İnsan hakları çerçevesinden bakıldığında eğitimin amacının bireyin kendini geliştirme ve gerçekleştirme hakkının sağlanması olarak özetlenebileceği belirtildi. Bu sonuca ulaşmak için ise bireyin yetenekleri ve ilgi alanlarına dayalı bir eğitim imkânına kavuşmasının altı çiziliyor.
Günümüzde kaynakların kısıtlılığı ve verimlilik beklentisi dolayısıyla, bireye verilen eğitimin maddî ve manevî üretim alanında, bu üretimin verili ekonomik düzen çerçevesinde gerçekleştirildiği iş dünyasında bir karşılığının olması da gözetilebilir.
Yapılması gereken iki şey var:
Birincisi, öncelikle meslekî eğitime hangi aşamada başlanacağına karar vermek ve eleme sınavlarıyla öğrencilerin çoğunluğunun bir işe yaramadıkları duygusuna kapılıp ruhsal olarak örselenmelerine yol açmak yerine, kendilerine en uygun alanı belirlemesine katkı yapacak verileri açığa çıkaran bilimsel gözlemler ve ölçümler yapmak.
İkincisi ,yüksek öğrenimde lisans programlarının kontenjanları sınırlıyken bu kulvardaki yarışta şansı olmayan binlerce kişinin üniversite hayaliyle yıllarca oyalanmasına son vermek ve üniversiteye giremeyeceklere meslek edinecekleri eğitim kulvarları açmak.
OKS ne ölçüyor?
bianet.org adresinde yer alan bir yazıda; "Millî Eğitim sistemimizde öğrenci farklı programlarla ilk olarak Ortaöğretimde karşılaşır. Bu noktada sistemin öğrenci ve velilere sunduğu tek yaygın yönlendirme aracı da Ortaöğretim Kurumlarına Öğrenci Seçme (OKS) sınavıdır" denildi.
"Bugünkü uygulamada gerçekte hiçbir farkları olmaması gereken liselerin sanki farklılarmış gibi gösterilmesinin sonucu olarak binlerce çocuk ilköğretim boyunca sınav kaygısıyla yaşıyor" denilen yazıda şu ifadelere yer verildi:
"Çocuklar, oyun ve kişisel gelişim için kullanmaları gereken zamanı özel dershanelerde okulda öğrendiği bilgileri tekrarlayarak heba etmeye mecbur bırakılıyor.
Sistemin uyumsuzlukları ile medyada, basın yayın organlarında sonuçları düşünülmeden yapılan eleştirilerin de sisteme olan güveni yok ettiği belirtildi.
|