Bir arkadaşımızın köşe yazısında okudum; Türkiye, “Atatürk dönemi hariç” her zaman masada kaybediyormuş!
Tekil olguları gözden kaçıran bütün aşırı genellemeler gibi, bu aşırı genelleme de yanlıştır!
Atatürk döneminde, arkamızda Milli Mücadele zaferi olduğu halde, masada kaybettiğimiz şeyler, Lozan’da verdiğimiz tavizler olduğu gibi, Atatürk’ten sonra masada kazandıklarımız da vardır.
Lozan’da masaya oturmadan önce Musul, Kerkük ve Süleymaniye’nin “Misak-ı Milli hudutları içinde, vatan toprakları” olduğunu, gerekirse “harben alacağımızı” söyleyen Atatürk, Musul’suz Lozan Antlaşması Meclis’in önüne geldiğinde, öfkeli eleştirilere cevaben “Misak-ı Milli bir hudut tespit etmemiştir” diyen ünlü konuşmasını yapmıştır.
Öbür yandan, faşist İtalya’nın tehdidine karşı, dün “emperyalist” dediği İngiltere ve Fransa’ya yaklaşarak Montrö Sözleşmesi’ni başarmış, Boğazlar rejimi konusunda Lozan’da masada kaybettiklerimizi geri almıştır.
Atatürk’ten sonra, Türkiye’nin savaş dışında kalabilmesi, NATO’ya girmesi, Zürich ve Londra antlaşmaları, Avrupa ile 1963 Ankara Antlaşması ve hatta Lozan’da ağzımıza almadığımız Kıbrıs meselesinde bugünkü konumumuz bile “masa başında kazandığımız” başarılara örneklerdir.
Milliyet, 12.12.2006
|