Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 23 Aralık 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

‘Devlet iktidarı’ ve Çankaya

Millî Güvenlik Kurulu’nun özellikle eski hali, Meclis’e, hükümetlere direktif veren kudretli devlet kurumu...

Parlamenter sistemlerdeki yetki-sorumluluk dengesine aykırı olarak, 12 Eylül rejiminin sorumsuz cumhurbaşkanına tanıdığı ‘siyasi’ yetkiler... Bu yetkilerle yapılan ‘sorumsuz’ atamaların oluşturduğu YÖK gibi oligarşik kurumlar...

Anayasa Mahkemesi’ne parlamentonun üye seçme yetkisinin kaldırılması, bu yetkinin sadece yargı bürokrasisine ve sorumsuz cumhurbaşkanına verilmesi...

Büyük çapta 12 Eylül Anayasası’nın kurduğu bu anayasal yapının temelinde, “devlet ideolojisi”nin köklü bir ‘hissiyat’ı vardır: Halkın temsilini, seçilmişlerin yetkilerini olabildiğince kısıtlamak! Seçilmişleri, parlamentoyu ve hükümetleri böyle “kaleler”den tarassut altında tutmak! Gerektiğinde hizaya getirmek!

27 Mayıs Anayasası aynı işi “özerk kurumlar”la yapmıştı; merhum Prof. Bahri Savcı buna “Atatürkçü demokrasi” diyordu.

‘Sorumsuz devlet iktidarı’

Bu terim, merhum Prof. Bülent Tanör ve halen YÖK üyesi Prof. Nejat Yüzbaşıoğlu’nun yazdığı “1982 Anayasası’na Göre Türk Anayasa Hukuku” adlı eserde anlatılıyor. 1982 Anayasası ile cumhurbaşkanına, eski haliyle Milli Güvenlik Kurulu’na ve 28 Şubat’ta “Başbakanlık Kriz Merkezi”ne verilen yetkileri izah ederken şu değerlendirmeyi yapıyorlar:

“... Meclis’e karşı sorumlu siyasi iktidarın üstünde sorumsuz bir devlet iktidarı ortaya çıkmaktadır ki, bu da temsili rejimle bağdaşmadığı gibi, Anayasa’nın başlangıcındaki ilkelere ve egemenliğin kullanılışına ilişkin 6., 7. ve 8. maddelere ters düşmektedir...” (Sf. 330)

Bu tablo ülkede “yöneten demokrasi”nin kökleşmesini zorlaştırıyor. Kurumlarla seçilmişler arasında sert sürtüşmelere, büyük enerji kaybına sebep oluyor.

Hatta bazen dışarıdan bakıldığında, Türkiye’de kimin sözünün geçerli olduğu gibi, ülkeye güveni sarsan tereddütlere yol açıyor!

Çankaya savaşı!

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin Türkiye’de büyük gerilimlere yol açması oranın bir “kale” gibi görülmesindendir. Parlamenter sistemlerden farklı olarak bizde Cumhurbaşkanlığı “sorumsuz devlet iktidarı”nın kalelerinden biri sayılıyor.

Onun için uzun süre askerler seçtirildi veya öyle yapılması ‘gerekli’ görüldü.

Her darbeyi mutlaka asker bir cumhurbaşkanının izlemiş olması tesadüf değil tabii.

Şimdi de “Çankaya işgal edilecek” diye eski bildik ‘zinde kuvvetler’ türü tahrikler yapılıyor. Meclis’in meşru iradesiyle yapacağı hiçbir seçim işgal olarak nitelenemez.

Meclis kimi seçerse, meşru cumhurbaşkanı o olur! Hukuki ve demokratik gerçek budur.

İşin “siyasi basiret” tarafı ayrı bir konudur. Cumhurbaşkanı olacak kişinin ülkede birleştirici olması, siyasi kutuplaşmaya meydan vermemesi gerekir.

Konu “rejim sorunu” değil, sadece siyasi basiret sorunudur.

Türkiye yeni cumhurbaşkanının kim olacağı konusuyla birlikte, cumhurbaşkanının yetkilerini azaltmayı da tartışmalıdır. Ya da halkın seçmesini...

Türkiye demokrasi ve ekonomik gelişme yolunda ilerledikçe “sorumsuz devlet iktidarı” gibi patolojik yapıları değiştirerek liberal demokrasinin normal yetki-sorumluluk dengesine de ulaşacaktır.

Demokrasi sabır ve sağduyu rejimidir.

Milliyet, 22 Aralık 2006

Taha AKYOL

23.12.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Asker millet olmak

  ‘Devlet iktidarı’ ve Çankaya

  Hürriyet özür dilemeliydi

  İki davada ortak özellik: Derinlere inemiyoruz!

  Eurovision’a 10. Yıl Marşı gitsin


 Son Dakika Haberleri

Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004