Türkiye’de laiklerin modernliğin savunucusu olarak göründüklerini ve Atatürk’ün modernitenin temsilcisi olduğunu belirten İsviçreli İlâhiyatçı Prof. Dr. Hans Küng, “Kemalizm birçok kurumsal gelişmeyi hedef aldı ve bunları oluşturdu, ama bireyin inanç, etik değerleri ve ruhanî ihtiyaçlarını karşılayamadı” dedi. Atatürk’ün Fransız düşüncesinden çok etkilendiğini ve o modeli esas aldığını vurgulayan Küng, “Ama din ve devlet ayrılığının tek modeli bu değil. Almanya, İsviçre, Avusturya ve hattâ ABD’de devlet ve kilise birbirinden ayrıdır, ama aralarında yapıcı bir işbirliği vardır” şeklinde konuştu.
İsviçreli İlâhiyatçı Prof. Dr. Hans Küng, laikçiligin çözüm olmadığını, dinle devlet arasında yapıcı bir işbirliği gerektiğini belirterek, “Kemalizm birçok kurumsal gelişmeyi hedef aldı ve bunları oluşturdu, ama bireyin inanç, etik değerleri ve ruhanî ihtiyaçlarını karşılayamadı” dedi.
Tempo dergisine (22 Şubat 2007) konuşan Prof. Dr. Hans Küng, Türkiye’nin din ve laiklik arasında bir orta yol arayışının simgesi olduğunu ifade ederek, laiklerin modernliğin savunucuları olarak göründüğünü söyledi. Kemalizmin birçok kurumsal gelişmeyi hedef aldığını, ama her bireyin kendine göre hayat anlayışı olduğunu kaydeden Küng, şöyle devam etti:
“Kemalizm ve benzeri akımlar, bireyin tam olarak inanç, etik değerleri ve ruhani ihtiyaçlarını karşılayamadı. Kemal Atatürk, Fransız düşüncesinden çok etkilenmiş biri. Onlar gibi bir laiklik anlayışı ile devlet ve din ayrılığı yaşandı. Bu model gereği de o zamanlar öyle bir laiklik anlayışı gerekliydi. Ama din ve devlet ayrılığının tek modeli bu değil. Almanya, İsviçre, Avusturya ve hattâ ABD’de devlet ve kilise birbirinden ayrıdır, ama aralarında yapıcı bir işbirliği vardır. Bence doğru olan aşırı laiklik ile aşırı kurumsallaşmış din arasında bir yol. Böyle bir aşarı İslâmcı düşünceye gitmek geçmişi yeniden yaşama kaygısı taşıyan bir illüzyondur. Geçmiş tekrar gelmez, geçmiş geçmiştedir. Laiklerin ve Kemalistlerin da anlaması gereken birşey var: Dünya değişti. Mustafa Kemal’in zamanında bu yana çok zaman değişti. Topluma hitap edecek uygulamalar kadar, bireye hitap edecek etik, ruhani bir takım ihtiyaçların da sağlanması lazım. Burada laikçilik ve laiklik arasındaki farkı da ortaya koymak lazım. Laiklik, din dışındaki kurumların dinden bağımsız biçimde işlemesidir. Ama laikçiliğe göre insanların ya ateist ya agnostik olmaları ve dine karşı bir duruş sergilemeleri gerekir. Bunun çözüm olduğunu sanmıyorum.”
|