Geçtiğimiz hafta Hürriyet’te “ilginç” bir haber yer aldı. Haber ünlü gazeteci Uğur Dündar’ın imzasını taşıyordu.
Haberdeki iddialara göre Konya’da bir genç hastaneye yatmış, “tesettürlü” bir doktor hastanın testis ultrasonunu çekmeyi reddettiği için bir gün sonra delikanlının bir testisi alınmıştı. Haberin manşetten verilmesi ve olayın tesettüre bağlanması “rejim” tartışmalarını da gündeme getiriyordu.
Haberin yayımlandığı gün, gerçekleri yansıtmadığı ortaya çıktı.
Tesettürlü olduğu iddia edilen doktor hastayı görmemişti bile. Üstelik aynı doktor daha önce benzer testis ultrasonlarını çekmişti ve durum belgeliydi. Üstelik doktor tesettürlü olarak çalışmıyordu.
Ortada yanlış bir haber vardı ama gazetelerde zaman zaman böyle hatalar olabiliyordu. İşin büyütülecek tarafı yoktu. Haberin doğrusu verilir, özür dilenir ve olay kapanır, suçlanan kişiler olayı yargıya taşıma hakkını korurdu.
Ancak Hürriyet böyle yapmadı.
Yanlış haberinde ısrar etti.
“Yanılmışız” demektense olayın üzerine gitti. Hürriyet üzerine gittikçe iş büyüdü.
Haberin gerçekleri yansıtmadığını ortaya koyan unsurlar bile görmezden gelindi ya da “eğilip bükülerek” kullanıldı.
“Yanlış”, “doğru” olarak kabul ettirilmeye çalışıldı. Her gazetenin yapabileceği bir hata için bir “özür dilemek” çok mu zordu!
Sabah, 22 Aralık 2006
|