DYP Diyarbakır İl Başkanı Galip Ensarioğlu, Demokrat Parti (DP) geleneğinin rejim muhalifi bir çok insanı bünyesine alarak devletle milleti barıştırmak istediğini, DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar’ın düz ovada söyleminin de DP geleneğinden gelen bir anlayış olduğunu söyledi.
“Türkiye Barışını Arıyor” konferansı sonuç bildirgesi ile sonuçlanırken, konferansın ikinci gününde DYP Lideri Mehmet Ağar’ın “düz ovada siyaset” sözü tartışıldı. Konferansta Kürt sorununun çözümünün siyasetçilerde olduğu vurgulandı.
Ağar’ın sözünün geçmişine bakılarak değil mensubu olduğu misyon dikkate alınarak değerlendirilmesi gerektiğini ifade eden DYP Diyarbakır İl Başkanı Ensarioğlu, DP geleneğinin rejim muhalifi bir çok insanı bünyesine alarak devletle milleti barıştırmak istediğini söyledi.
“AĞAR, DP MİSYONUNA SAHİP ÇIKTI”
Ensarioğlu şöyle konuştu: “Ağar’ın düz ovada söylemi yeni değil. DP geleneğinden gelen bir anlayıştır. 1956 yılında yapılan seçimlerde doğu ve güneydoğuda ne kadar rejim muhalifi varsa bugünkü iktidarların dahi cesaret edemeyeceği bir şekilde DP onları Meclis’e taşımıştır. Erzurum’da Şeyh Said’in torunu Abdülmelik Fırat, Muş’ta Gıyasettin Emre, Urfa’da Şeref Cevheri, Bitlis’te Selahattin İnan, Diyarbakır’da Mustafa Ekinci gibi isimler siyaset sahnesine taşınmıştır. Bunu 1960 ihtillinden sonra AP’de yapmıştır. Bu aslında demokrat anlayışın toplumsal mutabakat, yani devlet ile milleti barıştırma misyonunun bir devamıdır. Bugün Ağar bu misyona sahip çıkmışsa DP misyonuna sahip çıktığı anlamına gelmektedir. Ben de Ağar’ın seçilmesine karşıydım ancak şu andaki söylemi DP misyonuna sahip çıktığını göstermektedir. İnsanlar niyet tartışmasına göre anlamlandırma yapılmamalı. Düz ovada siyasetin önü açılmalı. Özellikle dağa çıkışın önü kesilmesi lâzım.”
SOL, İKİ YÜZLÜ,
KORKAK VE SALDIRGAN
SHP MYK üyesi Fehmi Işıklar da Kürt sorununda solun iki yüzlü olduğunu vurguladı. Işıklar konuşmasında “Sol bu konuda iki yüzlü, korkak ve saldırgan. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, SHP ile DEHAP’ın işbirliği sebebiyle en çok saldıran politikacı oldu. Bu hem vicdansızlık hem de saldıranlıktır. Bugün barışın önündeki en büyük engel solun bu zavallı durumdur, pozisyon değiştirmesidir. Kürt halkı çocuklarının ölmesini istemiyor. Ateşkes takiyye bile olsa bunu fırsat bilerek iyileştirme yapılmalı ve hayata geçirilmeli. Çok insan öldü. Öldürmeyle çözülemeyeceğini en iyi Mehmet Ağar bilir. Bu anlamda onu kutluyorum. Baykal’dan daha ileride.”
Ağar’ın “düz ovada siyaset” çıkışına karşı gelen Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ı isim vermeden eleştiren CHP eski milletvekili Ertuğrul Günay da, “Türkiye’de siyasetin alanına giren konularda devletin yerleşik kurumları, askeri, mülki, adli yüksek bürokrasi konuşuyor hatta karar veriyor. Bugün bir siyaset adamı bir çözüm öneriyorsa onun muhatabı askeri hiyerarşinin en başındaki kişi olmamalıdır. Askeri hiyerarşinin en tepesindeki kişinin en temel bir konuda çözüm öneren bir siyasetçiye ‘seni kınıyorum’ demeye hakkı yoktur. Ona karşı çıkması gereken de öteki siyasi partilerin yetkilileri olmalıdır” dedi.
SONUÇ BİLDİRGESİNDEN:
BARIŞ YİNE ISKALANMASIN
İki gün süren konferans sonunda oluşturulan bildirgede şu görüşlere yer verildi:
“Hep birlikte tartışarak diyalog ve uzlaşmaya giden yolda kurulacak ortak platformlarda çözüm üretecek fikir ve yaklaşımlara ihtiyaç vardır. Bunun için aydınların ve sivil toplum örgütlerinin daha aktif bir rol üstlenmesi kaçınılmazdır.
20. yüzyılın başında cumhuriyet kurulurken ıskalanan barışı yeni bir yüzyılın başında ıskalamayacağız. Kürt sorunu ‘şiddet ve terörizm sorunu’ olarak adlandırılmaktan vazgeçilmelidir. Sorun tüm Türkiye’nin sorunudur. Sorun, esas olarak sosyal barışın ve adaletin tesisi sorunudur. Bu sebeple her kesimin ortak bir vicdan muhasebesiyle, ortak aklın oluşturulmasıyla çözülebilecektir. Çatışmanın karşılıklı olarak acilen durdurulması, sivil çözümlerin üretilebilmesi için zaman kazandıracaktır. Ateşkesin kalıcılaşması, şiddetsizlik ortamının sürekli hale getirilmesi, barış çalışmalarının başarı kazanmasını mümkün kılacaktır. Ötekileştirici, yabancılaştırıcı ve düşmanlaştırıcı tüm söylemler terk edilmeli, siyasetin dili, şiddete yol açan ayrımcılıktan ve milliyetçilikten arındırılmalıdır.
Siyasette soy mensubiyetine dayandırılan milliyetçi söylem, yurttaşlar arasındaki güven ve birlik ortamının oluşmasına zarar vermektedir.
|