KARA Kuvvetleri Komutanı Sayın İlker Başbuğ’un Türk-Fransız askeri görüşmelerinin askıya alındığını açıklaması, devletimizin içeriye ve dışarıya verdiği görüntü bakımından hoş olmadı.
Ne anlamı var bu tepkinin?
Fransa’nın tarihimize ve suratımıza atmaya kalkıştığı katır tekmesinin yanında bir çimdik kadar basit değil mi bu?
Hadi onu geçtik.
Asker bunu kimle müzakere etti de kararlaştırdı?
Fransa’nın yaptığı iş siyasi bir kepazelik...
Böyle bir girişime askeri bir tepki ile cevap verdiğin zaman, kaçınılmaz olarak ordunun siyaset yapması fiili ortaya çıkar.
Kuvvet Komutanı’nın tasarruf ve beyanından sonra bunları ifade etmek durumunda kaldığım için yüreğim burkuluyor. Fakat kendilerini her şeyin en iyisini bilir zanneden, hele de siyasi kadrolara tepeden bakma konusunda kadim bir şartlanma içinde bulunan ekseri paşalarımızın artık eleştirilmeye alışmaları, daha da önemlisi eleştirilerden yararlanmayı öğrenmeleri gerekmektedir...
(...)
Fransa’ya bir tepki konulacaksa Türkiye Cumhuriyeti kurumları arasında bir işbirliği ile belirlenecek düzen çerçevesinde hareket edilmesi, devlet olmanın vazgeçilmez ama basit gereklerinden biridir.
Gelin görün ki asker bir tepki koyuyor, siyasetçiye sorulduğu zaman ‘benim haberim yok’ diyor. Ya asker böyle yapmayacak, ya da siyasetçi ‘benim haberim yok’ demekle yetinemeyecek. Böyle olunca ne atanmışın atanmışlığı ile kalıyor, ne de seçilmiş seçilmişliğinin gereğini yerine getiriliyor.
Bütün bu devletsizlik görüntüsü yanında meselenin en tatsız yanlarından biri de, Fransa’ya karşı sergilenin tepkinin -yukarıda da işaret ettiğim- hafifliğidir. Malum soykırımı saçmalığı Fransız Meclisi’nden geçeli beri, Türkiye’de olayları izlemeye çalışan herkesin kafasındaki en temel sorulardan biri şudur:
- Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Fransızlar’la çok yoğun bir iktisadi ilişki çerçevesi var. Sigorta sektörünün en büyüklerinden birinden tutun da, otomotivdeki en köklü kuruluşlardan birine kadar çok geniş alana yayılan bir işbirliği söz konusudur. Yollarımızda dolaşan her üç araçtan neredeyse biri Fransız markasıdır. Bunlarla, Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarını birinci derecede ilgilendiren yan kuruluşlar ve çatılar yaşatılmakta, muvazzaf ve emekli subaylar, astsubaylar, askeri temelli bu Türk-Fransız işbirliğinden yararlanabilmektedirler. Şüphesiz Fransa da böyle bir işbirliğinden, Türkiye’nin ve Türk insanının elde edebileceğinden çok daha büyük karlar elde etmektedir. O vadide ne tepki olacak?
Şimdi demiyorum ki bu bağlar kopartılıp atılsın. Fakat böylesine yoğun bağlar dururken bir ziyaret trafiğini durdurmak, asla askerin, hele üst düzey bir komutanın ‘iş yaptım’ diyerek imza atabileceği bir tasarruf değil.
Kurmay zekaların bizi bu kadar kolayca hayal kırıklığına uğratma hakları yok.
Zira onların yetişmesi için bu millet, hiçbir alana ayıramadığı kadar kaynak tahsis etmektedir...
Tercüman, 18.11.2006
|