Sinsi tuzak! Hangisi? PKK’nınki mi? Acıları istismar eden, milletiyle askerinin arasını açmak isteyen bir tuzak mı bu? Şehit asteğmenin annesi, “Vatan sağ olsun diyemiyorum!” diyerek PKK’nın bu sinsi tuzağına mı düşmüş oldu?
Kimileri öyle düşünüyor.
PKK’nın sinsi planı olabilir.
Ancak, yüreği yanan bir annenin feryadını ille de böyle bir planın çerçevesi içine yerleştirmenin tutarlı bir anlayış, bir tutum olduğunu sanmıyorum.
Evladı şehit düşen anaların, babaların yaşadıkları acının nedenlerini, niçinlerini şöyle ya da böyle sorgulamalarını yadırgamak, bu tepkileri yanlış bulmak, ordusuyla milletinin arasını açmak diye değerlendirmek bana pek öyle duyarlı bir zihniyetin ürünü değil gibi geliyor.
Ateş düştüğü yeri yakar!
Sesini çıkarmayan, acısını içine gömen veya “Vatan sağ olsun!” diyen şehit annelerinin de iç dünyalarında, yüreklerinde hangi fırtınaların estiğini bilemeyiz.
Akan kanlar bir gün gelir sorgulanır.
Çaresiz, hesabı sorulur.
Savaşlar da öyledir.
Hangi kutsal dâvâ uğruna olsa da, bir gün gelir isyan edebilir insanoğlu. “Neden öldü benim evladım?” sorusu meşru ve insani bir sorudur.
Çünkü barıştır esas olan.
Barışın özlemi çekilir.
Savaşın değil.
Barışın dili aranır.
Savaşın değil.
Çünkü insanlar, çoluğuyla çocuğuyla huzur ve barış içinde yaşamak isterler.
Evet, sinsi tuzaklar var!
Hiç de eksik olmamıştır.
Türkiye’nin başına sarılan bu tuzakların sahipleri arasında hiç kuşkusuz PKK da yer alıyor. Belki de hepsinin başında o var. Bu yüzden PKK’ya karşı devletçe verilen mücadele, yıllardır söylediğim gibi, haklı ve meşrudur.
Ama bu tespit eksik.
Devlet, PKK’ya karşı mücadelesinde büyük yanlışlar da yapmıştır. Bunlar da eleştirilmelidir. Bu yanlışlardan dersler de çıkarılmalıdır. Bu yapılmadığı takdirde geçmiş özveriler boşlukta kalabilir çünkü...
Bakın, Amerika savaşta.
Irak’ta savaşıyor. Bugüne kadar 3 bine yakın askeri öldü. 11 Eylül’de tarihinin en büyük terör saldırısına uğradığı için savaştığını söylüyor Amerikan yönetimi.
Ama aynı zamanda eleştiriliyor.
Amerika’nın hem sivil, hem askeri yönetimini ağır biçimde eleştiren yazılar yazılıyor büyük basında, çok satan kitaplar yayımlanıyor, hatta filmler çekiliyor.
Savaş sorgulanıyor Amerika’da.
Küresel teröre karşı savaş açtığını söyleyen Başkomutan Başkan Bush’un popülaritesi, inandırıcılığı, güvenilirliği yerlerde sürünüyor bu yüzden
Demokrasi böyle bir şey.
Demokrasilerde asker de eleştiriliyor, askerin yönettiği operasyonlar da, savaşlar da...
Üstelik, Amerika’da olduğu gibi, bu savaşlar, operasyonlar devam ederken eleştiriliyor.
Peki, demokrasinin bu yüzünü, biz kendi ülkemizde görebiliyor muyuz?
Hayır, henüz değil.
Yüreği yanan bir şehit annesinin feryadını bile sinsi bir planın içine oturtabilen, neredeyse vatana ihanet sayabilen bir zihniyetin de eleştirilmesi lazım, eğer bu ülkede demokrasi ve barış istiyorsak...
Milliyet, 15 Eylül 2006
|