Düne kadar Amerikalı “neocon”ların” en muhafazakâr ve sert isimlerinden olan, Pentagon’un Irak işgali sırasındaki başdanışmanı, “Karanlıklar Prensi” lakaplı Richard Perle, “Vanity Fair” dergisine müthiş açıklamalarda bulunmuş.
İşgal edilmesini zamanında hararetle savunduğu Irak’taki “fesatın boyutunu azımsadığını” itiraf eden Perle, şimdi olsaydı bu işgali savunup savunmayacağına ilişkin soruyu şöyle yanıtlamış:
“Eğer kâhin olsam ve bugün içinde bulunduğumuz durumu kestirebilseydim, sanırım ‘Irak’a girelim mi?’ sorusuna ‘Hayır, Saddam’ın kitle imha silahlarıyla ilgili olarak başka stratejiler bulalım’ derdim. Bu sorunu askeri yollardan başka yöntemlerle çözebilir miydik, belki çözebilirdik.”
Bu inanılmaz pozisyon değişikliği herhangi birisinden gelmiyor. ABD’nin devasa askeri mekanizmasının Irak’a karşı harekete geçirilmesinde önemli katkısı olan birinden geliyor.
Üstelik, Perle bununla da kalmıyor. “Eski patronu” Başkan Bush’u da Irak’taki siyasi ve askeri fiyaskodan sorumlu tutuyor.
Onların yolundan gidildi
Bush’un bu “fiyasko”ya kendisi gibi kilit konumdaki danışmanlar tarafından sürüklendiğine ise, haliyle, değinmiyor. Hatırlatıldığında da, “Bizim söylediğimiz yoldan gidilmedi” argümanına sığınıyor. Oysa, “onların yolundan gidildiğini” Washington’da herkes biliyor.
Perle, “Bir zaman makinesi olsaydı, geri gidip bu işi baştan ve doğru dürüst yapardık” diyebilir. Ancak olan oldu ve bundan Washington’da alınacak büyük dersler var.
Bu derslerden biri de, bundan böyle “kehanetleri doğru tutturmak” değil, Türkiye gibi bölgedeki “dost ve müttefik” ülkelerin somut uyarılarına daha fazla kulak vermektir.
Türkiye’nin derdi hiçbir zaman Saddam’ı ve kanlı rejimini korumak değildi. Zaten bu rejim Türkiye için de bir baş belasıydı. Hafızası geriye doğru iyi işleyenler bunu bilir.
Buna karşılık, Türkiye zamanında ABD’ye özetle şunu söylüyordu:
“Irak’ı işgal edip Saddam’ı devirirsin. Buna gücün tabii ki var. Ama karmaşık etnik yapısı ve kendi içindeki çatışan çıkarlar düşünüldüğünde, işgal ettiğin Irak’ı tutabilecek misin? İç savaşa sürüklenip dağılmasını engelleyebilecek misin? Esas mesele bu.”
Birbirlerine düşüyorlar
Perle gibi “neocon”ların yanıtı ise kesindi:
“Hepsi düşünüldü. Göreceksiniz. Saddam’ın zulmü karşısında kurtarıcı olarak karşılanacağız. Adaletsizlik içinde kıvranan bölgeye demokrasinin gelmesi için ilk adımlar atılacak. Yeni ve umut vaat eden bir Ortadoğu doğacak. Bunları görmeyip bu işten uzak duranlar da kaybettiklerini anlayıp pişman olacaklar.”
ABD gibi her türlü istihbarat edinme olanağına sahip olan bir süper gücün kendisini bu tür “naif” yaklaşımlara teslim etme lüksü yok. Ancak bunu Irak’ta yaptı.
Başkan Bush, bu ülkeyi işgal etmek için bahane aramak yerine, gerçek görüntüyü algılayabilseydi, kendisine “bahane icat eden” Perle ve diğer “neocon”ların “zırvalarını” daha iyi anlardı.
Ama olmadı ve şimdi birbirlerine düşüyorlar. Yıllarca da bu konuda birbirlerini yiyecekler. Biz de konuşanları hayretle dinleyeceğiz.
Milliyet, 6.11.2006
|