Prof. Dr. İbrahim Kabaoğlu, ceza yasalarının ırkçılığı yasaklayıp cezalandırdığını, ancak 301’in kendisinın ırkçı ve ayrımcı bir zihniyeti yansıttığını söyleyerek, “Kökten çözüm, insan haklarının özneleri ve ceza hukukunun geçirdiği evrim ışığında koruduğu değerler bağlamında ‘insanlık’ deyimini koymak” dedi.
Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, bianet’te yayınlanan yazısında İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde, “Bütün insanlar, birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler” denildiğini kaydederek, özgürlük ve ayrım yapmamanın, kimlikler farklılığında eşit haysiyeti ifade ettiğini söyledi. Bu ilkenin, devletin kişiye karşı yükümlülükleri dışında, yatay ilişkilerde de bireylerin karşılıklı saygısını gerektiğini belirten Kaboğlu, İnsan haklarını savunmak, sadece kendinin değil, başkalarının haklarını savunmayı da üstlenmektir” dedi.
Kaboğlu, Türkiye’de uyumdan çok, ayrışmadan söz edilebileceğini ifade ederek, şöyle devam etti:
“Düşünce suçu yaratan hükümler, ne 301 ile sınırlı, ne de TCK ile. 301, farklı düşünenlere karşı sadece suç değil, insan yaşamına son vermeye varan terör ortamını da yarattı. Toplum göz göre göre adeta bir iç savaşa sürükleniyor...
301 sorunsalını insan haklarında yeni eğilimler ışığında çözmek için ne yapmalı? Önce 301’in iki derin çelişkisini yineleyelim: ceza yasaları, ırkçılığı yasaklar ve cezalandırır; ancak 301’in kendisi, ırkçı ve ayrımcı bir zihniyeti yansıtıyor. Sonra, devletin bireylere karşı mutlak üstünlüğünü, üstelik kurumlar arası eşitçi olmayan bir temelde öngörüyor.
Bu sebeplerle, 301 kaldırılmalı. ‘Başka maddeleri bulurlar’ gerekçesi, yanlış değil. Örneğin, 216. madde bile uygulamada tamamen tersi yönde okunabiliyor. Yine de 301’in kaldırılması, düşünceye karşı estirilen terörü ileri derecede azaltır. Çünkü, 301 uygulaması, ‘aşağılama’ cezalandırma yerine, farklı düşünceye karşı ‘korku’ ve ‘nefret’ yansıtıyor. Eğer 301 kaldırılmayacaksa, aşamalı şu somut öneri yapılabilir: ‘Türklük’ yerine konması önerilen ‘Türk milleti’, gelinen nokta ve yaşananlar ışığında sorunu çözmek bir yana, daha da derinleştirebilir. Bunun yerine, ‘Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları’ veya ‘Türkiyeliler’, korunan değerler olarak önerilebilir. Fakat, kökten çözüm, İnsan haklarının özneleri ve -ceza hukukunun geçirdiği evrim ışığında- koruduğu değerler bağlamında ‘insanlık’ deyimini koymak. Böylece, bütün dünyada yaşayan Türkleri koruyan (ama, ülkedeki farklı kökenlileri dışlayan) düzenleme, Türkiye ve dünya ekseninde tüm insanlığı kucaklayacaktır. Bu durumda, korunandan çok, hakaret-sövme eyleminde bulunan kişinin yaptırıma tabi tutulması öne çıkacağından, insan hakları eğitiminin amacına da katkıda bulunulmuş olur.”
|