2007’nin, önümüzdeki 10 yıla damgasını vuracak “çok önemli bir yıl” olduğu konusunda hiç kimsenin kuşkusu yok. Seçilecek cumhurbaşkanı 7 yıl görev yapacak. Yeni Meclis de çok kritik kararlara imza atacak.
Söz konusu bu iki önemli süreç, beraberinde istikrar getireceği gibi Türkiye’yi 70’li-80’li yılların kaos ortamına da taşıyabilir. Genel kanı bu yönde. İşte seçimleri önemli kılan da bu!..
Peki bu hengâmede gençlerin payına ne düşecek? Her zaman olduğu gibi fillerin kavgasında ayaklar altında ezilen çim olmaya devam mı edecekler? Yoksa, bu kez onları hatırlayan birileri olacak mı?
Görünen o ki, gençler yine kimsenin umurunda değil. En başta da siyasetçilerin. Eğer öyle olmasaydı, gençliğin sorunlarına karşı bu kadar ilgisiz kalırlar mıydı?
Bugün için gençlerin en önemli sorunu işsizlik. Okumuşlarda işsizlik oranı çok daha yüksek. Öylesine bir çelişki yaşanıyor ki, anlayana aşkolsun.
Gençler, ÖSS’yi kazanmak için yıllarca uğraş verip üniversiteye girmeye çalışıyor. Sonra da üniversiteyi bitirip işsizler ordusuna katılıyorlar. Gençler, kalifiye işsiz olmak için mi böylesine yoğun çaba içindeler? Biri çıkıp bunu anlatsa, ama nerede...
İşsizlik daha da artacak!
Önceki yıllara bakıldığında üniversite mezunu işsizlerin sayısı her geçen gün artıyor. Devletin eğitim ve sağlık personeli dışında neredeyse hiç eleman almaması ve bu arada kontenjanları sürekli yükselterek üniversite mezunlarının sayısını artırması, çelişkilerin en büyüğü olarak dikkat çekiyor.
Örneğin, iş bulma şansı en yüksek kesim öğretmenler. Ama, onlar içinde de üç beş yıldır tayin bekleyenler var. Yeni mezunların kuraya katılmasıyla, onların da işi giderek güçleşiyor. Devletin ihtiyaçlarını kadrolu öğretmenlerle değil de taşeron müteahhitler gibi sözleşmeli ya da vekil öğretmenlerle karşılaması kızgınlıkların en büyük nedeni.
Aynı fakülteyi bitiren, aynı okulda yan yana sınıflarda, aynı dersi veren öğretmenlere aynı hakların tanınmaması, bakalım yeni yılda da devam edecek mi?
AKP iktidarı gençleri çok üzdü. Türban ve imam hatipler nedeniyle kendi tabanı da küskün, farklı katsayılar ve işsizlik nedeniyle meslek lisesi ve üniversite mezunları da. İktidar partisi 4 yıldır unuttuğu gençleri, bu yıl da unutmaya devam ederse sandıkta büyük şok yaşayabilir. Sanki 2007’nin en önemli uyarısı onlardan gelecek!..
Üniversiteler kaynıyor
Genç Bakış için her hafta farklı bir üniversitedeyiz. Dolayısıyla gelişmeleri yakından izleyebiliyoruz. Son aylarda dikkat çeken en önemli farklılık, öğrenciler arasındaki gerginliğin giderek tırmanıyor olması. 12 Eylül öncesindekilerden farklı gruplar var. Birbirlerine duydukları kin ise her geçen gün artıyor. Birilerinin bu tansiyonu hemen düşürmesi gerekiyor. Ama, bu ne hükümetin umurunda ne de YÖK’ün. Anlaşılan o ki, bu işi yine emniyet güçlerine havale etmişler. Olay çıkmadan, sokağa taşmadan, müdahale eden olmayacak.
Tıpkı AB karşıtlığı gibi, gerginlik de hiç dikkate alınmıyor. Üç beş öğrencinin ötesine geçmez diyorlar. Oysa tablo çok farklı. Birbirlerine tahammülü olmayan öğrencilerin ve üniversitelerin sayısı giderek artıyor. Sokağa taşmalarına ramak kaldı. 2007’de onca sorun arasına bir de bu katılmamalı!..
Şiddeti önlemenin yolu elbette daha fazla disiplin cezasından geçmiyor. Onları anlamak gerekiyor. Bunun yolu da diyalogdan geçiyor. Daha da önemlisi, hükümetin şamar oğlanı haline gelen üniversite yönetimleri ve öğretim kadrolarının da yangına körükle gitmesi.
Özetin özeti: Üniversitelerde huzursuzluk kazanı fokur fokur kaynıyor. Ve birilerinin bunu ciddiye almasının zamanı geldi de geçiyor...
Milliyet, 02.01.2007
|