Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 01 Kasım 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Farklı bir bayram

Pek şık kaçmayacağını ben de biliyorum şu sorunun, ama yine de oturup düşünmeye değeceğini sanıyorum: 29 Ekim’de gerçekte neyi kutluyoruz biz?

Almanlar on yıl kadar önce ikiye bölünmüşlüklerini sona erdirdiler; o gün bugündür her yıl o olayı kutluyorlar. Bölgemizdeki pek çok ülke kısalı-uzunlu sömürge yönetimleri altında kalmıştı; o ülkeler de yılda bir günü ‘bağımsızlık bayramı’ olarak kutluyorlar. Amerikalılar’ın da İngilizler’den bağımsızlık kazandıkları (4 Temmuz 1776) günün yıldönümünü her yıl kutladıklarını biliyoruz. Peki de, biz, 29 Ekim’de neyi kutluyoruz?

Bu sorunun cevabını almak üzere ülke yöneticilerinin Cumhuriyet Bayramı vesilesiyle yayınladıkları basın bildirilerine veya yıldönümünü kutlama amaçlı konuşmaların metinlerine bakmanın bir yararı yok. Bakın sizler de göreceksiniz; o bildiriler ve konuşmaların ana temasını ‘Cumhuriyet’ kavramı teşkil etmiyor. Ülke yöneticilerinin hangi kurumu temsil ettiklerine göre değişen yaklaşımları oluyor 29 Ekim’e; birleştikleri tek bir nokta var: Hepsi de dünden çok bugün ile meşguller...

Cumhuriyet, özellikle son yıllarda, giderek toplumun ayrıştırıldığı bir kavrama dönüştü. İçinde bolca Atatürk ismi geçiyorsa konuşmaların, lâiklik vurgusu mesajın tümüne egemense, bir punduna getirilip birileri suçlanıyorsa ve bu amaçla ‘irtica’ kavramı kullanılıyorsa, ülke yöneticisinin halkoyuyla gelinmeyen bir konumda olduğuna dair bahse girebilirsiniz; Cumhuriyet kavramını demokrasiyle eşdeğer gören, ya da halkı/toplumu ön plana çıkartan yaklaşımların sahipleri de genellikle iktidarda bulunan siyasetçiler oluyor.

Bayramlar insanları ve toplumları birleştirirken, bizde Cumhuriyet Bayramı vesilesiyle yapılan konuşmalar, insanları ve toplumları ayrıştırıyor. Her bayram konuşmasında birileri başkalarını suçluyor, suçlayan ve suçlananlar konuşmacılara göre değişse bile...

Birlik ve beraberlikten bolca söz edildiği halde ayrışmaya bizim kadar yatkın bir başka insan grubu ve toplum herhalde nâdir bulunur. Başka ülkelerde ‘bağımsızlık bayramı’ kutlanırken herkes belli kişileri (veya ülkeyi) suçlar; suçlananlar ‘içeriden’ olmadığı için suçlamayı kimsenin üzerine alınması gerekmez. Bizde öyle mi ya? Suçlayanlarla suçlananlar arasında hepimiz varız; birinde suçlayansak diğerinde mutlaka suçlanan olarak...

Kendimize de Cumhuriyet adını taşıyan bayrama da reva değil bu durum.

Tersinden baktığımızda karşımıza bambaşka bir tablo çıkacağından emin olabilirsiniz: Türkiye’de hemen herkesi etrafında birleştirebilecek, ortak payda teşkil edebilecek nâdir kavramlardan biridir Cumhuriyet... Mavi kanlı soylular toplumu değil bizimki, aramızdaki az sayıda Osmanoğlu bile saltanat özlemi çekmiyor. Cumhuriyet’in eşitleyici kanatları herkesi kuşatıyor aslında; devletin farklı koltuklarında oturup birbirini suçlayanların tümü, hiç istisnasız, Anadolu’nun bağrında yetişmiş kişiler... Birini cumhurbaşkanı, ötekini başbakan, berikini yüksek yargı başkanı, diğerlerini asker-sivil üst düzey bürokrat makamına taşıyan sistemin adı Cumhuriyet... Bu insanların, biribirileriyle veya toplumun kendileri gibi düşünmeyen başka kesitleriyle alıp veremediklerinin ne olduğunu kestirmek hakikaten çok zor.

Bir Cumhuriyet Bayramı’nı geride bıraktık, ama gelecek yılki bayramı daha anlamlı bir biçimde kutlama dileğine ne dersiniz?

Yeni Şafak, 31.10.2006

Fehmi KORU

01.11.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Millî bayramlar, Türk’e Atatürk propagandası günleri midir?

  Farklı bir bayram

  Sezer kimi kast ediyor?

  Diktatörlerin hayali

  Bir kıyafet balosu olarak cumhuriyet


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004