÜ) Tıp Fakültesi Nöroşirürji Anabilim Dalı’nda uygulanan bir yöntemle parkinson hastalığının tedâvisinde beynin içine pil takılarak hastalığın ilerlemesi durduruluyor.
Parkinsonun beyindeki kontrol dışına çıkmış merkezlerden kaynaklandığını açıklayan Nöroşirürji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sertaç İşlekel, “İnce bir iğne yardımıyla kontrol dışına çıkan merkeze girerek, radyofrekans enerjisiyle o bölgeyi tahrip edip tedavi edebiliyoruz. Bu yönteme alternatif olarak, aynı tedaviyi beyin içine yerleştirdiğimiz pil aracılığıyla da yapabiliyoruz” dedi.
Bu teknikte beynin içine elektrotlar yerleştirilerek köprücük kemiğinin altına, cilt altında kalacak şekilde cihaz yerleştirildiğini kaydeden Prof. Dr. İşlekel, “Pil ayarlanarak, pankreas tedavisi yapılıyor. Bu şekilde bozuk merkezi kontrol altına alıyoruz. Rahatsızlık beyindeki hassas bir bölgedeyse burayı yakmak mümkün olmuyor ancak pil taktığımızda hassas bölgeleri de uyarabiliyoruz” diye konuştu.
|
/ İZMİR
28.03.2007
|
|
|
“Namaz, Allah ile konuşmaktır” |
Hatay’ın Kırıkhan ilçesinde faaliyet gösteren Umut Eli Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği tarafından “Namazla Diriliş” adlı bir konferans düzenlendi. Konferansa Kırıkhan Müftüsü Abdussamet Pat, Kırıkhan Belediye Başkanı İsmail Turan ve çok sayıda dinleyici katıldı.
Hafız Abdullah Sait Güler’in Kur’ân tilâvetiyle başlayan programa konuşmacı olarak yazar Aziz Kutluay, Ramazan Kaya ve gazeteci yazar Ali Eren katıldı.
Araştırmacı Yazar Ramazan Kaya konuşmasında: “Namaz Allah’la konuşmaktır. Namaz Allah’la beraber olmaktır. Siz Rabbinizle beraber olmak istemez misiniz? Namaz Rabbimizle bir iletişimdir. Namaz ben Allah’a muhtacım, ben Hz. Muhammed (asm) ile cennet beraber olmak istiyorum demektir. Namaz her işte Allah’ı hesaba katmak demektir” dedi.
|
/ HATAY
28.03.2007
|
|
|
|