Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 24 Şubat 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Filistin halkı bu aşağılanmayı hak etmiyor

Filistin’de Ocak 2006’da yapılan seçimler sonucunda parlamentoya giren Hamas’ın 8 bakanı ve 27 milletvekili bir yıla yakındır “güvenlik gerekçesiyle” İsrail hapishanesinde tutuklu. İsrail’in keyfî tutumu ile başta BM olmak üzere ülkelerin sessizliği büyük tepkiye sebep olurken dünya çapında imza kampanyası başlatıldı.

Ocak 2006’da yapılan Filistin seçimlerinin bölgede yeni bir dönemi başlattığının vurgulandığı kampanyada, “Birçokları için bu dönem, silah dışında da seçeneklerin bulunduğunu ve artık hakları savunmanın siyasal mücadele ile gerçekleştirileceği umudunu getiren yepyeni bir dönemdi” denildi. Oyların yüzde 50’den fazlasını alıp 132 sandalyeli parlamentoda 70 vekillik elde ederek hükümeti kuran Hamas bahane edilerek tüm Filistin’in “İsrail ve destekçileri” tarafından kapsamlı bir ambargo ile cezalandırma yoluna gidildiğinin vurgulandığı kampanyada şu görüşlere yer verildi: “Yeni hükümeti düşürmek amacıyla, tüm dünyanın gözleri önünde yürütülen ambargo tüm halkı yıpratan, kitlesel bir cezaya dönüşmüş, Filistinliler adeta mahkum edilmiştir. Bununla yetinilmeyerek, Filistin tarafındaki huzursuzluklar kullanılarak iç savaşın tohumları ekilmiştir. Ekonomik ve siyasi ambargolar ardından Gazze ve Batı Şeria’ya operasyon başlatan İsrail, çok sayıda sivili öldürmüş, 27 milletvekili ile 8 bakanı da tutuklamıştır. Biri Meclis Başkanı olan milletvekilleri o tarihten bu yana, 255 gündür ‘güvenlik tehdidi’ oluşturdukları gerekçesiyle hapiste tutulmaktadır. Daha önceki yıllardan tutuklu bulunan ve hapiste iken milletvekili seçilen 10 siyasetçi ile birlikte hapisteki toplam politikacı sayısı 40’ı aşmıştır. Böylece Filistin parlamentosunun üçte biri ile bakanlar kurulunun dörtte biri İsrail hapishanelerine atılarak meclisin ve hükümetin çalışması engellenmiştir. Halen toplam 9 bin 400 Filistinli siyasi mahkumun bulunduğu İsrail’de, vekillerin tutuklanması üzerinden bir yıla yakın bir süre geçti. Buna rağmen, ne dünya kamuoyunda, ne diğer ülkelerdeki meslektaşları nezdinde ve ne de BM’de en ufak bir kıpırdanma işareti görülmemektedir.

Ortadoğu’da barışın yolu Filistin’den geçmektedir. Filistin’de ise bu barışın sağlanması, işgal politikalarının sona ermesi ve halkın meşru temsilcilerinin serbest bırakılarak onlarla masaya oturulmasıyla gerçekleşecektir. Bugün İsrail, halkın sesini keserek barışı dinamitlemeye devam etmektedir.”

650 BİN KİŞİ HAPSE GİRDİ

Milletvekillerinin tutuklanması, İsrail’in hukuksuz tutuklama politikasını bir kez daha gündeme getirdi. Bugün İsrail hapishanelerinde tutulanların 120’si kadın, 425’i de çocuk. 2 bin 200 Filistinli hiç mahkemeye çıkarılmadı. 800’ü de herhangi bir suçlama bulunmadan hapiste tutuluyor. İsrail askeri mahkemelerinde yargılanan Filistinlilere sivil hukuk uygulanmıyor. Mahkumlar avukatları ile görüştürülmüyor. 1967 yılında işgale başladığından bu yana İsrail toplam 650 bin Filistinliyi hapse attı.

Kemal BENEK / ANKARA

24.02.2007


 

301 ayrımcılık yasası

Prof. Dr. İbrahim Kabaoğlu, ceza yasalarının ırkçılığı yasaklayıp cezalandırdığını, ancak 301’in kendisinın ırkçı ve ayrımcı bir zihniyeti yansıttığını söyleyerek, “Kökten çözüm, insan haklarının özneleri ve ceza hukukunun geçirdiği evrim ışığında koruduğu değerler bağlamında ‘insanlık’ deyimini koymak” dedi.

Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, bianet’te yayınlanan yazısında İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde, “Bütün insanlar, birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler” denildiğini kaydederek, özgürlük ve ayrım yapmamanın, kimlikler farklılığında eşit haysiyeti ifade ettiğini söyledi. Bu ilkenin, devletin kişiye karşı yükümlülükleri dışında, yatay ilişkilerde de bireylerin karşılıklı saygısını gerektiğini belirten Kaboğlu, İnsan haklarını savunmak, sadece kendinin değil, başkalarının haklarını savunmayı da üstlenmektir” dedi.

Kaboğlu, Türkiye’de uyumdan çok, ayrışmadan söz edilebileceğini ifade ederek, şöyle devam etti:

“Düşünce suçu yaratan hükümler, ne 301 ile sınırlı, ne de TCK ile. 301, farklı düşünenlere karşı sadece suç değil, insan yaşamına son vermeye varan terör ortamını da yarattı. Toplum göz göre göre adeta bir iç savaşa sürükleniyor...

301 sorunsalını insan haklarında yeni eğilimler ışığında çözmek için ne yapmalı? Önce 301’in iki derin çelişkisini yineleyelim: ceza yasaları, ırkçılığı yasaklar ve cezalandırır; ancak 301’in kendisi, ırkçı ve ayrımcı bir zihniyeti yansıtıyor. Sonra, devletin bireylere karşı mutlak üstünlüğünü, üstelik kurumlar arası eşitçi olmayan bir temelde öngörüyor.

Bu sebeplerle, 301 kaldırılmalı. ‘Başka maddeleri bulurlar’ gerekçesi, yanlış değil. Örneğin, 216. madde bile uygulamada tamamen tersi yönde okunabiliyor. Yine de 301’in kaldırılması, düşünceye karşı estirilen terörü ileri derecede azaltır. Çünkü, 301 uygulaması, ‘aşağılama’ cezalandırma yerine, farklı düşünceye karşı ‘korku’ ve ‘nefret’ yansıtıyor. Eğer 301 kaldırılmayacaksa, aşamalı şu somut öneri yapılabilir: ‘Türklük’ yerine konması önerilen ‘Türk milleti’, gelinen nokta ve yaşananlar ışığında sorunu çözmek bir yana, daha da derinleştirebilir. Bunun yerine, ‘Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları’ veya ‘Türkiyeliler’, korunan değerler olarak önerilebilir. Fakat, kökten çözüm, İnsan haklarının özneleri ve -ceza hukukunun geçirdiği evrim ışığında- koruduğu değerler bağlamında ‘insanlık’ deyimini koymak. Böylece, bütün dünyada yaşayan Türkleri koruyan (ama, ülkedeki farklı kökenlileri dışlayan) düzenleme, Türkiye ve dünya ekseninde tüm insanlığı kucaklayacaktır. Bu durumda, korunandan çok, hakaret-sövme eyleminde bulunan kişinin yaptırıma tabi tutulması öne çıkacağından, insan hakları eğitiminin amacına da katkıda bulunulmuş olur.”

/ İSTANBUL

24.02.2007


 

‘301 kaldırılsın’ yürüyüşü bugün

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, “ifade özgürlüğünün önündeki en büyük engellerden biri” olarak nitelediği yeni TCK 301. maddenin tamamen kaldırılması için “Düşünceye Özgürlük” yürüyüşü düzenliyor.

Yürüyüş, bugün saat 13:00’te Taksim Tramvay Durağı’ndaki buluşmayla başlayacak; buradan İstiklal Caddesi üzerinden Galatasaray Meydanı’na yürünecek. “301. madde değişikliğine karşı “değişiklik değil, kaldırılmasını istiyoruz” talebini dile getirmek isteyen herkesin ortak sesi, İstiklal Caddesi’nde yankılanacak” İHD İstanbul, sanatçı, aydın, gazeteci, 301 mağdurları ve düşünceye özgürlük isteyen herkesi yürüyüşe davet ediyor.

/ İSTANBUL

24.02.2007


 

Çiçek: Vatandaşın gündeminde 301 yok

Adalet Bakanı Cemil Çiçek, 301. maddenin vatandaşın gündeminde olmadığını belirterek, “Vatandaşa gidin sorun. Herkesin derdi iş, istihdam, ekmek, aş, daha iyi yaşamak, çoluğunun çocuğunun derdidir. Dolayısıyla bu 301 kimin gündeminde? Belli entellektüel bir kısım çevrelerin gündeminde” dedi.

Bakan Çiçek, “Kamuoyunda çok tartışılan 301. madde ile iligili somut bir adım atılacak mı?” yönündeki soruya, “301. madde maalesef önü arkası bilinerek yapılan bir tartışmadır. 301. madde vesilesi ile gördük ki Türkiye’deki tartışmalar ne kadar sığ, ne kadar bilgiden uzak yapılıyor, ne kadar gerçekler ortaya konulmadan yapılıyor. Bunun en tipik örneği 301. Bir kısım yargılananlar için 301’den yargılanılıyor denildi. Bunların 159’dan yargılandığını kimse farketmedi. Bunların üzerinde durmadı. Sanki 301’den yargılanıyormuş gibi hüküm verdiler, manşet attılar hedef gösterdiler. Son derece sığ ve bu işleri yapanların da bu tartışmalarda bulunanların da okumadan, yazmadan olup bitenlerden habersiz bu işleri söyledikleri, konuştukları ortada” cevabını verdi. 301. maddenin vatandaşın gündeminde olmadığını kaydeden Bakan Çiçek, şöyle kunuştu: “Vatandaşa gidin sorun. Herkesin derdi iş, istihdam, ekmek, aş, daha iyi yaşamak çoluğunun çocuğunun derdidir. Dolayısıyla bu 301 kimin gündeminde? Belli entellektüel bir kısım çevrelerin gündeminde. Bir de onları Türkiye’de gündeme getrilmesinin sonucu olarak Avrupa üyesi ülkelerde zaman zaman konuşmalar oluyor. Tabii bu tartışmalar cereyan ettiği günlerde yaşanan üzücü olaylar var. Onun için 301’e bakılacaksa bunun ne olduğunu iyi anlamak gerekiyor. Aşağı yukarı 5-6 aydır konuşuluyor. Bir defa bu tartışmayı yapanlar ‘Bu 301 nerden çıktı’ diyor. Bir buçuk ay sonra anlaşıldı ki 301 sadece bizim yasada yok Avrupa’da da var. Evvela bu cehaleti ortadan kaldırmaya uğraştık. Daha sonra “Bu madde Türkiye’nin ayıbıdır’ denildi. ‘Eğer bu madde ayıp ise bütün Avrupa Birliği ülkelerinde var.”

/ ANKARA

24.02.2007


 

Gül, AB’deki Türk parlamenterle görüşecek

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül’ün bugün AB ülkelerindeki Türk kökenli parlamento mensuplarıyla bir araya geleceği bildirildi.

Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, Gül’ün yurt dışı ziyaretleri sırasında program elverdiği ölçüde Avrupa ülkelerindeki Türk parlamenterlerle bir araya geldiği, ancak resmî programın yoğunluğu sebebiyle bu parlamenterlerle her zaman kapsamlı görüşme imkânı bulamadığına işaret edildi. Dışişleri Bakanı Gül’ün, bu eksikliği gidermek üzere, bazı AB ülkelerindeki Türk kökenli parlamento mensuplarıyla bugün Ankara’da görüşeceği duyurulan açıklamada, Avrupa Parlamentosu, Almanya, Avusturya, Belçika, Danimarka ve İsveç ulusal ve eyalet parlamentolarını temsil eden 23 Türk kökenli parlamenterin görüşmeye katılmayı kabul ettiği belirtildi.

Açıklamaya göre, görüşme çalışma yemeği şeklinde olacak ve toplantıda davetli parlamenterlerin seçildikleri ülkelerdeki kamuoylarının Türkiye’nin AB üyelik sürecine yaklaşımları, Türkiye’nin Avrupa’daki imajı ve bulundukları ülkelerdeki Türk vatandaşlarının sorunları konularında genel görüş alış verişinde bulunulacak.

Öte yandan, parlamenterler için yarın İstanbul’da, iş çevreleri, basın mensupları ve sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin katılımıyla bir çalışma yemeğinin verilmesi de öngörülüyor.

/ ANKARA

24.02.2007


 

TBMM’den Washington çıkarması

TBMM üyelerinden oluşacak üç ayrı heyetin, ABD Temsilciler Meclisine sunulan sözde Ermeni soykırımı tasarısının geçmemesi için görüşmelerde bulunmak üzere gelecek günlerden itibaren peş peşe Washington’u ziyaret edeceği bildirildi.

Edinilen bilgiye göre ilk heyet, hafta sonunda Washington’a ulaşacak ve gelecek hafta Kongre üyeleri ve ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle görüşmeler yapacak.

Birinci heyette yer alacağı kesinleşen milletvekilleri arasında, AKP milletvekilleri Saban Dişli ve Murat Mercan’ın olduğu öğrenildi. Ardından ikinci heyetin Mart ortasına doğru, üçüncü heyetin de Mart sonlarında aynı amaçla Washington’u ziyaret etmesi öngörülüyor. AKP ve CHP milletvekillerinin katılımıyla oluşacak üç heyetin, muhataplarıyla yapacakları görüşmelerde, geçen yüzyıl başlarındaki Ermeni olaylarının soykırım olmadığını ve tasarının geçmesinin Türk-Amerikan ilişkilerinde yol açabileceği zararları anlatması bekleniyor. Önceki iki haftada da Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın Washington’a ardı ardına yaptıkları ziyaretlerde Ermeni tasarısı konusu, gündemin en üst sıralarında yer almıştı.

/ WASHINGTON

24.02.2007


 

DTP il başkanı Aydoğdu tutuklandı

Türk askeri Kerkük’e saldırırsa, Diyarbakır’a saldırmış sayarız” diyen Demokratik Toplum Partisi (DTP) Diyarbakır İl Başkanı Hilmi Aydoğdu tutuklandı. Edinilen bilgiye göre, Diyarbakır Barosu’nca düzenlenen bir konferansa katılan DTP İl Başkanı Aydoğdu, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatıyla bir süre önce Kerkük ile ilgili yaptığı açıklamadan dolayı gözaltına alındı.

Adiyeye çıkarılan Aydoğdu, savcılık sorgusunun ardından sorgu hakimliğine sevk edildi. Aydoğdu, burada ‘’Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek’’ iddiasıyla tutuklandı. Aydoğdu, bir süre önce ‘’Kerkük’e yapılacak bir saldırının Türkiye’deki Kürtleri de rahatsız edeceği’’ yönünde açıklamalarda bulunmuştu. DTP Van İl Teşkilatı binasında Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ekiplerince yapılan arama sonrasında gözaltına alınanlardan DTP Van İl Başkanı İbrahim Sunkur ve Gençlik Meclisi Üyesi Abdulvahap Turan da önceki gün tutuklanmıştı. Van Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ekiplerinin, DTP il binasında bir ihbar üzerine 18 Şubat’ta yaptıkları aramada, terör örgütü ve terörist başıyla ilgili çok sayıda yasak yayın ve fotoğraf ele geçirdiği bildirilmişti.

/ DİYARBAKIR

24.02.2007


 

Araştırma şirketleri seçim rantı peşinde

Seçim öncesi çok sayıda partinin oy potansiyelini öğrenebilmek için anket araştırmalarına başvurmasının, piyasadaki mevcut araştırma ve danışmanlık firma sayısının 2-3’e katlanmasına sebep olduğu belirtildi.

Partilerin ve medya kuruluşlarının seçimlere ayırdıkları bütçeden pay kapmak isteyen ‘’dönemlik araştırma şirketlerinin’’ 10 bin dolarlık araştırmalara, 2 bin dolar fiyat biçtiği, ancak, seçimin ardından kapandıkları bildirildi. Pazarlama ve Kamuoyu Araştırmacıları Derneği Genel Koordinatörü Jale Elhadef, sektörle ilgili yaptıkları sorun tesbit çalışmasında, araştırma şirketi kurmak için herhangi bir yetkinlik veya yeterlilik belgesi gerekmemesinin en büyük sıkıntı olduğunu gözlemlediklerini belirtti. Siyasi seçim dönemlerinde araştırma ve danışmanlık adı altında ortaya çıkan çok sayıda şirketin haksız rekabet oluşturulduğunu, bunun sonucunda da tüm sektörün büyük ölçüde zarar gördüğünü söyledi. Elhadef, derneğe kayıtlı 47 araştırma, 7 saha şirketi bulunduğunu, seçim döneminde bu sayının arttığını, ancak, bir çoğunun seçim sonrası faaliyetlerini görmediklerini söyledi. (aa)

/ ADANA

24.02.2007


 

Babacan: Önce AB hazır hale gelsin

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, AB sürecinde bundan sonra AB’nin Türkiye için ne zaman hazır hale geleceğinin çok daha ön plana çıkacağını söyleyerek, Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) liderliğinde yürütülecek ‘’AB Müktesebatına Uyum Sürecinde Etki Analizi Kapasitesini Güçlendirerek Çevre Başlığında Uygulama ve Farkındalık Yaratma Projesi’’ne ilişkin düzenlenen seminer TEPAV’da başladı.

Seminerin açılışında bir konuşan Başmüzakereci Babacan, Türkiye ile AB ilişkilerine değindi. 10 Ocak’ta önemli bir toplantı yaptıklarını ve söz konusu toplantıda Türkiye’nin kendi yol haritasını hazırlamasının kararlaştırıldığını anlatan Babacan, bu konudaki çalışmaların Mart sonu Nisan başı gibi değerlendirilip bir takvim açıklanacağını belirtti. Babacan şöyle devam etti: ‘’Biz şu tarihte şunları yapacağız, herkesin haberi olsun. Bu fasıllarla ilgili artık ne zaman açılır, ne zaman kapanır o ayrı bir süreç. Dediğim gibi siyasi, diplomatik, teknik çabaların gösterileceği ayrı bir süreç. Ama orada meydana gelebilecek tıkanıklıklar bizim iç reform sürecimizi asla durdurmamalı, engel olmamalı. Bundan sonraki süreçte tabi AB’nin Türkiye için ne zaman hazır hale geleceği çok daha ön plana çıkacak. Şimdiye kadar konuşuyorduk ‘Biz acaba ne zaman hazır olacağız. Ne zaman bu değişimi, dönüşümü tamamlayabiliriz?’ diye. Öyle görünüyor ki Türkiye, AB’den çok daha erken bir tarihte hazır olacak bu işler için. Ondan sonra verilecek olan kararlar, siyasi kararlar. Türkiye’nin istekli olması gerekiyor. Tüm ülkelerin istekli olması gerekiyor. Karşılıklı ortak çıkarların herkes tarafından anlaşılması gerekiyor. ‘’

Babacan, AB ülkelerinin daha önce de bir ‘’Hazmetme kapasitesi’’ diye tutturduklarını hatırlatarak, ‘’baktılar olmuyor adını değiştirdiler. (entegrasyon kapasitesi) dediler’’ dedi.

/ ANKARA

24.02.2007


 

Kozan'da hafif deprem

Adana’nın Kozan ilçesinde hafif şiddette deprem meydana geldi.

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsünün kayıtlarına göre, Kozan’da saat 22.49’da meydana gelen depremin, Richter ölçeğine göre 3,9 büyüklüğünde olduğu belirlendi.Jeofizik Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Melih Baki, Adana’dan da geçen Doğu Anadolu Fay Hattı’nda son 2 yıldır en yoğun sismik hareketlerin yaşadığını söyledi.

/ ADANA

24.02.2007


 

Atalay: Hedef gerçeğe ulaşmak

Devlet Bakanı Beşir Atalay, sokağa çıkma yasağı olmadan uygulanan ve nüfus verileri ile tartışmalara sona erdirecek “Adrese Dayalı Nüfus Sistemi”nin amacının gerçeğe ulaşmak olduğunu belirterek, bütün vatandaşların bu konuda hassasiyet göstermelerini istedi.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Başkanı Doç. Dr. Ömer Demir, çalışmalarda gelinen son durumla ilgili gazete ve televizyonların Ankara temsilcilerinin katılımıyla kahvaltılı bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıda sistemle ilgili kısa bilgiler veren Demir, şuana kadar 17 milyon kişinin sisteme kaydedildiğini söyledi. Toplantıda konuşan Devlet Bakanı Beşir Atalay ise, Türkiye gibi nüfus hareketlerinin yoğun yaşandığı bir ülkede 10 yılda yapılan nüfus sayımlarından elde edilen veriler ile etkin bir planlama yapılması, kaliteli ve yerinde hizmet üretilmesinin güç olduğunu vurgularken, Ağustos 2006 tarihinde başlatılan “Adrese Dayalı Nüfus Sistemi” ile artık nüfus sayımına ihtiyaç kalmayacağını, tüm hareketlerin bundan sonra sisteme girileceğini söyledi. Haziran 2007 tarihinde bitirilmesi tamamlanan sistemle ilgili her gün bir milyon kişinin kaydedildiğini, şu ana kadar da 17 milyon kişinin sisteme girdiğini bildiren Atalay, bu sistemde 50 bin kamu görevlisinin, 25 bin de geçici anketörün görev aldığını söyledi. Bu sistemin kurulması ve sürekliliğinin sağlanması için vatandaşlara da önemli görevler düştüğünü söyleyen Beşir Atalay, “Bütün vatandaşlarımızdan hassasiyet göstermelerini istiyoruz” diye konuştu.

Mehmet KARA / ANKARA

24.02.2007


 

Şiddetten aileler de sorumlu

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, toplumsal şiddetin artmasında en önemli etkenlerin başında, ailelerin yeni nesillere toplumsal değer aktarımı yapmamasının geldiğini söyledi.

Açılış ve temel atma törenleri için Antalya’nın Alanya ilçesine gelen Bardakoğlu, Kaymakam Hulusi Doğan’ı ziyaret etti. Toplumsal şiddete değinen Bardakoğlu, Türkiye’de okullarda, sokaklarda şiddetin arttığını, kadına ve çocuğa yönelik şiddet sayısında artış yaşandığını, bunun önlenmesi için herkesin katkı sağlaması gerektiğini bildirdi. Kaymakam Doğan’ın, ilçede 76 din görevlisi kadrosu boşluğu bulunduğunu, bunun yanı sıra bazı okullarda öğretmen kadrosu açığı olduğunu hatırlatması üzerin Bardakoğlu, Antalya’da 413 din görevlisi eksiği bulunduğunu belirtti.

Bardakoğlu, ‘’Ne yazık ki bazı yerlerde hala din görevlisi açığımız var. Bunları kapatmak istiyoruz. Bu ülkede din görevlisi ve öğretmen açığı bulunmaması lâzım. Çünkü her alanda eğitim çok önemli’’ dedi.

/ ALANYA

24.02.2007


 

‘Barış annesi’ Sheehan İstanbul’da

Irak savaşında oğlunu kaybettikten sonra ABD Başkanı George W. Bush’a karşı yaptığı savaş karşıtı eylemlerle tanınan ABD’li anne Cindy Sheehan İstanbul’a geldi.

New York’tan gelen Sheehan, Atatürk Havalimanı’nda yaptığı açıklamada, Türkiye’ye ilk gelişi olduğunu belirterek, ‘’Ülkenizi ve insanlarınızı tanımak için heyecanla bekliyorum’’ dedi. Oğlunun öldüğü bölgeye bu kadar yakın olmasının kendisi için çok zor olduğunu ifade eden Sheehan, özellikle bölge barışı için birlikte çalışılması gerektiğini söyledi. Irak halkının da çok büyük acılar çektiğini ve ülkelerinin yıkıma uğradığını dile getiren Sheehan, ‘’Dünyadaki bütün insanlar barış için bir araya gelmeli ve liderlerimizi barışçı davranmaya zorlamalıyız. Ancak hepimiz dünyada barış için bir araya geldiğimiz zaman liderlerimizin şiddet kullanmadan davranmaları mümkün olacaktır. Burada olduğum için çok mutluyum’’ diye konuştu. George W. Bush’un başkan olduğu sürece ABD askerlerinin Irak’tan çekilme ihtimalinin çok düşük olduğunu ileri süren Sheehan, Bush’un Teksas’taki çiftliğinin hemen yanında bir toprak aldığını ve her tatilde oraya gittiğini belirterek, Paskalya tatilinde yine orada kamp kuracaklarını bildirdi. Sheehan ayrıca, Bush’un aleyhine dava açılarak başkanlıktan düşürülmesi süreci konusunda çalıştığını da kaydetti.

/ İSTANBUL

24.02.2007


 

Evren’e protesto

Muğla Üniversitesinde görev yapan bir grup akademisyen, özel kütüphanesindeki bazı kitapları bağışlamak için dün üniversiteye gelen 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren’i protesto etti.

Muğla Üniversitesinin ana giriş kapısı önünde toplanan protestocu akademisyenler adına açıklama yapan Muğla Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Hatice Kurtuluş, ‘’12 Eylül darbesinin üniversitelere yönelttiği saldırıları unutmadık’’ dedi. Kenan Evren’in özel kütüphanesini üniversiteye bağışlaması ve bunun için üniversite yönetiminin tören düzenlemesi ‘aklama ve aklatma’ operasyonundan başka bir şey değildir. Üniversitenin buna alet edilmesini şiddetle kınıyoruz.’’ Açıklamanın ardından grup olaysız dağıldı.

/ MUĞLA

24.02.2007


 

Emniyet kayıp silâhların peşinde

Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Ramazan Er, kayıp silahlara ilişkin, “4 ilde devamlı çalışmalarımız var. İlgili yerlerle temas halindeyiz’’ dedi.

Ramazan Er, Şanlıurfa Polisevinde düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, İl Emniyet Müdürleri Bölge oplantısı’nda, Türkiye genelinde cereyan eden polis bölgesindeki emniyet ve asayiş olaylarının değerlendirileceğini ve 2007 bütçesinin gözden geçirileceğini söyledi. Şanlıurfa’da gerçekleştirilen toplantıya Adana, Kilis, Hatay, Mersin, Gaziantep, Maraş, Adıyaman ve Osmaniye’nin emniyet müdürlerinin katılacağını dile getiren Er, şunları söyledi:

‘’Türkiye genelinde cereyan eden polis bölgesindeki emniyet ve asayiş olaylarının değerlendirilmesi, 2007 yılı bütçesinin gözden geçirilmesi, iller arası koordinasyonunun sağlanması, toplum destekli polislik hizmetleri, illerimizin bir arada yürütmüş oldukları projeler, emniyet ve asayiş olaylarının azaltılmasında uygulanan güvenlik tedbirlerini görüşeceğiz. Bu toplantılar önümüzdeki günlerde başka illerde yapılacak.’’ Ramazan Er, toplantı sonunda bir gazetecinin kayıp silahlara ilişkin sorusunu, ‘’4 ilde devamlı çalışmalarımız var. İlgili yerlerle temas halindeyiz’’ şeklinde cevapladı.

/ ŞANLIURFA

24.02.2007


 

Ücret adaletsizliğine son verilsin

Bağımsız Eğitimciler Sendikası Genel Başkanı Gürkan Avcı, Merkez Bankası, TRT, BOTAŞ, ÖİB, SPK, TBMM, VGM gibi birçok kurumda çalışanların maaş, ikramiye ve ek ödemelerle eline geçen ücretler, öğretmenlere verilen maaşın beş altı katına karşılık geldiğini belirterek, “Ücret adaletsizliği çalışma barışını ve iş verimini bozan bir hal almıştır” dedi

Hükümetin 2007 yılında eğitim çalışanlarına yüzde 7 ila 8 oranında zam verirken 129 bin metal işçisine yüzde 21 ve binlerce İMKB çalışanının maaşlarına ise yüzde 43’lere varan oranlarda zam yaparak çalışanlar arasındaki ücret dengesizliğini ve uçurumunu derinleştirdiğini söyleyen Avcı, hükümet bazı kamu çalışanlarına bol kepçeden verdiğini, birçoğuna ise açlık sınırında bir ücreti reva gördüğünü belirtti.

Fatih KARAGÖZ / ANKARA

24.02.2007


 

Şehirdeki çocuklar ev hapsinde

Tıka basa eşyayla doldurulmuş evde çocukların mutsuz olduğu ifade edildi. Uzmanlar, evdeki çok eşyanın çocuğun hareket alanını kısıtlamasının yanı sıra ‘Ona dokunma, bunu çekme, şu kırma’ gibi gibi ikazların da çocukların gelişimini olumsuz yönde engellediğini belirtiyor.

Sakarya Doğum ve Çocuk Hastahanesi Başhekimi uzman doktor Aydın Sarı, evdeki eşyaların çocuğun ruh ve beden sağlığı açısından son derece önemli olduğunu söyledi. Öncelikle evdeki eşyaların çocukların hareket alanını kısıtlamamasına özen gösterilmesi gerektiğini vurgulayan Sarı, “Ne yazık ki evlerimizi tıka basa dolduruyoruz. Çok eşya ve gereksiz bir sürü obje ile evlerimiz işgal edilmiş. Bu durum çocukları çok rahatsız eder. Bedensel ve ruhsal yönden çöküntü yaşar” uyarısında bulunuyor.

Çocukların özgüvenini yine evde kazandığını anlatan Sarı, “Sürekli uyarılan çocuk hırçınlaşır. Hele hele enerjisini harcayamazsa hırçınlığı daha da artar. Şehirde zaten çocuklar eve hapsolmuş durumda. Evdeki gereksiz, kullanılmayan eşyalar kaldırılarak çocuklara rahat hareket ortamı sağlanabilir. Çocuğun rahatça evcilik oynayabileceği, oyuncaklarıyla vakit geçirebileceği stressiz bir ortam meydana getirilmelidir. Çocuğun evde kendi dünyasını yaşayabileceği mekânlar oluşturulmalıdır” uyarısında bulunuyor.

/ SAKARYA

24.02.2007


 

Umre turları başlıyor

Diyanet İşleri Başkanlığı 2007 umre programı ile ücretlerini belirledi. Alınan bilgiye göre, Otel-1, Otel-2, Normal-1, Normal-2 ve Normal Ramazan olmak üzere 5 farklı programdan oluşan umre turları, 24 Martta başlayacak.

Otel-1 programını tercih edenler 4 gece Mekke, 3 gece Medine’de, Otel-2 ve Normal-1 programını seçenler, 7 gece Mekke, 7 gece Medine’de, Normal-2 programını tercih edenler ise 12 gece Mekke, 8 gece Medine’de kalacak. Ramazan programına katılacak vatandaşlar ise 20 gece Mekke, 10 gece Medine’de konaklayacak.

Mevlid, Regaip, Mi’rac, Berat kandilleriyle Kadir Gecesi’ni kutsal topraklarda geçirmek isteyenler, bu tarihlerdeki umre turlarını tercih edebilecek.

Umreye giden vatandaşlar, Otel-1 ve Otel-2 kapsamında 4 veya 5 yıldızlı otelleri seçtiklerinde kişi başına 890 ile 1695 avro, Normal-1 ve Normal-2 kapsamında müstakil odaları seçtiklerinde ise 760 ile 1250 avro arasında ücret ödeyecekler. Ramazan programının ücretleri ise kişi başına 1260 avro ile 1495 avro arasında değişiyor.

Bu ücretlere 4 ve 5 yıldızlı otellerde sabah kahvaltısı ile açık büfe akşam yemeği, müstakil odalarda ise sabah kahvaltısı ile akşam yemeği dahil olacak. Bu yıl ilk kez müstakil odalarda kalan umrecilere de yemek hizmeti verilecek.

Umre sezonu, 9 Eylül-15 Ekim tarihleri arasında Ramazan ayında gerçekleştirilecek turla tamamlanacak. Umre programı ve fiyatlarla ilgili ayrıntılı bilgi Diyanet İşleri Başkanlığının, ‘’www.diyanet.gov. tr’’ adresinden öğrenilebilecek.

BAŞVURU İÇİN GEREKLİ BELGELER

Umreye gitmek isteyenler, geçerlilik süresi bir yıl olan pasaport, nüfus cüzdanı fotokopisi, beyaz fon üzerine çekilmiş 2 fotoğraf, seyahat ücretinin yatırıldığını gösteren banka dekontu, aşı kartı, umreye yalnız gidecek 45 yaşından küçük kadınlarla 18 yaşından küçük erkekler noterden alınacak muvafakatname ve taahhütname, eşleriyle gidecek kadınlar evlenme cüzdanı fotokopisi, birinci derece erkek akrabasıyla gidecek kadınlar ise akrabalık belgesi ile il ve ilçe müftülüklerine başvurabilecek. Pasaportlar, umreye gidecekler tarafından çıkarılacak, vizeler ise Diyanet İşleri Başkanlığınca alınacak. Umreye gidecekler, il sağlık müdürlüklerince uygulanacak olan Menenjit ACW 135 Y koruyucu aşısını yaptıracak ve aşı kartını da müftülüğe teslim edecek. Seyahat süresince umrecilerden herhangi bir ücret talep edilmeyecek. Ancak, uçak biletlerine fiyat artışı yapılması halinde, bu artışlar umreciden ayrıca alınacak.

/ ANKARA

24.02.2007


 

Üniversite talebi seçim yatırımı

Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Erdoğan Teziç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın sözlerine cevap verdi. Teziç, 10 yeni üniversite kurulması ile ilgili, “Belki seçim öncesi size destek sağlayabilir ama uzun vadede baktığınız zaman, kamu yararı açısından baktığınız zaman sonradan düzeltilmesi, değiştirilmesi çok zor olan kurumlarla karşı karşıya kalabilirsiniz.” dedi.

YÖK Başkanı Erdoğan Teziç, düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin soruları üzerine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın sözlerine cevap verdi. Erdoğan’ın, YÖK’ün 10 yeni üniversite talebine cevap vermediği yönündeki açıklamasını hatırlatan Teziç, şunları söyledi:

“Peki şu 15 üniversite ile ilgili yaşanan süreçten sonra yeni bir 10 üniversiteye nasıl cevap verebiliriz. Biz bütün ülkede, her ilde üniversitelerin olmasını canı gönülden arzu ediyoruz. Strateji raporumuzda da üniversitelerin sayılarının artması yönündeki düşüncelerimizi ortaya koyduk. Ancak bir üniversitenin kurulması büyük yatırımdır. Öğretim üyelerinin, öğrencilerin barınacakları kalacakları ortamların hazırlanması gerekir. Yoksa orası üniversite olmaz. Bir binaya levha koyarsınız, üniversite adını taşır. Belki seçim öncesi size destek sağlayabilir ama uzun vadede baktığınız zaman, kamu yararı açısından baktığınız zaman, sonradan düzeltilmesi, değiştirilmesi çok zor olan kurumlarla karşı karşıya kalabilirsiniz.”

/ ANKARA

24.02.2007


 

Öğrencilere ‘net’ten takip

Özel Serhat Koleji Müdürü Mustafa Üsküplü, okul olarak Edirne’de bir ilke imza atarak sadece Serhat Koleji’nde başlatılan Kredili Öğrenci Karnesi (KÖK) uygulaması ile öğrencilerin bilgi başarı ve davranış gelişimlerini internet üzerinden velilerle birlikte online olarak günlük paylaşmaya başladıklarını söyledi.

Öğrenci ve okul başarısına yüzde 100 katkı sağlayacak bu sistemle öğretmenlerin ve öğrencilerin derse hazırlıklı gelmelerinden, derse katılmalarına, araç-gereç getirmelerine, kitap okuma alışkanlığına, test çözme, deneme ve yazılı sınav sonuçlarına, performans ve proje ödevlerine, olumlu ve olumsuz davranışlarının değerlendirilmesine kadar pek çok yönüyle öğrencileri günlük takip edecek.

/ EDİRNE

24.02.2007


 

Ortaöğretim başarı puanı OKS’yi etkileyecek

İlköğretim başarı puanının bu yıldan itibaren Orta Öğretim Kurumları Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı (OKS) sonuçlarını etkileyeceği bildirildi.

Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik imzasıyla yayımlanan genelgede, OKS ile Devlet Parasız Yatılılık ve Bursluluk Sınavı (DPY-B) ile ilgili açıklamalara yer verildi. Genelgeye göre, ilköğretim başarı puanı bu yıldan itibaren OKS’de sonuçları etkileyecek. Değerlendirme ve ilköğretim başarı puanı ile ilgili açıklamalar OKS e-Başvuru Kılavuzunda yayınlanacak.

Sınavlarla ilgili ayrıntılı açıklama ve kurallar www.meb.gov.tr ile oks2007.meb.gov.tr adreslerinde yayınlanacak olan ‘’e-Başvuru Kılavuzlarında’’, özel okullarda öğrenim görmek için bu sınava başvuran adayların açıklamaları ise ilgili kuruluşlar tarafından yayımlanacak olan kılavuzlarda yer alacak. OKS başvuruları 26 Mart-15 Nisan tarihleri arasında, DPY-B (5,6,7,9,10 ve 11’inci sınıflar) başvuruları 12-25 Mart tarihleri arasında yapılacak. Başvuru işlemlerinin doğruluğundan okul müdürlüğü ile adayın velisi sorumlu olacak, başvurular randevu şeklinde gerçekleşecek. Başvuru işlemleri okul müdürlüğünce elektronik onaylamadan sonra resmî kayıt haline gelecek ve kesinlikle tekrar düzeltme hakkı olmayacak.

/ ANKARA

24.02.2007


 

Huzurevinde ‘huzur’ yok

Huzurevinde kalan yaşlı yakınları, zorunlu kalmadıkça huzurevlerinde kalmak istemiyor. Yaşlı yakınları, kendi yaşlılıklarında çocuklarının kendilerine bakacağını umut ediyor. SHÇEK’in, Türkiye’nin 46 ilinden 63 huzurevinde yaşlı ve yaşlı ailelerine yaptırdığı araştırmada ilginç sonuçlar çıktı.

Huzurevi sakinlerinin en az memnun oldukları durum, birbirleriyle ilişkilerindeki olumsuzluklar. Tek kişilik odalarda kalan yaşlılarla çiftlerin, bir veya ikiyi geçmeyecek kadar az arkadaş bulabildikleri; diğer yaşlılarla ilişkilerini son derece sınırlı tuttukları görülüyor. Yalnızlıktan kurtulma ve konuşacak insan bulma, arkadaş edinme isteği huzurevinde kalmaya karar verdiren nedenlerden biri olsa da; yaşlılar arasındaki eğitim düzeyi, sosyo-kültürel ve ekonomik farklılıklar bu beklentiye engel oluyor.

Evlerinde yaşamak istemelerine karşın olumsuz şartlar sebebiyle huzurevine gelmek zorunda kalan huzurevi sakinlerinin çoğu, birden çok nedenle huzurevinde kalmaya karar veriyor. Yaşlıların yüzde 54’ü yalnız yaşamanın zorluğu, yüzde 32’si aileye yük olmama isteği ve yüzde 26’sı gündelik yaşamda kendine bakamama ve sağlık sorunları nedeniyle huzurevinde kaldıklarını belirtiyor.

Araştırmada, kaldıkları huzurevi hakkındaki görüşleri alınan yaşlıların yarısına yakınını (yüzde 43) kadınlar oluşturuyor. Görüşme yapılan yaşlıların büyük bir kısmı (yüzde 59) dul. Evlenmemiş ve boşanmış yaşlıya çok az rastlanıyor. Yaşlıların yarısına yakını (yüzde 45) köy ve ilçelerden geliyor. Huzurevine gelmeden önceki hayatlarında, erkeklerin tamamına yakını (yüzde 90) çalışmış, onların da yarısına yakını (yüzde 47) kendi işini yapmış. Kadınların ise ancak üçte birine yakını çalışmış.

Yaşlıların çoğunun (yüzde 85) aileden veya akrabalarından en az bir yakını yaşıyor. Hiç kimsesi olmayan yaşlı oranı ise yüzde 14. Bir yakını bulunan yaşlıların yarısı, ayda bir veya daha sık (yüzde 49) görüşebildiklerini belirtiyor. En az bir yakını bulunan yaşlıların yarısı (yüzde 50), yakınları tarafından maddi açıdan desteklendiklerini; ailelerini ziyaret ettikleri ve onlar tarafından ziyaret edildiklerini (yüzde 52) kaydediyor.

YAŞLI YAKINLARI, HUZUR

EVİNE GİTMEK İSTEMİYOR

Yaşlı yakınlarının bir kısmı (yüzde 33), huzurevini yaşlıların evi, yuvası, bir kısmı (yüzde 22) yaşadığı yer olarak görmekteyken bir kısmı da (yüzde 22) onların sığındığı yer olarak kabul ediyor. Yaşlılıklarında zorunlu kalmadıkça huzurevine gelmek istemeyen çoğu yaşlı yakını (yüzde 38); çocuklarının kendilerine bakacağını, imkanlarının yeterli olacağını umut ediyor.

Görüşülen yaşlıların yarısı, 3 yıl ve daha fazla süredir huzurevinde yaşıyor. Huzurevi sakinlerinin ancak beşte biri (yüzde 20) tek kişilik odalarda kalıyor. Diğerleri iki kişilik (yüzde 40) ve daha kalabalık odalarda kalıyor (yüzde 40). Yüzde 39’unun odasında banyo-tuvalet bulunmuyor. Ortak banyo kullanan yaşlıların yarısı en az 5 odanın paylaştığı banyoyu kullanma olanağına sahip (yüzde 55). Huzurevlerinde, yaşlıların ancak üçte biri her gün sıcak su bulabiliyor.

/ ANKARA

24.02.2007


 

Burdur'da kuş gribi şüphesi

Burdur’un Ağlasun ilçesinde çocuğunu yüksek ateş nedeniyle hastaneye kaldıran Akyel Ailesi’nin, evlerindeki kümeste bulunan üç tavuğun öldüğünü, iki çocuğunun bu tavukların yumurtalarından yediğini söylemesi üzerine iki çocuk hastanede kontrol altına alındı.

Doğan ve Esin Akyel çifti yüksek ateş şikayetiyle mahalledeki sağlık ocağına başvurdu. Burdur Devlet Hastanesi’ne sevk edilen iki kardeşten alınan kan örnekleri, incelenmek üzere Ankara Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi’ne gönderildi.

/ BURDUR

24.02.2007


 

ABD’nin, Türkiye hesaplaşması

ABD, PKK ile problemleri olan müttefiki Türkiye lehine bir hareket tarzı takip etmemiştir. Kendisinin tarif ettiği terör, terörist ve terörizm kavramları çerçevesinde dünya çapında hareketlenmelere gitmesine ve operasyonlar yapmasına rağmen bunları sadece kendi menfaatleri çerçevesinde yorumlamış ve diğer ülkelerin çekmiş oldukları ıztıraplardan yükselen seslere kayıtsız kalmıştır.

ABD 2006 yılına kadar PKK konusunda adım atma hususunda ayağını sürümüştür. Bunu 2007’de de yapmaya, yani hiçbir şey yapmamaya devam edeceğini hareket tarzı ile göstermektedir. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Sayın Abdullah Gül’ün 2007 Şubat’ında ABD’ye yaptığı ziyaretle ilgili olarak medyaya yansıyan haberler pek iç açıcı görünmemektedir. Kapalı kapılar ardında ne konuşulduğu ise belli değil. Bu ziyaretin akabinde Avrupa’nın değişik ülkelerinde eş zamanlı olarak PKK’ya karşı gerçekleştirilen polis operasyonları ve buna karşılık olarak ortaya çıkan şiddet olaylarına müdahaleler, banka hesaplarına erişimler ve tutuklamalar ABD’nin hiçbir şey yapmama gayretleri ile ilişkili değerlendirilmelidir. Örgütün bir yetkilisinin Avrupa’yı tehdit etmesi de dengelerin değiştirilmesine yönelik bir tavır olabilir. Avrupa Birliği ve diğer kıt’a ülkelerinde bugüne kadar fazla bir tavır sergilenmemişti. Ancak bu iki olayın kritik bir zamanda birbirini takip eder bir tarzda ortaya çıkması düşündürücüdür.

ABD ve AB bazı konularda farklı düşünmektedir. En azından devletleri sevk ve idare eden gruplar bazı konularda fikir ayrılığı taşımaktadır. ABD, İngiltere ve İsrail ile eşgüdümlü hareket etmekte adeta birinin ihtirası diğerinin sopası olmaktadır. “İktidar bozar, mutlak iktidar mutlaka bozar demişler.” AB ise 19. ve 20. yüzyılda başaramadığı ve asırlardır denenen, yekvücut olmuş bir süper güç olma amacına 21. yüzyılda ulaşmaya çalışmaktadır. ABD Ortadoğu’da kendisi, İngiltere ve İsrail hesabına planlar yapmakta ve bunu gerçekleştirmek için göz boyayan bir diplomasi ve insanî değer tanımayan bir savaş gücünü kullanmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri, içerisinde farklı sesler yükselen ancak bir şekilde tereddütsüz olarak yüksek bir eşgüdümle hareket eden müstakil bir güçtür. AB ülkeleri arasında zahiren köklü bir eşgüdüm olmasa da derin gücü belirli hareketlenmeleri gerçekleştirmektedir.

ABD’nin Türkiye’nin bileğini bükmek için kullandığı bazı meseleler AB’nin kendi hedeflerine ulaşmasını zorlaştıracaktır. AB bazı operasyonlar ile Türkiye’nin içinde bulunduğu zor durumda kendi hesabına Türkiye’ye yardımcı olmakta, terör örgütünü maddî kaynaklardan, geniş hareket sahasından, propaganda imkânından mahrum bırakma yolunda adımlar atmaktadır. Böylece ABD’nin yapmadığını AB başka türlü yapmış olmaktadır. AB bu hareketi ile hem PKK’nın ABD ile organik bağının bulunduğunu, hem de kendi sınırları içerisindeki örgüt bağlantılı kişilerin var olduğunu ve bunlara mühlet tanıdığını, belki kısmen kullandığını, istediği bir şey olmadığında veya istemediği bir şey olduğunda kolaylıkla ve tesirli bir şekilde müdahale edebileceğini göstermektedir. Bu operasyonlar terör örgütünün fizikî ve maddî imkânlarını kısıtlayacağı gibi menfaat analizi yapan belli merkezlerdeki desteğini de azaltacaktır. Bundan sonra neyin geleceği iki tarafın durum değerlendirmesi yapmasından sonra belli olabilir. Bakalım bir sonraki adımda ABD ve AB ne yapacak?

Türkiye ne yapmalıdır? İki pehlivan birbiri ile mücadele ederken küçük bir çocuk ikisini de taciz edebilir hatta dövebilir. Netice itibari ile birisi açıkta diğeri perdeli bu iki gücün mücadelesinde Türkiye Cumhuriyeti taraf olmamalıdır. Himaye edilmek veya sığıntı olmak bize fayda vermez. Birinci Dünya Savaşında taraf olmayıp biraz daha beklenilmesi yönünde kanaati olanlar vardı. O kişiler birbirine çarpan iki testiden birinin kırılacağını diğerinin ise en azından çatlayacağını, çatlayan testiyi ise bizim kırabileceğimizi söylemişlerdi. Savaştan sonraki İngiltere savaştan önceki İngiltere kadar güçlü değildi. Bir tarafta güçlü bir imparatorluk diğer tarafta ise ABD’nin kuyruğundan ayrılmayan bir devlet vardır. Zamanın şartları malûm gidişata sebep olmuş. O zaman geldi geçti. Ama şimdi bu iki gücün birbiri ile mücadelesi zamanında dengeli bir siyaset takip edip, eşgüdümle belirlenmiş makul hedeflere daha geniş daireleri de dahil ederek bir tarafı sıcak bir tarafı soğuk bu ateş çemberinden selâmetle çıkmak mümkündür.

Halil Rıdvan ÖZ

24.02.2007


 

Okullara ulusal bilgi istemi

Okullarda çocukların şiddet olaylarından uzak bir ortamda eğitim görmeleri amacıyla Emniyet Genel Müdürlüğü ve Millî Eğitim Bakanlığı önemli bir projeyi hayata geçirmeye hazırlanıyor.

Proje kapsamında, 81 ilden veri akışının sağlanacağı ‘Okul Güvenliği Ulusal Bilgi Sistemi’ kurulacak. Alınan bilgiye göre Okul Güvenliği Ulusal Bilgi Sistemi’ne 81 ilden veri akışının olacağı bir veri tabanı oluşturulacak. 81 ilden, depolanan veriler üzerinde akademisyenlerle birlikte bilimsel analizler, değerlendirmeler yapılacak. Bütün bu değerlendirmelerden de yola çıkarak, çözüm tekliflerinin ne olması gerektiği belirlenecek. Veri toplama yöntemi üç aşamada gerçekleştirilecek.

Sorunlarla ilgili kayıtlı verilerin toplanması, anket yönetimiyle ihtiyaç duyulan verilerin toplanması ve mülâkat yöntemiyle verilerin toplanması yapılacak. Projeye göre coğrafi bilgi sistemi kurularak, Türkiye geneli şiddet muhtevalı olayların potansiyel risk alma haritaları çıkarılacak. Proje kapsamında ‘Ruhsal uygulama rehberi’ hazırlanacak. Bu rehber eğitim ortamlarında güvenin sağlanmasına yönelik alınması gereken ideal tedbirleri, standartları ve ilgili bütün tarafların sorumluluklarını kapsayan, eğitim ortamlarının güvenliğinin sağlanmasına yönelik tedbirlerin belirlenmesinin yanı sıra, polisin koruyucu ve önleyici güvenlik rolünün güçlendirilmesine yönelik gerekli tedbirlerin alınması ve imkân ve kabiliyetlerin artırılmasını amaçlayacak.

/ ANKARA

24.02.2007


 

Bazı yayınlar rahatsız edici

Radyo ve Televizyon İzleyicileri Derneği Başkanı İbrahim Dumrul, dördüncü kuvvet olarak nitelendirilen medyanın, özellikle de radyo ve televizyonların kamu görevine sahip sosyal bir kurum olarak kabul edilmesine rağmen zaman zaman kamuoyunu rahatsız eden yayınlar yaptığını belirtti.

Dumrul, “Toplum açısından tehlike arz eden, toplum, birey, aile ve özellikle geleceğimizin teminatı çocuk ve gençlerimizin ruh sağlığını olumsuz etkileyen, her geçen gün hoşgörü ve ahlâk sınırlarını aşan cinsellik ve şiddet içeren yayınlar, seyircilerin haklı tepkisini alarak saygınlıklarını kaybetmektedir” dedi.

Son zamanlarda devletin temel yapılarını yıpratıcı, saygın kişi ve kurumları hedef alan, toplumun gözü önünde itibar ve imajlarını zayıflatan dizi film ve diğer programların bilinçli ve planlı bir şekilde sıkça gösterildiğini öne süren Dumrul, “Gerek radyo ve televizyon dinleyici ve seyircilerinden gelen sözlü ve yazılı şikâyetlerden gerekse konuyla ilgili sivil toplum kuruluşu olarak dikkatimizi çektiği için bu tür yayınların artarak devam etmekte olduğunu üzülerek görmekteyiz” şeklinde konuştu.

MAFYA UNSURU

İbrahim Dumrul, “Bu tür dizilerde üç beş kişi biraraya gelerek, sözde devletin temel çıkarlarını koruyacak çetevari bir yapılanmayla devletten bağımsız, kendi düşünce ve doğruları hakkında bağımsız karar alan, finans kaynaklarını kendileri sağlayan, gerektiğinde kanun dışı işler yapabilen hukuk dışı oluşumlar anlatılmaktadır” diye konuştu. Senaryoya bağlı oluşturulan bu çetelerin devamlı ve bilinçli bir şekilde devletin resmi kurumlarıyla çatışarak itibarlarını toplum önünde zayıflattığını belirten Dumrul, “Sözkonusu dizilerde mafya unsuruna çokça yer verilmekte olup toplumun devlete itimadı sarsılmakta, gençlerimiz bu kişileri örnek alarak kendi saldırganlık duygularını dışa vurmakta, çocuklarımız üzerinde büyük tahribata sebep olmaktadır. Bazı dizilerde terör örgütlerinin sivil halka karşı baskın ve saldırıları gösterilerek topluma baskı unsuru olarak empoze edilmekte, terör örgütlerine ait yayın kuruluşlarında resmî ve özel haber ajanslarımızın haber görüntülerine yer verilmektedir” dedi.

/ İZMİR

24.02.2007


 

Sünnet, AİDS’ten koruyor

Sünnetin, AİDS bulaşma riskini en az yarı yarıya azalttığı bildirildi. “The Lancet” dergisinin son sayısında çıkan makaleye göre, Kenya ve Uganda’da yürütülen iki araştırma, sünnetle AİDS arasındaki ilişki konusunda daha önce Güney Afrika’da yapılan araştırmayı doğruladı.

Kenya’nın Kisumu bölgesinde 18 ila 24 yaşlarında 2784 erkek arasında yapılan araştırma, sünnetli erkeklere virüsün bulaşma riskinin en az yüzde 53 az olduğunu gösterdi. Uganda’nın Rakai bölgesinde 15 ila 49 yaşlarında 4996 erkek arasında yürütülen araştırma da, enfeksiyon riskinin sünnetlilerde en az yüzde 51 daha az olduğuna işaret etti.

/ PARİS

24.02.2007


 

Esenler’de 6 katlı bir bina boşaltıldı

Esenler’de metro çalışması sebebiyle hasar gören bir 6 katlı bir bina boşaltıldı. Edinilen bilgiye göre öncçeki gün akşam saatlerinde metro çalışması yapılan İnönü Caddesi üzerinde bulunan 6 katlı binada sarsıntılar meydana geldi.

Binanın kolonlarından çatırdama sesi geldiğini duyan daire sahiplerinin ihbarı ile olay yerine belediye ekipleri geldi. Binanın, ikamet edilmesi açısından tehlikeli olduğuna karar veren zabıta ekipleri vatandaşlardan evleri boşaltmasını istedi. Bunun üzerine vatandaşların bir kısmı evlerini boşaltarak belediyenin gösterdiği yerlere ve akrabalarının yanına taşındı.

/ İSTANBUL

24.02.2007


 

Dağcılar bu kez küresel ısınma için tırmanacak

Türk ve Çinli dağcılar, küresel ısınmaya dikkat çekmek için Ağrı Dağı’na tırmanacak.

AKUT Başkanı Nasuh Mahruki’nin rehberliğinde, Çin’in ünlü dağcısı ve DEEP Kulübü Başkanı Vang Şı’nın da aralarında bulunduğu 3’ü Çinli, 7’si Türk dağcıdan oluşan grubun bir hafta sürecek ‘’Ağrı Kış Tırmanışı’’nda, 2000 yılında Ağrı Dağı’nda inişe geçtiği sırada uçuruma yuvarlanarak yaşamını yitiren Atlas Dergisi muhabiri ve AKUT üyesi İskender Iğdır da anılacak.

Nasuh Mahruki, yaptığı açıklamada, Çin’de en tanınmış dağcıların başında gelen, Everest dahil birçok bölgeye başarılı tırmanışlar gerçekleştiren, aynı zamanda ünlü bir iş adamı olan Vang Şı’nın, Kültür ve Turizm Bakanlığınca Ağrı Dağı’na tırmanmak üzere 2 dağcıyla birlikte Türkiye’ye davet edildiğini bildirdi. Türkiye’nin Pekin Büyükelçiliğinin de Türkiye’yi Çinlilere tanıtmak amacıyla bir etkinlik hazırladığını belirten Mahruki, bu çerçevede dağcılarla birlikte Çin Merkez Televizyonu CCTV-10’dan bir ekibin Türkiye’ye gelerek tırmanışın öyküsünü belgeleyeceğini anlattı.

Mahruki, bakanlık yetkililerin, kendilerinden 3 dağcıyı Ağrı Dağı’na götürmelerini rica ettiklerine işaret ederek, şöyle konuştu: ‘’Biz de bu teklife tabii ki ‘seve seve’ dedik ve AKUT ekibi olarak bunu üstlendik. AKUT’tan 7 dağcı, 3 misafir dağcıyla birlikte 24 Şubat-3 Mart tarihleri arasında Ağrı Kış Tırmanışı yapacağız.”

/ BURSA

24.02.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004