Türkiye’de bir işbölümü yapılmış. Laikliğe, kadın-erkek eşitliğine aykırı eylem, kitap veya filmleri laik kesim eleştiriyor, ahlaka, kadının aşağılanmasına, çocuğa yönelik girişimleri de muhafazakarlar.
Gerçek birebir böyle değil ama böyle bir algılamanın olduğu gerçek.
Şimdi Türkiye’de kadın vücudunu bir meta haline getiren, anneliği aşağılayan bir dizi yapılıyor, dizinin oyuncuları çıkıp “Ben de olsam aynı şeyi yapardım” diye beyanlar veriyor ama toplumun kendini laik ve ilerici gören kesimi sessiz kalıyor.
Elbette film yasaklansın diye bir teklif getirmiyorum.
Ancak kadını ve anneliği bu kadar aşağılayan bir filme karşı laikliklerine sürekli vurgu yapan kadın örgütlerinin sessiz kalmasını anlamıyorum.
Tamam kabul ediyorum, laik ve muhafazakar ahlak anlayışı arasında ciddi farklar vardır ama toplumun temel bir ahlak anlayışı da vardır.
Bu herkesin sahip çıkması gereken ortak değer, asgari müşterektir.
Annelik ve kadının metalaştırılması, annenin fahişeliğinin rol model olarak halka sunulması, herkesin karşı çıkması, tepki koyulması gereken bir durumdur diye düşünüyorum.
Ben halka açık yayın yapan bir televizyonda yayınlanan bir diziyi, evde kızımla izlerken şoklarla karşılaşmak istemiyorum.
Kızıma, bir annenin çocuğunun tedavisi için vücudunu pazara çıkarmasının övünülecek, yüceltilecek bir olaymış gibi sunulmasını istemiyorum.
Evime aldığım gazetede, manken kızların mendil değiştirir gibi sevgili (veya müşteri) değiştirmesini iyi bir şey sunarmış gibi haberler okumak istemiyorum.
İsteyenin evinde şifreli kanaldan, dvd’den porno film izlemesine bir şey demiyorum ama halka açık yayın yapan kanalların, bu ülke gençliğine daha doğru düzgün rol modeller sunmasını istiyorum.
Muhafazakar mıyım, kesinlikle hayır.
Ancak toplumun sosyal sermayesinin yozlaştırılmasını kabul edemiyorum.
Eğer gençliğe, kadınların amacı ne olursa olsun, para karşılığı cinsel ilişkiye girmesini normal, hatta yüce bir davranış olarak sunarsak, 10 veya 20 yıl sonra nasıl bir gençlikle karşılaşacağımız konusunda korkuya kapılıyorum.
Bu nedenle kadınları ve örgütlerini göreve çağırıyorum.
Sesinizi yükseltin.
Yükseltin ki, çocuklar her nevi fahişeliğin yüceltici bir eylem olarak kabul edilmediğini görsün.
Rüşvete, hırsızlığa karşı çıktığınız gibi, kadınlığı ve anneliği aşağılayan her duruma el koyun.
Türkiye’nin geleceği için lütfen sessiz kalmayın.
Bu aile içi şiddetten daha az önemli bir konu değil, diyorum.
Yoksa yanılıyor muyum!
Sabah, 5.12.2006
|