Baba ve Piç adlı romanında Türklüğe hakaret ettiği iddiasıyla Ceza Kanunu’nun 301’inci maddesinden hakkında dava açılan Elif Şafak dün beraat etti. Bu dava ile Türkiye’nin ‘dünya ve Avrupa’ karşısındaki ‘imajının’ bozulduğunu söyleyenler rahat bir nefes almıştır.
Ancak rehavete kapılmamak gerek.
Çünkü bu tip davalar devam edecek. Orada bir faşist, burada bir Kızılelmacı, şurada bir Kemalist başka kitaplar hakkında suç duyurusunda bulunacak. Bunu ciddiye alan bazı savcılar da davayı açacak.
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesini samimiyetle isteyenlerin bu mesele hakkında ‘imaj bozulmasının’ ötesinde duyarlı olması gerekiyor.
Çünkü olay ‘imaj çizilmesinden’ ibaret değil. Özellikle Avrupa’daki mekanizma üç aşağı beş yukarı şöyle çalışıyor:
AB tek sesli bir bütün değil. Farklı görüşler birbiriyle yarışıyor.
Bazısı Türkiye’yi Avrupa’nın bir parçası olarak görüyor. Birliğe katılmasını istiyor. Mesela benim geçen günlerde İsveç’in Malmö ve Lund kentlerinde bir araya geldiğim grubun çoğunluğu bu çizgideydi.
Öte yandan Türkiye’yi istemeyenler de çok. Bunların en ılımlıları, “Türklere ‘ imtiyazlı ortaklık’ verip bu işi halledelim” diyor. Kendi aralarında tartışıp duruyorlar.
İşte böyle bir ortamda... Elif Şafak davası imajın ötesinde anlam kazanıyor.
Avrupa’nın demokrat, insan haklarından yana, özgürlükçü kesimi Elif Şafak’a (ve benzeri konumda olanlara) dava açılmasını istemiyor. Bunun sebebi sadece ‘ ilkeler’ değil. Yani sadece ‘ ifade özgürlüğünden’ yana oldukları için kaygı duymuyorlar.
Aynı zamanda, kendi ülkelerindeki “Türkiye’yi AB’ye almak istemeyen kesim” karşısında kozlarını da yitiriyorlar. Yani buradaki olaylar, Türkiye yanlılarının siyasi-kültürel-ideolojik konumlarını sarsıyor.
Karşı taraf, “Hıh!” diyor, “Sizin Birliğe girmesini istediğiniz Türkler; işte böyle demokrasiden, hukuktan, insan haklarından anlamayan, barbar, şiddet yanlısı insanlar. Baksanıza, bir romana dahi tahammül edemiyorlar. Bunlar yarın öbür gün AB’ye girdiğinde kim bilir neler yapar! Zaten siz demokratlar, siz özgürlükçüler hayal âleminde yaşayan tiplersiniz. Bu ülkeyi yönetmeyi beceremezsiniz.”
Mesele kabaca böyle olduğu için Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in “ Dava açılıyor diye 301’inci maddeyi değiştiremeyiz “ demesi abesle iştigal.
Tam da böyle abuk davalara yol açarak, sadece bizi değil Avrupalı dostlarımızı da zorda bıraktığı için 301’inci madde değişmeli.
Tabii Cemil Çiçek, Türkiye’nin AB’ye girmesini istemiyorsa... Keyfi bilir.
Ama o zaman “ Ben AB’ye karşıyım “ demeli. Fikrini net bir biçimde ortaya koyarsa; katılmasam da, karşı da olsam saygı duyarım.
Sabah, 22 Eylül 2006
|