Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO), Kyoto Protokolü’nün küresel iklim değişikliğine çözüm getiremeyeceğini, çevre sorunlarının parçacı ve mekanist yaklaşımlarla ele alınmaması ve dünyanın yaşadığı ekolojik krizin çözümünde bütünleşik yaklaşımların temel alınması gerektiğini açıkladı.
ÇMO, hükümetin Çevre ve Orman Bakanlığı, Enerji Bakanlığı ve Tarım Bakanlığı eşgüdümünde küresel ısınma sorununu ele alması ve 5 Mart tarihli Bakanlar Kurulu toplantısının ana gündem maddesinin “küresel ısınma” olmasının ilk bakışta oldukça “ilginç” göründüğüne dikkat çekti.
Ancak, ÇMO’ya göre hükümet tarafından ortaya konulan yaklaşım sığ ve çevresel sorunlara çözüm getirmekten uzak: “Hükümet, küresel ısınma olgusunu tartışırken, nükleer santral ihalesinden vazgeçilmesi gerektiğini, Cargill’e tahsis edilen tarım alanlarının bu tür sorunlara yol açtığını ve yaptıkları yanlıştan döneceklerini, yargı kararına rağmen çalıştırılan termik santrallerin küresel ısınmayı tetiklediğini veya hızlı sanayileşme ve çarpık kentleşmenin doğal kaynakları tükettiğini ve tüm bunların sorumlusunun da kendilerinin ve yıllardır iktidar olan kendi benzeri siyasî oluşumların olduğunu belirtmedi.”
PROTOKOL’E ELEŞTİRİ
“Kyoto Protokolü’nün ortaya koyduğu hedefler, kürsel ısınmaya dayalı küresel iklim değişikliğine çözüm getirmek için bile tek başına yetersiz” diyen ÇMO, Kyoto Protokülünü şöyle eleştiriyor: Bazı taraflar, ilk yükümlülük döneminde sera gazı salımlarını arttırma ayrıcalığı alıyor. Meselâ, Avustralya yüzde 8, İzlanda yüzde 10 ve Norveç yüzde 1 düzeyinde arttırabilecekler. Yeni Zelanda, Rusya Federasyonu ve Ukrayna’nın sera gazı salımlarında 1990 düzeylerine göre herhangi bir değişiklik olmayacak. AB, hem birlik olarak hem de üye ülkeler açısından yüzde 8’lik bir azaltma yükümlülüğü aldı. Amerika Birleşik Devletleri’nin salım azaltma yükümlülüğü ise yüzde 7’dir. Protokol’ün 17. maddesi ise, emisyon hedefini belirlemiş ülkelerin taahhüt ettikleri hedef indirimini tutturmak için, kendi aralarında emisyon ticareti yapabilmelerine imkân tanıyor. Bir yaptırım getirmeyen örneğin, Kanada, Protokol’ün öngördüğü esneklik mekanizmaları içinde, karbon borsasında, Brezilya’dan sağladığı kota ile emisyon ticareti olarak tarif edilen bir sürecin sonunda, üretim tarzında ve tüketiminde bir değişiklik yapmadan, Kyoto Protokolü’ne “uygun” davranmış görünmüştür. Böyle bakıldığında Protokol, havayı kirletme hakkının alınıp satılabildiği bir sözleşmeye dönüşmektedir.
KÜRESEL ISINMA VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
ÇMO’ya göre gündelik olağan dışı hava olaylarını sadece bir iklim değişikliği sorununa bağlamak da doğru ve bilimsel bir yaklaşım olmuyor. Çünkü iklim; “belirli bir yerde sıklıkla gözlenen hava şartlarının bir genellemesi” olarak tanımlanıyor. Dolayısıyla bir iklim değişikliğinden söz edilebilmesi için belirli hava şartlarının uzun yıllar sıklıkla gözlenmesi gerekiyor. Bu da en az 80 ya da 100 yıllık bir dönemi yani ortalama insan ömrünü aşan bir dönemi kapsıyor.
“Küresel ısınmaya bağlı küresel iklim değişikliği”nin tek başına ele alınarak çözülebilecek bir sorun olarak görülmeye devam edildiğini söyleyen ÇMO, “Kyoto Protokolü ile yürütülmeye çalışılan süreçte, soluduğumuz hava ve onu içinde barındıran atmosfer, alınır-satılır, ticari bir metaya dönüştürülmeye çalışıyor” diyor.
|