Papa dersine iyi çalışmış
Papa’yı alnımızın akıyla misafir ederek, Vatikan’a gönderdik. Ziyaretten önce koparılan fırtınaların aksine Papa’nın Türkiye ziyareti bütünüyle olumlu tablolarla zihinlerdeki ve tarihteki yerini aldı. Nitekim Papa da Pazar günü Vatikan’ın Saint Petrus Meydanında yaptığı Angelus duâsında Türkiye’ye teşekkür ederek, ziyaretin kendisi için çok önemli bir deneyim olduğunu söyledi.
Böyle önemli bir konuğu ağırlayan Türkiye ciddî bir sınav verdi ve başarıyla sonuçlandırdı. Muhtemel “ziyaret krizleri” son dakikalarda atılan kıvrak adımlarla tatlıya bağlandı. Buna en iyi örnek de Başbakan Erdoğan’ın Papa 16. Benedictus ile Esenboğa Havaalanında özel VIP salonunda 20 dakika süreyle yaptığı görüşmeydi. İyi düşünülmüş bir çözümdü.
Bu sınavdan alnının akıyla çıkan sadece Türkiye değildi. Aynı zamanda Vatikan da dersine iyi çalışarak Türkiye sınavını başarıyla tamamladı. Papa 16. Benedictus beklenenin aksine Türkiye’de infiale yol açacak herhangi bir “hata” yapmadı ve danışmanları ile Türk yetkililerinin kendisi için belirlediği programa harfiyen uydu. Hatta bununla da kalmayıp Sultanahmet Camiini de ziyaret etti. Cami ziyareti sırasında da İstanbul Müftüsü Mustafa Çağrıcı’nın Sultanahmet’te “huzur duruşu” çağrısına uymasıyla stratejik bir diyalog adımı atmış oldu. Türk basınında bu olayı “Papa Müslüman mı oluyor?” şeklinde mizahî(!) bir üslûpla yorumlayanlar da oldu. Hatta onu canlı yayında İslâma dâvet edenler de... Bu da Papa’nın Müslümanlarla diyalogda çok olumlu bir adım attığının göstergesi aslında.
Papa’nın ziyaretiyle Vatikan’ın hedefleri de tutturulmuş oldu. Zira Vatikan’ın Cizvit Sekreteryası eski Genel Sekreteri Thomas Michel ile yaptığım söyleşide Michel, bu gezinin üç ana hedefi olduğunu söylemişti. Michel, bunları Türk halkı ve Müslüman dünya ile uzlaşma ve buluşma, Patrikhane ile ilişkileri geliştirerek Ortodokslarla yakınlaşma ve de kutsal mekânlara hac ziyaretinde bulunma şeklinde sıralamıştı. Bu üç ana hedef de başarıyla gerçekleştirildi.
Türkiye açısından bakıldığında da bu ziyaretin artıları çok fazladır. Birincisi Papa’yı konuksever bir şekilde ağırlayarak dünyaya sıcak bir görüntü verdik.
Ayrıca jeostratejik olarak bir köprü olmasıyla övündüğümüz ülkemizin bu imajına kuvvet vermiş olduk.
Katolik dünyasının gözünde Türkiye’nin bir cazibe merkezi haline gelmesini sağlamış olduk. Ki bu turizmcilerin ifadesiyle “yüzde yirmilik bir turizm artışına” karşılık geliyor.
Türkiye’nin bu işten reklâm mânâsında kazancı ise yine turizmcilerin ifadesiyle “paha biçilemez” derecede. Yani milyar dolarlar harcasanız böylesi bir reklâm fırsatı bulamazsınız.
Ayrıca Türkiye’nin güvenli bir ülke olduğu imajı da dünyanın zihnine yerleşmiş oldu.
Son olarak da AB ile müzakerelerimizde kısmî bir kriz yaşamış olduğumuz bir dönemde Papa’nın “Türkiye’yi AB’ye üye olarak görmek isteriz” şeklindeki açıklaması da çok önemliydi. Zira Papa’nın önceleri hem AB’yi Hıristiyan bir topluluk olarak görmek istedikleri yönünde, hem de Türkiye’yi birliğe dahil görmek istemediği şeklinde açıklamaları vardı. Papa bu görüşünü de değiştirdiğini ortaya koydu.
Bu noktada daha Papa gelmeden önce yine Thomas Michel ile yaptığım görüşmede, Michel’in “Vatikan bütün Papalara İslâm ile diyalog halinde olma görevi yüklemiştir. Bunun geri dönüşü yoktur ve hiçbir Papa da bunu değiştiremez” şeklindeki tesbiti de doğru çıkmış oldu.
Zira Benedictus artık “Kardinal Ratzinger” olmadığını bu ziyarette açıkça ortaya koymuştur.
Netice itibariyle bütün tarafların da memnun ayrıldığı bir Papa ziyaretini atlatmış olduk, şimdi önemli olan oluşan sıcak diyalog ortamını korumak ve bir daha ortalığı gerecek davranışlarda bulunmamaktır.
Türkiye ziyaretinde dersine iyi çalışan Papa, bundan sonra Müslümanlar ile olan ilişkilerinde aynı hassasiyeti gösterirse ortada diyalog adına bir problem kalmayacaktır.
[email protected]
|