Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 26 Aralık 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Yanlış bir anayasa ile doğru yapılmaz

1982 anayasası halktan ve bireyden korkuyor; kendisini yasal zırhlarla korurken, bireyi çıplak ve çaresiz bırakıyor.

1982 Anayasasının epistemolojik mantığı sakat: sivil toplumu değil, devlet otoritesini güçlendirmek.

Bu nedenle gerçek bir anayasa kimliğini taşımıyor. Yanlış halkalarla örülmüş bir zincir sanki.

İşte bu halkalardan kimileri:

İlkin, sık sık ‘demokratik devlet’ten söz ettiği halde sivil topluma dayalı ‘demokratik toplum’u kuramıyor.

İkincisi, haklar ve özgürlüklerin soluma kanallarını tıkıyor.

Üçüncüsü, oligarşik yapılanmanın, merkezle çevre gerilimlerinin, erklerle yetkiler çatışmasının yollarını döşüyor; halkı, baskıcılığı yenecek silahlardan yoksun bırakıyor; siyasal ve toplumsal bunalımlar üretiyor.

Dördüncüsü, devleti araç-değerden amaç-değere yüceltiyor. Bu çarpıklık, öylesine içine sinmiş ki, onu hak ve özgürlüklerle donatılmış bireyden yana bir anayasaya dönüştürmek olanaksız. Yarattığı ‘hiç kimseler’ düzeniyle ‘insanlar, anayasalar ve yasalar için değil; anayasalar ve yasalar, insanlar içindir’ ilkesini yok ediyor; eşyanın doğasını, toplumun dokusunu yırtıyor.

Beşincisi, halktan ve bireyden korkuyor; kendisini yasal zırhlarla korurken, bireyi çıplak ve çaresiz bırakıyor. Bu yüzden yasaları Devlet Başkanı geri çeviriyor, Anayasa Mahkemesi iptal ediyor; Türkiye, Strasburg’da hüküm üstüne hüküm giyiyor.

Altıncısı, yargı denetiminden bağışık ve dokunulmaz alanlar yarattığı, yargıyı ayak bağı gördüğü için dengeyi demokrasi aleyhine bozuyor. Örümcek ağı gibi delenin geçtiği, delemeyenin takılıp kaldığı bir yasa devletini öngörüyor. Herkesin çarpıp düştüğü hukukun üstünlüğü duvarını örmek şöyle dursun, hukuk devletini bile gerçekleştiremiyor; yer yer ‘baskı/haksızlık devleti’ne (!) dönüşüyor. Hukuk, çek valf işlevini yerine getiremiyor.

Zincirin halkalarını çoğaltmak olanaklı.

Geçelim.

Türkiye, bugün anayasal devlet ve yönetilemeyen demokrasi bunalımı yaşıyor.

Hukuk, bilimdir; zar atmaz. Olayları, küresel ve nesnel ilkelere/normatif ölçütlere göre değerlendirir; herkes hukuk önünde eşittir.

Yanlış bir Anayasa ile doğru yaşanamaz.

1982 Anayasası, hukukun ilkelerine/ölçütlerine göre, özgür iradeyle oylanmadığından (Borçlar yasası, m. 23) biçimsel meşruluğunu; içeriği anayasa kavramıyla bağdaşmadığı, onarılamaz yapım hasarlarıyla yüklü olduğu, halkın desteğini yitirdiği için maddi meşruluğunu yitirmiştir.

Bu meşru olmamanın yaptırımı; ‘hukuksal yokluk’ değil, hiçliktir (butlandır).

Yokluk yaptırımı ile sakat işlemlere gülüp geçilir. Yasalar bunları saymak gereğini duymazlar bile. Bu işlemler, hukuk dünyası içinde yok/doğmamış sayılırlar; hukuksal sonuç doğurmazlar. Kimseyi bağlamazlar. Yargı bu işlemleri iptal edemez; yok olduklarını belirtmekle yetinir. Çünkü, ancak var olan ve sonuç doğurabilen, sözgelimi hiçlikle sakat bir işlem iptal edilebilir. Yasalar, bu berikilerin neler olduklarını da gösterirler.

Hiçlikle sakat olan 1982 Anayasası, yeni bir Anayasa ile ortadan kaldırılmadıkça bağlayıcıdır. Ona bir yandan katlanacağız/uyacağız. Bu bir yurttaşlık görevidir. Öte yandan ise, onun meşruluğunu tartışmak, küresel ilkelerin tezgâhında yerel ipliklerle dokunan, ortak paydası insan hak ve özgürlükleri olan ve demokrasinin ‘ethos’una denk düşen bir anayasa için savaşmak da bir insanlık ödevidir.

İşte bu görevi ve ödevi yerine getirmek için yazdım.

Star, 25.12.2006

Sami SELÇUK

26.12.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Türkiye’nin gerçek gündemi ve irtica fobisi

  Muvazzaf gazeteci

  İnalcık Hoca’dan ‘Kubilay Vak’ası’na

  Yanlış bir anayasa ile doğru yapılmaz


 Son Dakika Haberleri

Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004