Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 14 Kasım 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Erdoğan: Filistin’de yapılanları asla tasvip etmiyoruz

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İsrail ile Filistin konusunda İspanya Başbakanı Jose Luis Rodriguez Zapatero ile görüşlerinin örtüştüğünü belirterek, ‘’Filistin’de yapılanları asla tasvip etmiyoruz’’ dedi.

Erdoğan, İspanya Başbakanı Zapatero ile yaptığı ortak basın toplantısında, Medeniyetler İttifakı Girişimi nedeniyle Türkiye’nin metropol kenti, medeniyetlerin buluştuğu İstanbul’da Konuk Başbakanı misafir etmekten memnuniyet duyduğunu söyledi.

Başbakan Erdoğan, basın toplantısında, İsrail ile Filistin konusuna da değinerek, ‘’İsrail ile Filistin konusunda görüşlerimiz örtüşüyor. Filistin’de yapılanları asla tasvip etmiyoruz. Bu konuda tüm dünyayı, Filistin’e karşı yapılan, özellikle o çocuklara, o kadınlara, o yaşlı savunmasız insanlara karşı yapılan bombalama olaylarına, orantısız güç kullanımı olaylarına karşı duyarlı olmaya davet ediyoruz’’ şeklinde konuştu. Basın toplantısına, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun da katıldı.

/ İSTANBUL

14.11.2006


 

Bir tek laiklik kaldı

Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Cemil Koçak, “cumhuriyetin temel ilkeleri” sözünü eleştirirken, “Cumhuriyetin içi, kendisiyle ilgisi olmayan laiklik meselesiyle doldurulmaya çalışılıyor. Aslında Atatürkçülük laiklik meselesidir. Bugün Atatürkçülükten geriye ne kaldı derseniz, laiklik meselesi kaldı. Atatürkçülüğün içinde demokratik bir mesele hiç yok” dedi. “Atatürk dinin insanlar üzerindeki baskısının ancak otoriter bir düzende ortadan kaldırılabileceğine inanıyor” diyen Koçak, Atatürkçülüğün çağdaş demokrasiye izin vermeyeceğini söyledi.

Atatürk camiye gitti mi?

Radikal’de Neşe Düzel’in sorularını cevaplayan Koçak şöyle konuştu: “Atatürk meşhur Medenî Bilgiler kitabında, ‘İslâm Arapların dinidir... Biz ise Türküz... İslâm bizi geriletti... Bizden uzak dursun’ havasında bir söz ediyor. 1930’larda söylenmiş bir söz bu. Bizim için hangi Atatürk geçerli, bunu söyleyen Atatürk mü, Meclisi duayla açan Atatürk mü? Atatürk gidip camide halka hutbe de okuyor. Balıkesir’de bir camide konuşuyor. Yapacaklarını, İslâm da bunları emrediyor diye anlatıyor. Atatürk ondan sonra hiç camiye gitmiş mi? Gitmemiş.” BASIN BÖLÜMÜNÜ TIKLAYIN

14.11.2006


 

Koalisyonu milletle yapacağız

DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar,”Bana soruyorlar, ‘Kiminle koalisyon yapacaksınız’ diye. Biz koalisyonu milletle yapacağız” dedi.

İstanbul Kaya Ramada Otel’de partisince düzenen İstanbul-Trakya, Marmara 7. Bölge Toplantısına DYP Genel Merkez Yöneticileri ile birlikte katılan Mehmet Ağar, burada yaptığı konuşmada, DYP’nin sayısal azlığına rağmen siyasette en fazla ağırlığı olan parti olduğunu söyledi.

Hükümeti millete verdiği sözleri yerine getirmemekle eleştiren DYP lideri Mehmet Ağar, şunları kaydetti: “İktidar salkım saçak dökülüyor. Siyaset verdiği sözleri yerine getirebilenlerin işidir. Kendi ifadeleriyle siyaset ‘yan gelip yatma’ yeri değildir. İktidar muktedir olma yeridir. İktidarda samimiyetleri yok. 3 yıl süre istediler 4 yıl doldu hâlâ ortada bir şey yok. Cumuhurbaşkanlığı seçimine kadar kazasız belâsız götürelim. Ondan sonra ne olursa olsun anlayışıyla siyaset yapılamaz. İktidar milletin önüne gelip hesap vermeli. Kaçacakları en son yer bir seneden sonrası değildir. Biz koalisyonu milletle, Ziraat Odalarıyla, çiftçiyle, köylümüzle, işsizlerimizle, fakir fukara ile, esnafla, KOBİ’ler ile, sanayicilerimizle yapacağız.”

MİLLETTEN KORKARAK SİYASET YAPILAMAZ

Milletten korkarak siyaset yapılamayacağını vurgulayan Mehmet Ağar, “Herkes hesabını verlecek. DYP iktidarına göre yapsın. Bu iktidarın zaafiyeti, Türkiye’nin zaafiyeti olamaz” dedi.

Ağar,”Muhalefet bir fikir, bir duruştur. Türkiye’yi ileriye götürmektir. Zıtlaşmalarla muhalefet yapılarak bir yere varılamaz. Parti sokakla beraber yürümeli ve hatta sokağı yönlendirmeli. Bizim muhazafakarlığımız millete sahip çıkıp ileri götürmektir. Siyaset ardamarı çatlamış kiylerin işi değildir. Bizim muhalefet anlayışımızı hükümete destek gibi anlayanlar bilsinler ki bizim desteğimiz demokrasiye, ve Türkiye’yedir” diye konuştu.

İktidar ve muhalefeti antidemokratik parti tüzüklerine sahip olmakla eleştiren Ağar, “Biz daha demokratik bir parti tüzüğü çıkarmak için Siyasi Partiler Kanunda değişiklik yapmaları bekledik. Aradan 4 yıl geçti bu değişikliği yapmadılar” dedi.

Mustafa GÖKMEN / İSTANBUL

14.11.2006


 

Ağar: Halkın irtica diye bir problemi yok

Haber Türk'ün Basın Kulübü programında soruları cevaplandıran DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, Türkiyede irtica tehlikesinin bulunup bulunmadığının sorulması üzerine “Benim gördüğüm halkın gündeminde böyle bir tehlike olmadığıdır. Bu güne kadar halk cumhuriyete demokrasi temelinde sahip çıkmıştır ve milletin böyle bir problemi yoktur. Potansiyel olarak var olduğu söylenebilir. Ama ben halktan böyle birşey algılamadım” dedi.

Pazar akşamı Basın Klübü proğramına katılan Mehmet Ağar, Taki Doğan’ın “DYP’nin Siyasi Gruplar ile Gülen Cemaati, Nurcular gibi görüşüyor mu destek alıyormu ilişkiler nasıl?” diye sorması üzerine Ağar, “Destek verip vermediklerini kendilerine sormak gerekir. Bu Ülkede Demokrasi Paydasında birleşmeye ihtiyaç vardır. Bizim herkese kapımız açıktır” diye cevap verdi.

“Türban sorunu hakkında söylemek istedikleriniz var mı?” şeklindeki soru üzerine ise, Ağar, “Birincisi Türban değilde Başörtüsü diyelim. Ve bu mesele bir temel insan hak ve özgürlükleri meselesidir ve kesinlikle çözülmesi gereken bir meseledir” dedi.

Ağar, Cumhurbaşkanlığı seçimleri Başbakan Erdoğanın adaylığı ile ilgili bir soru üzerine ise , “Meseleye hem yasal hem hukuki hemde demokrasi bağlamında bakmak gerekir. bana göre en önemlisi de halkın neyi isteyip istemediğidir. Halk ne der ise o olur” diye cevap verdi.

“Türkiyede İrtica Tehlikesi var mıdır?” sorusuna ise Ağar’ın cevabı: “Devletin elinde ne gibi bir bilgi vardır bunu ben bilemem. Ama benim gördüğüm halkın gündeminde böyle bir tehlike olmadığıdır. Bu güne kadar halk Cumhuriyete demokrası temelinde sahip çıkmıştır ve milletin böyle bir problemi yoktur. Potansiyel olarak var olduğu söylenebilir. Ama ben halktan böyle bir şey algılamadım” şeklinde oldu.

Ağar, programın devamında “Avrupa birliği ve demokratikleşme sürecinin ilerleyebilmesi için Martta bir seçim yapılmasını gerekir. Ve biz DYP olarak bundan sonraki bütün tarihlerde yapılan seçimlere hazırız. Şu andan itibaren yapılan şeçimler baskın seçim değildirler. Milliyetçilik ayırıcı değil bağlayıcı olmalıdır” diye konuştu.

Melih ATOM / İSTANBUL

14.11.2006


 

Eğitim Şûrası geç kaldı

Bağımsız Eğitimciler Sendikası Genel Başkanı Gürkan Avcı, eğitim sisteminde büyük değişiklikler yapan Milli Eğitim Bakanlığının, bu değişiklikleri yapmadan önce Millî Eğitim Şûrası’nı toplaması gerektiğini savundu.

Avcı, yaptığı yazılı açıklamada, son 4 yıl içinde eğitim sisteminde değişik konularda köklü değişiklikler yapıldığını belirtti. Sağlık, adalet, meteoroloji meslek liselerinin Millî Eğitim Bakanlığına devredildiğini, 2007 yılında zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılmasının kararlaştırıldığını, atama yönetmeliğinde önemli değişiklikler yapıldığını anlatan Avcı, bu değişikliklerin bir tanesinin bile Millî Eğitim Şûrası’nın toplanması için yeterli olduğunu ileri sürdü. Öğretmenlerin büyük çoğunluğunun bu değişiklilerden haberdar olmadığını ifade eden Avcı, yapılan önemli değişikliklerin şurada değerlendirilip, tartışılıp yürürlüğe girmesinin, eğitim sistemi için daha faydalı olacağına inandıklarını belirtti.

Sendikaların görüşü alınmadan yapılan değişikliklerin eğitim için olumsuz sonuçlar doğurabileceğini kaydeden Avcı, eğitim sisteminde büyük değişiklikler yapan Millî Eğitim Bakanlığının, Millî Eğitim Şûrası’nı değişiklikler yapılmadan önce toplaması gerektiğini savundu.

Şuayp Özcan: Sezer’in mesajını kabul etmem

Millî Eğitim Bakanlığınca düzenlenen 17. Millî Eğitim Şûrası protokol konuşmalarıyla başladı. Şûra’nın açılışının devlet katından beklenen ilgi görmemesi eleştirilere sebep oldu. Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Şuayp Özcan, şimdiye kadar yapılan Şûra toplantılarında başbakan ve cumhurbaşkanlarının ilgi gösterdiğini ancak son toplantıda aynı ilginin gösterilmediğini söyledi.

Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’in konuşmalarını da eleştiren Özcan, “Atatürk’ün harbi bırakıp Şûra toplantısına katıldığını anlatıyorlar ama ne Başbakan ne de Cumhurbaşkanı ortada yok. Başbakan mesaj gönderiyor. Cumhurbaşkanı mesaj bile göndermiyor. Zaten gönderse de kabul etmem. Süleyman Demirel bütün toplantılara katılıyordu. Hiç kaçırmazdı. Toplantılar son derece heyecanlı olurdu. Şimdi aynı heyecanı göremedik. Zaten organizasyon da son derece bozuk” dedi.

Basında Şûra’nın çeşitli amaçlarla yapıldığı haberlerine de değinen Özcan, “Meslek liselerinin önünün açılacağı söyleniyor. Açılsın tabi. Açılsa ne olacak. Ne amaçla yapılırsa yapılsın neticede Şûranın düzenlenmesi iyidir” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Şûraya mesaj bile göndermemesine ilişkin soruları cevaplayan Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, “Bu konuda yorum yapmak durumunda değilim. Biz dâvet ettik. Takdir kendisine aittir” şeklinde konuştu. Eğitim çevrelerinden 800’e yakın kişinin katıldığı ifade edilen Şûra 7 yıl aradan sonra düzenleniyor. Şûra çalışmaları 13-17 Kasım tarihleri arasında devam edecek.

Kemal BENEK / ANKARA

14.11.2006


 

Danıştay, reçetelere kısıtlamayı durdurdu

Danıştay, Maliye Bakanlığının Tedavi Yardımına İlişkin Uygulama Tebliği’nin, pratisyen hekimlerin reçete yazmalarına kısıtlama getiren ve ayaktan tedavilerde, bazı durumlar dışında; reçetelere en fazla 4 kalem ve 7 günlük tedavi dozunu aşmayacak şekilde ilaç yazılmasını öngören hükümlerinin yürütmesini durdurdu.

Türk Tabipleri Birliği (TTB), Maliye Bakanlığının 29 Nisan 2006 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 6 sıra numaralı Tedavi Yardımına İlişkin Uygulama Tebliği ile anılan Tebliğin bazı maddelerinin değiştirilmesi hakkındaki 31 Mayıs 2006 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 7 sıra numaralı Tedavi Yardımına İlişkin Uygulama Tebliğinin iptali ve yürütmesinin durdurulması talebiyle Danıştay’da dava açmıştı. Dâvâ konusu, Danıştay 5 ve 10. dairelerinin görev alanına girdiği için ortak heyet yürütmenin durdurulması talebini karara bağladı. Heyet, tebliğin, “Reçetelere yazılabilecek ilâç miktarı” başlıklı 12.1 hükmü, “Antidepresanlar ve Antipsikotiklerin Kullanım İlkeleri” başlıklı 12.7.2 hükmü ve “Antiepileptik İlâçların Epilepside Kullanım İlkeleri” başlıklı 12.7.25 hükmü ile EK 2-A’daki listelenen bazı ilaçların uzmanlar dışında yazılamayacağına ilişkin hükümlerinin yürütmesini durdurdu. Heyet, diğer maddelere yönelik yürütmenin durdurulması talebini ise reddetti. Maliye Bakanlığının karara itiraz hakkı bulunuyor.

/ ANKARA

14.11.2006


 

Asker kaçaklarına cezalar artırılıyor

Yoklamasını yaptırmayanlara verilen bin kuruş ile 5 liralık cezaları, 20 ile 30 YTL’ye yükselten tasarı TBMM Başkanlığına sunuldu.

Askerlik Kanunu ile Yedek Subaylar ve Yedek Askeri Memurlar Kanununda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısına göre, ilk yoklamasını yaptırmayan, yoklama defterine ismini yazdırmayanlardan son yoklamasının devam ettiği günler bitinceye kadar müracaat eden veya ele geçenlere verilen bin kuruşluk cezalar, 20 YTL’ye yükseltilecek.

İlk yoklamasını yaptırmış olduğu halde son yoklamanın devam ettiği günler içinde haber göndermemiş olanlardan arkadaşlarının ilk tertibinin sevklerinden evvel ele geçen veya kendiliğinden gelenlere 20 YTL para cezası uygulanacak.

İlk yoklama defterlerine ismini yazdırmamış olmakla beraber son yoklamada da bulundukları yer askerlik meclislerine veya şubelerine gelmemiş bulunanlardan ele geçen veya kendiliklerinden gelenlerden 30 YTL alınacak. Son yoklama sırasında ertesi seneye terki gereken okullarda okuyanlardan askerlik şubelerine tahsil derecesi hakkında belge göndermemiş olanlar 20 YTL para cezasına tabi tutulacak.

Askerliklerini bitirip terhis edilen erbaş ve erden 3 ay içinde terhis belgelerini şubelerine kaydettirmeyenlerden 20 YTL para cezası alınacak.

/ ANKARA

14.11.2006


 

Barolar Birliği’nden insan hakları sempozyumu

ANKARA - Türkiye Barolar Birliği (TBB) ve Ankara Barosu, Lübnan’a yapılan saldırılar ve Filistin sorununun, uluslararası hukuk ve insan haklarına yönelik etkileri üzerine bir sempozyum düzenleyecek.

Ankara Hilton Oteli’nde gerçekleştirilecek ve iki gün sürecek sempozyum, 17 Kasım Cuma günü TBB Başkanı Özdemir Özok’un konuşmasıyla başlayacak. Sempozyuma, Arap Barolar Birliği ile tüm Arap ülkeleri baro başkan ve temsilcileri katılacak.

Lübnan’a yapılan saldırılar ile Filistin sorununun uluslar arası hukuk, insan haklarına ve dünya barışına yönelik etkilerinin tartışılacağı sempozyumda, “Filistinli Mültecilerin Geri Dönüş Hakkı’’, ‘’Arap Ulusal Güvenliğini Tehdit Eden Tehlikeler’’ ve “İsrail’in Uluslararası Hukuka Aykırı Olarak Filistin ve Lübnan’a Yaptığı Saldırılarda İşlediği Suç Ve İhlaller’’ başlıklarının da yer aldığı 4 oturum gerçekleştirilecek.

Sempozyum sonunda ortak bir deklarasyon yayımlanacak.

/ ANKARA

14.11.2006


 

CHP'nin Kur’ân kursu rahatsızlığı

CHP, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK), Kanuna Aykırı Eğitim Kurumları’nı içeren maddesinde değişiklik yapılmasını öngören kanun teklifini, TBMM Başkanlığına sundu.

CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve arkadaşları tarafından hazırlanan, TCK’nın 263. maddesinde değişiklik yapılmasını öngören kanun teklifiyle, kanuna aykırı eğitim kurumu açan, bunları çalıştıran veya bu kurumlarda bilerek öğretmenlik yapanlara, 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası getiriliyor.

Teklifin gerekçesinde, Anayasanın 42. maddesinde ‘’Eğitim ve öğretim, Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş, bilim ve eğitim esaslarına göre, devletin gözetimi ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz’’ hükmünün bulunduğu hatırlatıldı.

Türk Ceza Kanununun, devletin denetimi ve gözetimi dışında ve kanuna aykırı olarak eğitim ve öğretim kurumu açanlara verilecek cezaları düzenleyen 263. maddesinin ise Anayasanın amacına dönük yeterli yaptırımları içermediği belirtilen gerekçede, şunlar kaydedildi: “TCK’nın söz konusu maddesi, rejimimiz ve ülke bütünlüğümüzle yakından ilgilidir. Özellikle rejim için önemli sorun ve tehdit oluşturan tarikat ve cemaatlerle, radikal dinci grupların ve ülke bütünlüğünü tehdit eden bölücü örgütlerin, kanuna aykırı, yani kaçak kurs veya eğitim kurumu açmalarını ve işletmelerini engellemek ve caydırmaktan uzaktır. Ayrıca, yurt ve pansiyonlar kapsam dışıdır. TCK’nın 263. maddesi, bu gibi kurs veya eğitim kurumlarının akıbetinin ne olacağı, kapatılıp kapatılmayacağı ve bu yerlerde bilerek görev alanlar hakkında ne yapılacağına ilişkin bir hüküm içermemektedir. TCK’nın, Kanuna Aykırı Eğitim Kurumları başlıklı 263. maddesi, devletin denetimi ve gözetimi dışında, kanuna aykırı eğitim kurumu açanlara verilecek cezalar artırılarak, böyle kurumlarda bilerek görev alanlar da ceza kapsamı içine alınıp, bu yerler kapatılarak Anayasanın 42. maddesinin amacına uygun ve caydırıcı özelliği olan bir hüküm haline getirilmelidir.’’

/ ANKARA

14.11.2006


 

Savunma sanayimizin toplam cirosu artıyor

Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, müzakereleri sürdürülen yeni nesil savaş uçağı projesinde, yapılacak harcamaların en az yüzde 50’sine tekabül eden yaklaşık 5-6 milyar dolarlık iş payının Türkiye’de gerçekleştirilmesinin, öncelikli hedefleri arasında olduğunu bildirdi.

Gönül bu arada, uygulanan politikalar sayesinde Türk savunma sanayiinin toplam cirosunun 2004 yılından 2005 yılına kadar yüzde 30 oranında artış gösterdiğini, 2006 yılında da aynı artışın devam etmekte olduğunu vurguladı.

Bakan Gönül, Savunma Sanayii Müşteşarlığı, Türkiye Odalar ve Borsalar

Birliği (TOBB) ve KOSGEB tarafından, TOBB-ETÜ Üniversitesinde düzenlenen ‘’Savunma Sanayii-KOBİ İşbirliği Konferansı’’nın açılışında yaptığı konuşmada, savunma sanayi projelerinin yürütülmesinde, Türk sanayisinin imkan ve kabiliyetleri dikkate alınarak üç aşamalı bir yöntem takip edildiğini bildirdi.

Bunlardan birincisinin, TSK’nın modernizasyon ihtiyaçlarında öncelikle Türk sanayisi tarafından tasarımı ve geliştirilmesi yapılan ürünlere ağırlık verilmesi olduğunu anlatan Gönül, bu çerçevede geçtiğimiz dönemde toplam bedeli 2 milyar dolar tutarında geliştirme projelerinin Türk şirketlerine yaptırıldığını kaydetti.

/ ANKARA

14.11.2006


 

Yeni dokunulmazlık dosyaları Meclis’e gönderildi

Dokunulmazlıkları sebebiyle haklarında işlem yapılamayan milletvekilleriyle ilgili yeni dokunulmazlık dosyaları TBMM’ye gönderildi.

Meclis’te toplam 280 dosya bulunuyor. Bu dosyalardan 26’sı şu anda hazırlık komisyonuna gönderildi. Geriye kalan tüm dosyalar ise dönem sonuna bırakıldı.

Edinilen bilgiye göre, TBMM Anayasa-Adalet Karma Komisyonu’na gönderilen dosyalar arasında bulunan ve ilginç bazı suçları da kapsayan dosyalar şöyle: “CHP Kırıkkale Milletvekili Halil Tiryaki: Suç tarihi 8.6.2005. Keskin’de düğünlere giderek saz çalmak suretiyle müzisyenlik yapanları toplayıp izinsiz olarak gösteri yapmaya teşvik edip kendisinin de bu şahıslarla birlikte yürüyüşe katılması. İzinsiz gösteri ve yürüyüşte bulunmak suçu.

CHP Samsun Milletvekili Haluk Koç: Suç tarihi 31.1.2006-30.1.2005. Başbakan’a karşı “kıvırtıyor, kaçıyor” ifadeleri nedeniyle hakaret suçu. CHP Tokat Milletvekili Feramus Şahin: Suç tarihi. 2.7.2005. Çamdalı Şenlikleri’nde kamu görevlisine, “Sen kim oluyorsun lan, nasıl arama yaparsın” dediği için. Görevli memura hakaret suçu. AKP Mersin Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat: Suç tarihi 13.2.2006. Başbakanla konuşmak isteyen Kemal Öncel’e hakaret suçu.

CHP Mersin Milletvekili Ali Oksal: Suç tarihi 20.4.2005. Trafik kazası nedeniyle olay yerinde kişinin hayatını kaybetmesi.

AKP Konya Milletvekili Halil Ürün: Suç tarihi 7.7.2006. Münakaşa sonucu eşinin kendisine vurduğu iddiası. Resmî nikâhlı eşini kasten yaralama suçu.

CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen: Suç tarihi 17.3.2006. Sarıyer Derbent Mahallesi’nde izinsiz yürüyüş yapan topluluğun dağılması sırasında kamu görevlisine hakaret. Genç Parti İstanbul Milletvekili Emin Şirin: Suç tarihi 5.9.2006. Bir radyo programında, kamu görevlisine hakaret. AK Parti Sinop Milletvekili Cahit Can: 8.5.2006 yayın yoluyla hakaret. CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız: Suç tarihi 2.2.2006. Taşeronu olarak çalışan kişinin tehdit edildiğini iddia etmesi. Anavatan Partisi Afyon Milletvekili Reyhan Balandı: Suç tarihi 5.9.2006, hakaret suçu. CHP Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım: Suç tarihi 8.3.2006, hakaret”.

/ ANKARA

14.11.2006


 

Özgürlükte gerileme var

Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı Yavuz Önen, Başbakan Erdoğan’a “düşünceyi ifade özgürlüğünün önündeki engeller konusunda’’ gönderdiği mektubunda, insan hakları ortamında önemli bazı açılımlar sağlanmasına karşın geçen bir yıllık süreçte, bu açılımların gerilemeye başladığını belirtti.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Yavuz Önen, insan hakları ortamında önemli bazı açılımlar sağlanmasına karşın geçen bir yıllık süreçte, bu açılımların gerilemeye başladığını söyledi.

TİHV’den yapılan yazılı açıklamaya göre Önen, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a ‘’düşünceyi ifade özgürlüğünün önündeki engeller konusunda’’ bir mektup gönderdi.

Önen, mektubunda Türkiye’de özellikle 17 Ekim 2001’de yürürlüğe giren Anayasa değişikliğiyle birlikte demokratikleşme yönünde olumlu adımlar atıldığını belirterek, şunları kaydetti:

‘’İfade özgürlüğü başta olmak üzere bu dönemde insan hakları ortamında önemli bazı açılımlar sağlanmıştır. Ancak özellikle geçtiğimiz bir yıllık süreçte, bu açılımlar durmaya hatta gerilemeye başlamıştır.

Türkiye’deki insan hakları sorununun başka devletlerin Türkiye’ye ilişkin değerlendirmeleri üzerinden tartışılması, düşünceyi ifade özgürlüğünün önündeki engellerin tümden kaldırılmasının hedeflenmesi yerine, sorunun sadece belli yasa maddelerine odaklanarak ele alınması, Türkiye’deki insan hakları tablosunun bütününün görülmesini engellemektedir.’’

İfade özgürlüğünün TCK’nın 301. maddesi üzerinden tartışılmasının bunun son örneği olduğunu ifade eden Önen, bu maddenin yurt dışından gelen istek ve baskılarla değil, Türkiye’nin demokratikleşmesi açısından önemli bir adım olduğu için önem taşıdığını kaydetti.

Önen, son dört yıldaki ifade özgürlüğü alanıyla ilgili değerlendirmesine de yer verdiği mektupta, AKP hükümetinin iktidarın ilk döneminde insan hakları örgütleri ile kurduğu ilişkileri daha sonra ‘’neredeyse sona erdirdiğini’’ öne sürdü. İnsan Hakları Danışma Kurulunun (İHDK) ‘’etkisiz hale’’ getirildiğini iddia eden Önen, ‘’Bundan sonraki süreçte katılımcı demokrasinin hayata geçirilmesi konusunda duyarlılık göstereceğinizi umuyoruz’’ dedi.

/ ANKARA

14.11.2006


 

Yuva çocukları şefkat bekliyor

Gaziantep Sosyal Hizmetler İl Müdürü Mehmet Emin Korkmaz, yuvalarda barındırdıkları çocukların tek ihti-yacının sevgi ve şefkat olduğunu söyledi.

Korkmaz, Gaziantep’te halen Şahinbey Çocuk Yuvası’nda 103, Gaziantep Çocuk Yuvası’nda 64, 82. Yıl Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi’nde 32, Ahmet Mutafoğlu Rehabilitasyon Merkezi’nde de 128 özürlü çocuğa bakım ve rehabilitas-yon hizmeti verdiklerini belirtti. Yuvalarda barınan çocukların barınma, beslenme, sağlık ve eğitim alanlarına ilişkin ihtiyaçlarının bütünüyle karşılandığını kaydeden Korkmaz, ‘’Yuvalarımızda barındırdığımız çocukların yalnızca sevgi ve şefkate ihtiyacı var. Çocuklar için çok önemli olan bu ihtiyacın karşılanmasında topluma büyük görev düşüyor’’ dedi. Mehmet Emin Korkmaz, vatandaşların boş vakitlerinin bir bölümünde yuvaları ziyaret ederek, kimsesi olmayan ya da ailesinden ayrı yaşamak zorunda kalan çocukların büyük mutluluk yaşamasına vesile olabileceklerini vurguladı. Yuvalarda barındırılan çocukların korunması ve topluma yararlı bireyler olarak yetiştirilmeleri görevinin yalnızca devletten beklenmemesi gerektiğine dikkati çeken Korkmaz, bu konuda hem sivil toplum kuruluşlarına hem de vatandaşlara görev düştüğünü ifade etti. Korkmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘’Devlet bu çocukların barınma, beslenme, sağlık ve eğitim gereksinimlerini karşılıyor. Sivil toplum kuruluşları bu hizmetlerin karşılanmasına destek olabilir. Çocukların sevgi ve ilgi ihtiyacının karşılanmasında asıl görev, vatandaşlara özellikle de kadınlara düşü-yor. Kadınlar boş vakitlerinde yuvalarımızı ziyaret ederek çocuklarımıza gerçekten büyük mutluluklar yaşatabilirler. Bu ziyaretler yalnızca bayram gibi özel günlerde değil her zaman gerçekleştirilmeli.’’

/ GAZİANTEP

14.11.2006


 

M. Zahit Kotku duâlarla anıldı

Hizmetleriyle, hayatı boyunca topluma ışık tutan Mehmet Zahit Kotku Hazretleri, vefatının 26. yılında hatim ve duâlarla anıldı.

13 Kasım 1980’de 83 yaşında Hakk’a yürüyen M. Zahit Kotku, vefatının üzerinden 26 yıl sonra da hayırlarla anılmaya devam ediyor.

14.11.2006


 

Hacılara menenjit aşısı

Van’da, bu yıl kutsal topraklara gidecek hacı adaylarına Sağlık Müdürlüğü görevlilerince aşı yapıldı.

İl Müftü Yardımcısı Cüneyt Kulaz, hacıların kutsal topraklarda ibadetlerini yaparken enfeksiyon kapmamaları ve hastalanmamaları için Sağlık Müdürlüğü ekiplerince menenjit aşışı yapıldığını belirtti. Bu yıl Van’dan, bin 30 kişinin hac görevini yapmak üzere kutsal topraklara gideceğini dile getiren Kulaz, acentelerle gidecek hacıların 27 Kasım, Diyanet İşleri Başkanlığınca gidecek hacıların ise 10 Aralık tarihinden itibaren Van’dan uçakla ayrılacağını ifade etti.

/ VAN

14.11.2006


 

İskenderun’da atık iddiası

İskenderun Limanı’na bakım ve onarım için gelen Belize bandıralı gemiden şehir merkezine bırakıldığı iddia edilen atıklar, İl Çevre ve Orman Müdürlüğü’nce incelemeye alındı.

İsken-derun Limanı’nda bakım ve onarımı yapılan Belize bandıralı 9 bin 965 grostonluk ‘’Belize City’’ adlı gemiden, henüz niteliği bilinmeyen kimyasal maddelerin varillerle şehir merkezindeki feyezan kanalına atıldığı iddia edildi. Durumu İl Çevre ve Orman Müdürlüğü ile Kaymakamlığa bildirdiklerini ifade eden Zabıta Müdürü Cengiz Ceyner, söz konusu firma ve gemi hakkında cezai işlem uygulayacaklarını belirtti.

/ HATAY

14.11.2006


 

Komşusunun hayatından etkilendi, Müslüman oldu

Müslüman olan komşusunun yaşantısından etkilenen Alman vatandaşı 2 çocuk annesi Monika Szulc, Zonguldak’ın Alaplı ilçesinde, Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman oldu.

Almanya’nın Dresten şehrinde yaşayan Monika Szulc (50), komşuları Gülsoy ailesinin yaşantısından etkilenerek Müslümanlığı seçti. Alaplı İlçe Müftüsü Aşır Durgun’un huzurunda Kelime-i Şehadet getire-rek Müslüman olan Monika Szulc, hemen başörtüsünü taktı. Szulc, İlçe Müftüsü Aşır Durgun’dan İslâmiyet hakkında bilgilerde aldı.

Protestan dinine mensup olan Monika Szulc, 1974 yılında Dresten şehrine yerleşen Gülsoy ailesiyle güzel bir komşululuk ilişkisi yaşadıklarını belirterek, “Gülsoy ailesi 1985 yılında Türkiye’ye döndü. Ancak ben bağlarımı koparmadım ve sürekli aradım.” dedi. Szulc, Gülsoy ailesinin İslâmiyet yaşantısından çok etkilendiğini ve Müslümanlığı seçtiğini kaydetti.

Müslümanlığı seçtiğinden dolayı çok mutlu olduğunu ve huzur duyduğunu belirten Monika Szulc, duygularını şöyle dile getirdi: “Almanya’da çok değerli Müslüman komşularımla birlikte oldum. Onların sayesinde İslâm dinini seçerek Müslüman oldum. Bu dini seçtiğim için kendimi çok mutlu ve huzurlu hissediyorum. İsmimi de değiştireceğim. Ancak bu konuda henüz bir karar veremedim.”

Monika Szulc’nin Müslümanlığı seçmesinde büyük rol oynayan Emine Gülsoy ise, yaşanan tablo karşısında çok etkilendiğini ve gözyaşlarına hakim olamadığını ifade etti.

/ ZONGULDAK

14.11.2006


 

“Kimse yok mu?” Düzceli aileleri unutmadı

“İnsanlık adına iyi ve güzel olan her şeyde varız” cümlesinden hareketle yola çıkan Kimse Yok Mu Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği, 12 Kasım 1999’da meydana gelen Düzce depreminin 7. yılında muhtaç aileleri unutmadı. 7,2’lik depremin yıldönümünde daha önce belirlenen ailelelere önemli miktarda yardım dağıtıldı ve aileler sağlık taramasından geçirildi.

Gece ise, depremin yıldönümü sebebiyle, tanınmış san’atçıların katıldığı faaliyet gerçekleştirildi. Düzce depreminin yıldönümünde, Kimse Yok Mu Derneği Düzce temsilciliği tarafından gerçekleştirilen yardım organizasyonunda ihtiyaç sahibi 100’den fazla aileye, içerisinde yakacak, giyecek ve gıda maddelerinden oluşan zengin bir yardım paketi ulaştırıldı. Bunun yanında 30’dan fazla aile de 2 doktor ve bir hemşire kontrolünde sağlık taramasından geçirildi.

Yardım gönüllüleri gecede buluştu

Kimse Yok Mu Derneği, Düzce depreminin 7. yıldönümünde yardım gönüllülerini tanınmış san’atçılarla biraraya getirdi. Samanyolu Televizyonu ana haber bülteni spikeri Kemal Gülen’in sunumuyla, Düzce kapalı Spor salonunda tertip edilen gece saygı duruşu, İstiklâl Marşı ve Kur’ân tilâvetiyle başladı. Kemal Gözen’in “Yetimin öksüzün yanında olanlarla, ‘Allahım bana yardım et!’ diyenler bir aradalar. İşte gerçek dostluk bu” sözlerinin ardından Kimse Yok Mu Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Özkara yaptığı açış konuşmasında “Türkiye’nin itibarı adına sivil toplum örgütlerinin yaygınlaşması ve daha büyük işler yapması lâzım” dedi. Vali Yardımcısı Kemal Kahraman ise, “Kimse yok mu sözü birilerine ihtiyaç olduğunda söylenir. Kimse Yok Mu Derneği, yardım isteyenlerle yardım edenler arasında köprü olmuştur” şeklinde konuştu. Derneğin tanıtım filminin ardından geceye renk katan san’atçılar sahne aldı. Düzce’nin güçlü sesi Alper’in eserlerini seslendirmesinin ardından, Ceylanpınar’a 1500 kişilik yemek çadırı açan işadamı ve yardım gönüllüsü Ali Eksen, Mustafa Özkara’nın elinden teşekkür plaketini aldı. Ankaralı ve İstanbullu yardım gönüllülerin de Düzcelileri yalnız bırakmadığı gecede, Gökmen ve Eşref Ziya da sevilen türkü ve ezgileriyle gecede yer aldılar. Gecenin en renkli görüntüleri ise Türk San’at müziği san’atçısı Ertuğrul Erkişi’nin performansı sırasında yaşandı. Minik Duâlar çocuk grubunun kurucusu olan Erkişi, programa katılan çocukları sahneye alarak “Minik adımlar” ilâhisini beraber seslendirdiler. Çocuklara unutulmaz dakikalar yaşatan, izleyicileri sevinçten ağlatan performansta, tüm salon duygulu anlar yaşadı.

Program, Kimse Yok mu adlı eserlerini Erkişi ile seslendiren Grup Semavi ile devam etti. Düzce’de kardeş aile olanlara verilen şükran plaketleri ve depremde hayatlarını kaybedenler için yapılan duâ ile de sona erdi. Elif'in dramı Kimse Yok Mu Derneği tarafından yardım edilen bir ailenin dramı ise yürekleri sızlattı. Depremde evleri yıkılan ailede, baba bir süre sonra evi terk eder. Anne biri kız üç çocuğuyla ortada kalır. Ardından felç geçiren anne ve bundan olumsuz etkilenerek aklî dengesini yitiren kızı Elif ile birlikte aile çok zor duruma düşer. Evin küçük oğlu okulunu bırakıp ağabeyiyle birlikte çalışmaya başlar. Buna rağmen yerleştirildikleri deprem konutunun 4.000 YTL’lik elektrik borçlarını ödeyemezler. Bu noktadan sonra devreye giren Kimse Yok Mu Derneği, ailenin elinden tutarak ilk önce elektrik borcunu öder. Ve bundan sonra, düzenli olarak aileye yardımlarını devam ettirir.

Recep BOZDAĞ

14.11.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004