Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 301. maddesinin değişmesini istediğini belirterek “Çünkü, 301. madde bizim reform sürecimizi gölgeliyor’’ dedi.
New York’ta Dış İlişkiler Konseyi adlı düşünce kuruluşunda konuşan Dışişleri Bakanı Gül, gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesi ve TCK’nın 301. maddesinin yürürlükten kaldırılıp kaldırılmayacağıyla ilgili bir soru üzerine, 301. maddeyi uzun bir zamandan beri değiştirmek istediklerini, bu amaçla hükümetin, Hrant Dink’in öldürülmesinden çok önce bu konuda çalışmalara başladığını ve sivil toplum örgütlerinin görüşlerini aldığını söyledi. Bu çalışmaların hâlâ sürdüğünü belirten Gül, ‘’Bu maddenin değişmesini istiyorum çünkü, 301. madde bizim reform sürecimizi gölgeliyor’’ dedi.
Gül, dış dünyanın, sırf bu madde yüzünden sanki Türkiye’de ifade özgürlüğü yokmuş, insanlar düşüncelerinden dolayı cezaevlerine konuluyorlarmış, kitaplar özgürce basılamıyormuş ya da hükümet eleştirilemiyormuş gibi yanlış bir izlenime kapıldıklarını dile getirerek, ‘’Biz, böylesine bir imajı haketmiyoruz ve bunu değiştirmek istiyoruz’’ diye konuştu.
Türkiye’de, şiddeti desteklemediği sürece her türlü düşüncenin ifade edilmesinden yana olduklarını ifade eden Gül, aslında hükümet olarak TCK’da olumlu yönde pek çok değişiklik yaptıklarını, ancak bu madde dolayısıyla kimi entelektüel ve yazarlara bazı dâvâların açıldığını hatırlattı. Gül, Hrant Dink dahil sözkonusu yazarların ya da entelektüellerin hiçbirinin ceza almadıklarını, hapse konmadıklarını, dâvâların ya düştüğünü ya da hâlâ sürdüğünü anlattı. Aslında Türkiye’nin bu maddeyi AB ülkelerinin yasalarından aldığını, ancak uygulamada kimi sıkıntıların çıktığını belirten Gül, bu maddeyi değiştirmek istediklerini yineledi.
“Annan Planı’nı AB de destekledi”
Gül, Türkiye-AB ilişkileri kapsamında Kıbrıs ile ilgili bir soru üzerine, kimi AB ülkeleri tarafından Türkiye’nin AB ile müzakere sürecinde Kıbrıs sorununun ‘’yapay’’ bir biçimde ‘’mazeret’’ olarak kullanıldığına dikkati çekti. Gül, Kıbrıs Türkleri’nin Annan Planı’na ‘’evet’’ diyerek iyiniyetli olduklarını ispatladıklarını ancak Rumlar’ın plana “hayır’’ dediklerini hatırlattı. Annan Planı’nın, tüm Birleşmiş Milletler’in planı olduğunu vurgulayarak, planın BM Güvenlik Konseyi’nin onayını aldığını, AB tarafından da desteklendiğini hatırlatan Gül, plana ilişkin yapılan referandumdan önce dünya kamuoyunun Ada’daki Türkler’in planı reddetmesini Rumlar’ın ise planı kabul ederek Ada’nın birleşmesini isteyeceklerini sandıklarını, oysa gerçekte bunun tam tersinin olduğunu söyledi. Kıbrıs Rum tarafının, Ada’da geçerli olan anlaşmalara ve ilkelere ters bir biçimde AB’ye girdiğini dile getiren Gül, Rumlar’ın, Kıbrıs sorununu AB’ye taşıdıklarının altını çizdi.
Gül, Ada’da niçin bugün Türk askeri olduğunu soran Yunan asıllı ABD’li bir dinleyicinin sorusu üzerine, Türk askerinin Ada’ya, Kıbrıs anlaşmalarından doğan ‘’garantörlük hakkı ‘’ çerçevesinde Rumlar tarafından zulüm gören Kıbrıslı Türkleri korumak amacıyla girdiğini bildirdi. Abdullah Gül, ‘’Eğer Rumlar planı kabul etmiş olsalardı, bugün Türk askeri Ada’da olmazdı’’ dedi.
ABD'nin başarısı bizim başarımız
Bu arada, Türkiye’nin “Irak’ın siyasal birliğinin, toprak bütünlüğünün korunmasını, Irak’ın komşularıyla barış içinde yaşamasını, mezhepsel şiddetin durmasını istediğini’’ belirten Gül, “ABD’nin Irak’taki başarısı bizim başarımız olacaktır” şeklinde konuştu.
|