Türk Ceza Kanunu’nun 301’inci maddesini bütün dünya öğrendi. Sürekli olarak yabancı gazetelerde 301’inci maddeden söz ediliyor.
Bu madde ve uygulanma şekli sembolik bir anlam kazandı. Maddenin bugüne kadar uygulanması, çok sayıda yazar ve gazetecinin bu maddeden yargılanması ve bir mahkûmiyet kararı dünyanın dikkatini çekmiştir.
Burada sorulan soru şudur:
Hükümet ve Ankara, düşünce özgürlüğü konusunda batılı ileri standartları hedefleme konusunda fikir sahibi midir ve bu yolda adım adım atma cesaretini haiz midir?
Sorunun cevabının “evet” olamayacağının kanıtı Adalet Bakanı’nın dün tekrarladığı sözlerdir.
Kahvehane üslubuyla söylenmiş “Ne yani Türk olmaktan utanacak mıyız” ya da “Türklüğe hakaret edene ceza vermeyecek miyiz” şeklindeki bu sözleri elbette “sokağa” yöneliktir. Ama Adalet Bakanı’nın TCK 301’inci maddesi ile ilgili bütün söyledikleri alt alta koyduğumuzda ortaya “bir ters iki düz” durumu çıkıyor.
Adalet Bakanı ve diğer bazı “tereddütlü” kişiler, bütün gelişmiş demokrasilerde benzeri maddelerin bulunduğunu da söylüyor. Onlara düşen, buna benzer maddelerin hepsini Türkçeye çevirtmek ve bu maddelerden, örneğin son yirmi yılda o ülkelerin mahkemelerinde hangi kararlar çıkmışsa, listesini açıklamaktır.
Aksi halde bu “kanıt” ortaya atılmış boş bir söz olarak kalıyor.
***
TCK 301’in mahkemelerin uygulamada çelişik tavırlar almasını engelleyecek şekilde düzenlenmesinin ne sakıncası olacağını kimse açıklayamıyor.
Ama şu anda ortada gerçekten sakıncalı bir durum var. O da Türkiye’nin hâlâ düşünce özgürlüğünü kısıtlayan, yazarlarını gazetecilerini hapis tehdidi altında yaşatan bir ülke görünümünde olmasıdır.
Bu maddenin değişmesine CHP dışında karşı çıkan bir siyasi güç de yok. CHP yönetimi bu tavrını kendi ayıp listesine yazdırma hakkına sahiptir. Dışarıda da CHP’nin konumu ve siyasi çizgisiyle ilgili soru işaretleri doğmasını umursamıyor. Bu da onların sorunudur.
Ama Türkiye’nin sorunu daha önemlidir. Bu sorunun giderilmesi için de bir “fikir açıklığına” ihtiyaç vardır.
Bu fikir açıklığına önce hükümetin ulaşması gerekir ki, kamuoyunda varolan kuşkuları da giderebilsin.
301’inci madde konusu son derece açıktır. Ama Ankara bu konuda hâlâ kararsızdır ve Adalet Bakanı’nın yaptığı gibi, içi boş laflarla durumu geçiştirmeye çalışmaktadır.
Ankara hâlâ Türkiye’nin dünyada olumsuzluklarla anılmasına aldırmıyor. Bu şekilde anılmanın yansımalarını bile hesap edemiyor. Çünkü fikir yok.
Vatan, 6.11.2006
|