17’nci Milli Eğitim Şurası çalışmalarına, imam hatip liselerinin sorunlarının damgasını vurması şaşırtıcı değil. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in bu konudaki hassasiyeti biliniyor. Ayrıca toplumun bir kesiminde imam hatipliye haksızlık yapıldığı yolunda düşünce de vardır.
Şura’da Bakan’ın ortaya attığı formül ile imam hatipliye, hukuk, siyasal ve öğretmenlik yolunun açılması sorunun çözümü yolunda atılmış bir adımdır. İmam hatipler, Türkiye koşullarının zorunlu kıldığı özgün kuruluşlardır. Bunları açıp yaygınlaştıranlar da AKP’liler değildir. Geçmiş siyasi dönemlerde bu imam hatipler, toplumdan gelen talebi karşılamak üzere açılmıştır. Bugün oralarda okumakta olan çocuklar Türkiye’nin özgün koşullarının yarattığı sorunlardan sorumlu değillerdir. Onlar çözümü de öneremezler. Onlar diğer bütün gençler gibi güzel bir yaşamın hayalini kurarak yaşamaktadırlar. O nedenle, tüm imam hatiplilere adeta suçluymuş muamelesi yapan düşünceye tamamen karşıyım. Bu duyarsız bakış, çocukları katiyen umursamıyor.
(...)
Durum böyledir de; toplumun bir kesiminde imam hatiplilere karşı tepki oluşmasının bazı haklı nedenleri de vardır açıkçası... Bu ne öğrencilerin ne de tepkiyi duyanların hatasıdır. Bu siyasetin bir yanlışı olarak ortaya çıkmaktadır.
Dün bir ünlü işadamından dinlediğim hikayeyi anlatarak ne demek istediğimizi açıklamaya çalışalım. Bu işadamı büyükçe ve modern bir okul inşa ettirmiş, bütün eğitim araç-gereçlerini de kendisi sağlamayı taahhüt etmiş. Okul personelinin maaşını da o ödeyecekmiş. Bütün bunlara rağmen okulu özel okul haline getirmemiş, devlete devretme kararı almış. Okula sadece annesinin ismini vermiş. Devlete devretmiş ama müdür olarak imam-hatipli olmanın dışında özelliği olmayan bir kişiyi atamışlar. Emek verdiği okula mümkün olan en iyi nitelikte müdürün atanmasını isteyen ve onun maaşını da ödeyecek işadamı bu işe hayli tepki vermiş ve okulunu eğitime açmamış. Gerekli iç düzenlemeleri bitirmemiş. İşadamının duyarlılığının ideoloji ile filan ilgisi yok. Bunu imam hatipliyi atamakta ısrarcı olan taraf da umarız görür ve bu gereksiz kavgaya son verir.
İmam hatipli meselesinin çözümü siyasi kavgayla olmayacak. Milli Eğitim Bakanı’nın yaptığı gibi orta yolu bularak çözümler üretme çabalarından sonuç alınması mümkün gibi gözüküyor bize. Bu işi siyasi bir kan davası haline getirirsek bundan tek zarar görecek çocuklarımız olur. Bunu da kimse unutmasın...
Akşam, 18.11.2006
|