Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 04 Eylül 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Hainlik ve ihanet üzerine

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal çok konuşan bir siyasetçidir. Hemen her konuda fikir beyan ettiği için söyledikleri arasında özgün şeylere çok sık rastlayamazsınız, daha çok genelgeçer ifadelerle karşılaşırsınız. Ancak Baykal, dün Radikal’in Ankara temsilcisi Murat Yetkin’in sorularına verdiği yanıtlarda bu kuralın dışına çıkmış ve çok önemli bir şey söylemiş: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘ihanet’ kelimesini çok kullanmamasını tavsiye etmiş.

Erdoğan, demokrasilerde pek ender kullanılan bu kelimeyi gerçekten çok fazla kullanıyor. Son olarak Lübnan’daki Barış Gücü’ne karşı çıkmayı ihanet olarak niteledi. Daha önceki konuşmalarında da erken seçim lafını ağzına alanları ya da cumhurbaşkanlığı seçimlerini gündeme getirenleri ihanetle suçlamıştı. Başka örnekler de bulunabilir.

‘İhanet’, biliyorsunuz, yapılabilecek en ağır suçlamadır. Evlilikte ihanetin cezası en azından boşanmadır. Vatana ihanetin cezası, ölüm cezası kaldırılıncaya kadar, idamdı. İhanet eden kişiye ‘hain’ denir ve ‘hain’lere kırk katırla kırk satır arasında seçenekler verilir!

Bu kelimenin demokrasilerde pek kullanılmadığını söyledim. Oysa totaliter ve otoriter rejimlerde sık sık karşımıza çıkar. Ülkeyi yöneten despotlardan farklı düşünen, bunu şu ya da bu şekilde ifade eden (hatta etmeyen) herkes haindir. Bu tür rejimlerde ‘hainlerin rahat nefes almasına izin’ verilmez. Yurttaşlara ‘ya yönetenlerden ya da hainlerden yana olmak’ gibi seçenekler verilir!

Oysa, demokrasilerde ana birim, her konuda farklı düşünen, düşünebilen, düşünmesi teşvik edilen yurttaşlardır. Örneğin Lübnan’daki Barış Gücü’ne katılmaya karşı çıkan yurttaşlar, bunu ifade etmekle yalnızca yurttaşlık görevlerini (ve haklarını) yerine getirmiş olurlar. Tıpkı, Barış Gücü’ne katılmaktan yana olan ve bunu ifade eden yurttaşlar gibi.

Erken seçim, cumhurbaşkanlığı seçimi ya da Kıbrıs gibi konularda da durum böyledir. Demokrasilerde tek bir doğru yoktur ki, ona karşı çıkmak ihanet olarak nitelendirilebilsin. Tam tersine, her düzlemde farklı düşünceleri ifade ede ede en doğruyu bulma çabası vardır.

‘İhanet’ ve ‘hain’ kelimelerini böyle kullanan yalnızca Erdoğan değil. Başka konularda, başka kesimlerin de bu kelimeleri öfkeli bir lezzetle kullandıklarını duyuyoruz:

“Vay hainler, Türkiye’yi yabancılara peşkeş çekiyorlar!”

“Kimler, nasıl yapıyorlar bu hainliği?”

“Kimler olacak, AB yanlıları. Amaçları egemenliğimizi yok ederek ülkeyi parçalamak!”

“Şey, pardon ama, AB’ye tam üyeliğin Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikadaki stratejik hedeflerinden biri olduğu Kırmızı Kitap’ta bile yazmıyor mu? Siz buna karşı çıkmakla ülkemize ihanet etmiş olmuyor musunuz?

Sakın asıl hain siz olmayasınız!”

Bu hayali (ama gerçeklere dayanan) konuşma ‘hain’ ve ‘ihanet’ kelimelerinin ne gibi tuzaklar taşıdığını açıkça gösteriyor. Yaftalar bir anda sahip değiştirebiliyor. Oysa burada ne hain var ne de ihanet, yalnızca Avrupa Birliği konusunda farklı şeyler düşünen yurttaşlar var...

İhanet ve hain gibi kelimeleri sık kullanmak, o kişinin düşünsel arka planında otoriter, hatta totaliter yapıların egemen olduğunu gösterir.

O yüzden benden size öneri: Birisi birilerini ihanetle suçladığında, suçlanandan önce suçlayana bakın. O kelimeler büyük bir olasılıkla onun hakkında daha fazla bilgi içermektedir.

Radikal, 3.9.2006

Haluk ŞAHİN

04.09.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Meclisimiz, tarih sizden hesap sorar!

  Başkomutan mı değil mi?

  Hainlik ve ihanet üzerine

  TOBB: Yarı resmî bir “sivil toplum kuruluşu”

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004