Saddam ile ilk kez 30 Kasım 1978’de (daha sonra 1984 ve 1996) karşılaşmıştım.O sırada cumhurbaşkanı yardımcısıydı ama ülkeyi o yönetiyordu. İlk karşılaşmamda bu adamın yalnız Irak değil, tüm bölge için tehlikeli biri olduğunu belki de gazetecilik sezileriyle anlamıştım.
O günden sonra Irak’ın başına gelmeyen bela kalmadı.
Saddam bir yıl sonra devlet başkanı oldu sonra da İran’a savaş ilan etti. Bu savaş 8 yıl sürdü ve her iki taraftan yaklaşık bir milyon insan öldü. Savaşta başta ABD olmak üzere tüm batı Saddam’a destek verdi, savaşın finansmanını ( yaklaşık 300 milyar dolar) Körfez ülkeleri karşıladı. Bu arada Saddam İran’la savaşını bahane ederek içeride kendi halkına yönelik katliamları da ihmal etmiyordu. 1988’de Halepçe’de kimyasal silah kullandı, Enfal’de binlerce Kürdü öldürdü. Aynı şeyi güneydeki Şiilere yaptı, hatta CIA ile işbirliği yaptılar diye her iki damadını öldürdü.
Ağustos 1990’da yine bir Amerikan tezgahı ile Kuveyt’i işgal etti, aylar sonra da ABD onu Kuveyt’ten çıkartarak kendi askeri güç ve üslerini tüm bölge ülkelerine yerleştirdi.
Çekiç Güç bunlardan biri olarak Türkiye’ye geldi ve Kuzey Irak’taki Kürtleri 11 yıl süreyle korudu.
Özetle Saddam diktatör, zalim, gaddar ve katildi ve ölümü hak ediyordu.
Ama ABD’lilerin eliyle değil.
ABD isteseydi onu işgal ile değil adamlarını satın alarak alaşağı edebilirdi.
Nitekim 19 Mart 2003’te başlatılan ve 9 Nisan’da Bağdat’ın düşmesi ile sonuçlanan savaşta ABD, Saddam’ın birçok adamını satın almıştı. Hatta Saddam’ın yerini ve iki oğlunu da ABD’lilere ihbar eden onun akrabaları ve özel korumalarıydı.
Ama ABD kolay yolu değil daha zor ve karmaşık olanı tercih etti.
Çünkü ‘Yaratıcı Kargaşa’ teorisine inanan Yeni Muhafazakarlar Irak’taki kargaşa ile kendilerine daha fazla ilham geleceğine ve bu ilham ile tüm bölgeyi daha fazla kana bulayabileceklerine inanıyorlardı.
İnandıkları da oldu.
Afganistan’dan sonra Irak işgal edildi.
Filistin ve Lübnan’da yaşananlar ortada. Yılın son günlerinde ABD, İsrail ve batı destekli Etiyopya Müslüman bir ülke olan Somali’yi işgal etti.
Irak’ta ise şimdiye kadar 650 bin insan öldü, yaralanan 2 milyon insandan 600 bini sakat kaldı. Savaştan bu yana 500 bin kadın dul kaldı. Üç milyon Iraklı ülke dışına kaçtı.
Irak her alanda ve her anlamıyla darmadağın edildi.
Irak asla eskisi gibi olmayacak ve olamayacak. Çünkü Şiiler Sünnilere, tüm Araplar ve Türkmenler ise Kürtlere düşman edildi.
Saddam’ın ABD’liler tarafından herkese bilinçli olarak gösterilen şekliyle idamı, bu düşmanlıkları kışkırtacak ve derinleştirecektir.
Mahkeme başlangıcından sonuna kadar bir Amerikan tiyatrosuydu.
Mahkeme üyeleri ve tüm hukuki ve idari işlem ve süreçler Amerikalılar tarafından belirlendi. Mahkemenin ilk iki hakimi Kürt idi, ama idam kararını veren ve kararı infaz eden özellikle Şiilerden seçildi.
Peki Sırp Kasabı Miloşoviç’i uluslararası mahkemede yargılayan, Şili diktatörü ve CIA ile Şili halkına 13 yıl süreyle kan kusturan katil Pinochet’nin yargılanmasına bile izin vermeyen ve öldürülen eski Lübnan Başbakanı Hariri için uluslararası mahkeme kurduran ABD acaba Saddam için neden benzer bir mahkeme kurdurmadı.
Bunun yanıtı çok basit.
ABD, Saddam’ın konuşmasını istemiyordu.
Saddam konuşsaydı , İran savaşında ABD ve Batılı ülkelerin kendisine nasıl yardım ettiğini, Halepçe’de Kürtler üzerine attığı kimysal bombaların hangi Batılı ülkeden alındığını ve baba Barzani’nin ayaklanmasını bastırmak için İran Şahı Pehlevi ve Amerika ile nasıl anlaştığını, hatta Kuveyt’i işgal kararında ABD’nin kendisine nasıl yeşil ışık yaktığını anlatacaktı.
Saddam ve yandaşları ile yapılan son pazarlıklar işe yaramayınca, ABD doğal olarak diğer suçları nedeniyle yargılanmsını beklemeden Saddam’ı idam etti.
İşgal altında bir ülkede bir mahkemenin adil olabileceğini söylemek abesle iştigaldir.
Bayramın ilk gününde Saddam’ı idam eden ABD kuşkusuz yalnız Iraklılara değil tüm Müslümanlara da bir mesaj vermeyi ihmal etmiyordu:
‘Siz kurbanlarınızı keserken ben de Saddam’ın kişiliğinde hepinizi kesiyorum’’.
Kuşkunuz olmasın ABD’nin Irak ve bölgemizde benzeri pis oyunlarına dur denilmezse, 2007 bol kesimli yani bol kanlı bir yıl olacak..
Öcalan’ı ‘idam edemezsiniz’’ deyip Türkiye’ye teslim eden, Saddam’ın görüntülü idamını (Ebu Garib işkence ve Felluce cami katlimalarında olduğu gibi) dünyaya seyrettiren ABD’den yakında ilginç sürprizler bekleyin.
Benden söylemesi!
ABD’nin Saddam için hazırladığı ‘the end’ aslında tüm coğrafyamız için yalnızca bir başlangıçtır.
Tabii görmek ve anlamak isteyenler için!
Akşam, 02.01.2007
|