MAZLUMDER Genel Başkan Yardımcısı Şinasi Haznedar, “AB tam üyeliğini hedef olarak önüne koyan Türkiye’nin 12 Eylül askeri darbe Anayasası ile demokrasisini tüm kurum ve kuralları ile işlevselleştirmesi mümkün olmadığı gibi Türkiye’nin demokratikleşmesinin önünde bu anayasa toplumsal gerginlikler üretmesi, ayırımcı olması ile bir engeldir” dedi.
Şinasi Haznedar, 6 Kasım Yüksemöğretim Kurulu’nun (YÖK) kuruluş, 7 Kasım 12 Eylül 1980 darbe Anayasasının kabul yıldönümü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, YÖK’ün sadece eğitim sisteminin değil Türkiye’nin demokratik görünürlüğü ve demokratikleşmesinin önündeki en önemli kurumsal engel olduğunu belirtti. YÖK’ün, Anayasa teminatında eğitim alma hakkından toplumun bazı kesimlerini mahrum etme ve eğitimi ayrıcalıklı hale getirmenin bilimsellik maskeli kurumu olduğunu ifede eden Haznedar, “Özerk ve demokratik üniversite taleplerini cezalandıran, özgür düşünceyi sınırlandıran, statüko ve antidemokratlığı yapılandıran bir kurum YÖK. İkna odalarını meşru kılan, bilimselliği, tarafsızlığı ‘koca yalan’ bir kurum YÖK” dedi.
21. YÜZYILDA BİR DARBE ANAYASASI
1982 Anayasasının, sivil, çoğulcu ve değerler sistemi olan demokrasilerin kabul edemeyeceği özgürlüklerin asgari kendinin askerî olduğu bir anayasa olduğunu söyleyen Şinasi Haznedar, şöyle devam etti:
“Düşünceyi suç saymanın, toplumu cenderede tutmanın, inançları devletle, ifadeyi hukukla düşman etmenin, YÖK ile eğitimde fırsat eşitsizliği yaratmanın, devleti bireye öncelemenin Anayasası 1982 Anayasası. Topluma nasıl ve ne kadar düşünüp nasıl ifade edeceğini, nelerin teklif dahi edilemeyeceğini, din ve vicdan hürriyetinin hangi noktalara kadar kullanılacağını ve bunların hangi hallerde sınırlanabileceği mühendisliğini öngören bir Anayasa, 1982 Anayasası. MAZLUMDER olarak bir kez daha ifade ediyoruz ki; AB tam üyeliğini ‘hedef’ olarak önüne koyan Türkiye’nin 12 Eylül askerî darbe anayasası ile demokrasisini tüm kurum ve kuralları ile işlevselleştirmesi mümkün olmadığı gibi Türkiye’nin demokratikleşmesinin önünde bu Anayasa toplumsal gerginlikler üretmesi, ayırımcı olması ile bir engeldir. Orasını burasını değiştirmeyle değil yeni bir Anayasa yaparak toplumun tüm kesimlerinin taleplerini cevaplamanın gerektiğine inanmakta ve 18 Kasım’da Ankara’da ‘Yeni bir Anayasa’ tartışmasını gündemiyle konuyu tartışmaya açmaktayız. 6 Kasım 2006, YÖK gibi darbe sonrası anti-demokratik inşaya sahip kurumların varlıklarını kutladığı son kutlama olmalıdır. 7 Kasım 2006, Türkiye’ye yakışmayan darbe Anayasasının son kutlaması olmalıdır. Türkiye bir an önce insan haklarına dayalı, sivil, demokratik ve her maddesi üzerinde toplumsal tartışmanın yürütülebileceği bir anayasayı gerçekleştirmelidir.”
|